Pergamos, “yükseklerdeki kale” anlamına gelir ve kenti kuranlar ile gezginler bu kente masalsı bir hava katmışlardır.

Pergamos, “yükseklerdeki kale” anlamına gelir ve kenti kuranlar ile gezginler bu kente masalsı bir hava katmışlardır. İzmir’in Bergama ilçesi sınırlarında olan bu antik kentin karşı tepesinde de antik dönemin şifa merkezi olan ve sağlık tanrısı Asklepios’un şehri anlamındaki Asklepieion yer almaktadır. Çanakkale-İzmir karayolunda devam ederken, ana yoldan yaklaşık 10 km. içeriye girildiğinde, bu büyüleyici iki merkezide görmek mümkün. Yüksek bir tepe üzerinde konuşlu olan Pergamon’un akropolisine araçla çıkmam mümkün olduğu gibi, arzu edenler tepenin eteklerinden teleferik vasıtasıyla da çıkabilmektedirler.

Hellenlerin ilgisini pek çekmeyen kent, Lydialılar ve Firiglerin de pas geçtiği bir konumdadır ve Persler bile kaleye çıkmamıştır. M.Ö.280’lere kadar ismi, literatürde birkaç kez geçmiştir. M.Ö.280’den sonra ise dünyanın en büyük kütüphanelerinden biri kurulmuş, çok meşhur olan sağlık merkezine ev sahipliği yapmış (Asklepieion) ve Hellenistik dönem mimarisini çok güzel yansıtan bir kent olmuştur.

Büyük İskender’in haylice büyük toprakları ve zenginlikleri, O öldükten sonra generalleri arasında bölüşülmeye ve hatta savaşlara sahne olmuştur. Payına Yunanistan ve Batı Anadolu düşen general Lysimakhos, Ortadoğu hakimi Seleukos’la M.Ö.281’de savaşmaya giderken, İskender’den miras kalmış çok büyük bir hazineyi (9000 talanton), komutanlarından biri olan Philetairos’a teslim eder ve hazine Pergamon kalesinde koruma altına alır. Lysimakhos savaşı ve hazineyi kaybedince, toprakları parçalanır. Büyük bir hazine ve küçük bir birlikte, korunaklı Pergamon’da kalan komutan, Pergamon’un kaderini değiştirmiştir.

Kentin en tepesinde Roma Dönemi’ne ait Traian tapınağı hariç olmak üzere, geri kalan tüm yapılar M.Ö.280-M.Ö.133 yıllarında inşa edilmiştir. Bugün gözlenen kalıntılar, kentin ve hazinelerin emanetçisi Philetairos ve soyundan gelen kralların mirasıdır. II.Eumenes’in doymak bilmeyen bir kitap aşkı olduğu gibi, I.Attalos döneminde en iyi nitelikli heykeltıraşlık ekolü olmuş ve III.Attalos döneminde ise, Roma yıllarında kullanılacak tarım ve zooloji çalışmaları olmuştur. Pergamon’un tarih sahnesine çıkışı kadar, sıradanlaşması da enteresan olmuştur. Kentin/krallığın en son kralı olan III.Attalos, M.Ö.138’de başa geçmiş ve 5 yıl sonra hastalanıp öldüğünde, Roma’ya gönderdiği vasiyetle, krallığı Roma’ya bıraktığını yazmıştır.

Büyük kütüphanesiyle, kitaplara çok önem veren Pergamon’da, İskenderiye/Mısır’dan gelen papirüslerde sıkıntı oluşmasından dolayı, hayvan derisinden parşömen imalatına başlanılmıştır. Dünyanın en dik tiyatrolarından biri olan Pergamon tiyatrosu, etkileyici kalıntılarıyla hâlâ ayaktadır ve kentte ayrıca Athena kutsal alanı, Athena tapınağı, saraylar, dükkanlar, kütüphane, evler, Heroon (kral tapınım alanı), Dionysos tapınağı, stoa ile Osmanlı Dönemi’nde Almanlara verilen Zeus sunağı (Berlin müzesinde sergilenmektedir)’nın temel kalıntıları yer almaktadır.
Devrim Demir
28.04.2021