Başlığı okuduğunuzda bile içiniz ürperdi mi?
Başlığı okuduğunuzda bile içiniz ürperdi mi? Ürpermekte haklı, çünkü İskelet Sahilinin isminin böyle konması boşuna değil. dünyanın en ıssız kıyısı olarak geçen bu kıyı şeritinde birçok gemi enkazı bulunuyor... Bu görüntü de gerçekten insanın içini ürpertiyor.Portekizli gemiciler Namibya’nın bu uçsuz bucaksız sahillerine “Cehennem Kıyıları” ismini vermiş. Sanki iki ucundan gerilmişcesine kavurucu güneş altında 500 km boyunca uzanan bu sahil, bir yandan hiç affediciliği olmayan tam anlamıyla cehennemi bir görüntü sunarken, öte yandan, mutlak unutulmuşluğu ve ıssızlığı içinde göz kamaştırıcı bir güzelliğe sahiptir. İsveçli kaşif ve doğa bilimcisi Charles John Andersson, 1859 yılında bu sahillere geldiğinde, “tüyler ürpertici bir duygu ve korku” bütün bedenini kaplamıştı. “Ölüm bile” diyordu, “böyle bir ülkeye sürgün edilmeye tercih edilebilir”.
Havadan bakıldığında İskelet Sahilleri, Atlantik’in kuzey doğusu ile hinterlandın çakıllı düzlükleri arasına serpiştirilmiş milyonlarca altın renkli kumulun açtığı izle dolu görünür. Bu kumulların arasında, çıplak çöl kayalarının taşlı örtüsünden yansıyan seraplar yer alır. Bu kayalar, her yıl 15 m yer değiştiren kumların örttüğü kara yüzeyinin son kalıntılarıdır. Serapların, sahte görüntüleri ve rüzgarın yönettiği olağanüstü bir senfoninin ortasında, bitimsiz kumulların homurtu ve gürültüleri duyulur.
İskelet Sahilleri, bir uçtan ötekine tehlikeli ters akıntıları, fırtına gücünde rüzgarlar,ı ağır ağır hareket eden sisi ve sivri parmakları, denizin derinliklerine kadar uzanan resifleriyle birçok gemiye mezar olmuştur. Hikayeler, batık bir geminin güç bela karaya ulaşmayı başarmış, hayatta kalmaktan mutlu kazazedelerinin sadece ve sadece daha yavaş gelişen bir felaketin, kum fırtınalarının kurbanları olabileceklerini anlatır. Okyanus aşırı gemilerin, römorkörlerin, savaş gemilerinin, kalyonların, trollerin ve sürat teknelerinin iskelete dönüşmüş enkazları, bir baştan diğerine sahil boyunca uzanır.
1943 yılında bu kıyılarda, başı olmayan on iki iskelet ve ayrıca terkedilmiş bir kulübede de bir çocuk iskeleti bulundu. Çevredeki zamanla aşınmış bir taş levha, olayı biraz olsun aydınlatan mesajı taşıyordu: “60 mil kuzeydeki bir nehre doğru ilerliyorum. Şayet biri bu mesajı bulur da peşimden gelirse, Tanrı yardımcısı olsun.” Bu mesaj 1891 tarihini taşıyor. Bu güne kadar hiç kimse bu trajik kurbanların kim olduğunu, nasıl kazazede olduklarını ve bulunduklarında neden kafalarının olmadığını öğrenemedi.
1942 Kasımında, 22 yolcu, 85 mürettebat taşıyan “Dunedin Star” isimli bir İngiliz kargo gemisi, Kunene Nehri’nin 40 km güneyinde su alarak battı. Aralarında üç de bebek bulunan yolcuların tümü ile mürettebattan 42 kişi, bir motor botuyla kıyıya ulaşmayı başardı. Bugüne kadar görülmüş en zor kurtarma operasyonlarından biri gerçekleştirilerek, bütün bu kazazedelerin bulunup güvenli bir şekilde medeni dünyaya geri getirilmesi tam dört hafta aldı. Operasyona Namibya’daki Windhoek’den iki aynı keşif ekibi, üç adet Ventura bombardıman uçağı ve birkaç gemi katılmıştı. Kurtarma gemilerinden birisi karaya oturdu ve üç mürettebatı boğuldu.
İskelet Sahilleri’ne bu isim, İsviçreli pilot, Cari Nauer’in 1933 yılında Cape Town’dan Londra’ya uçarken bu bölgede düşmesi üzerine verildi. Bir gazeteci pilotun kemiklerinin bir gün ‘İskelet Sahilleri’nde bulunabileceğini iddia etmişti. Nauer’den kalanlar asla bulunamadı, ama bu isim kaldı.
Kaynak: Bilgiustam.com