Bu gün,1981’den - 2015 ‘e kadar geçen süreçte; MEB Çanakkale Eğitim Enstitüsü, Trakya ÜniversitesiÇanakkale Eğitim Yüksekokulu ve ÇanakkaleOnsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde derslerine girdiğim öğrencilerimle buluşmak, sizleri de buluşturmak istedim.
Aşağıda isimlerini verdiğim, YAZMA güzelliklerini beğendiğim, 11 yazar-şair öğretmen-öğrencilerimize bu anlamlı günde hep beraber MERHABA DİYELİM Mİ ?!..
Başarılı günümüz yazarları olan öğretmen – öğrencilerimizi EĞİTİM FAKÜLTEMİZDE buluşturarak, hem kendilerini yakından tanımak-tanıtmak Fakültemiz Dekanı ile görüşerek, 2025 Temmuz ayında Çanakkale’deMİSAFİR etsek, Sayın Rektörümüzle tanıştırsak;Eğitim Fakültemizden mezun olanbu arkadaşlarımızınÇanakkale’mizin de haklı gururu olduklarınıANLATSAK nasıl olur ?!..
“24 Kasımlar, 24 Kasımlar !.. İçimde bir hoşluk, içimde bir coşku, içimde bir acı olur ki,42yıldırkutlarız, kutlatırız…
İçimde,öğretmen öğrencilerimin TERÖRE kurban gidişleri depreşir, Öğretmen Okulu sevdası depreşir; arkasındanyetiştirilme şeklimiz, ÜÇ YIL bu okullarda hafta başı hafta sonu söyleyerek, davranış haline getirdiğimiz “Öğretmen Okulları Marşı” gelir…
“Alnımızda bilgilerden bir çelenk,
Nura doğru can atan Türk genciyiz.
Yeryüzünde yoktur, olmaz Türk'e denk;
Korku bilmez soyumuz !..”İsmail Hikmet ERTAYLAN
Öğretmenlik,insana saygıyla başlar, kaygıyla değil. Öğretmenlik; fedakârlık ister,cefa ister, çalışmak ister…
Klâsik söylemle;
“Öğretmen, bir muma benzer, erir fakat aydınlatır…” idesiyle yetişmek ister. Öğretmenlik,
“Mehmet’i” tanımak ister…! Mehmet’i tanımazsanız, VELÎ de sizi tanımaz…
İşte, bir anı:
“Öğretmenliğimin Urfa Ticaret Lisesi’nde ilk yılı (1971), okulda nöbetçiyim.
Merdivenlerden yorgun, kasketli, ceketini sırtına almış, adam selâm verdi, hemen arkasından bana şöyle soru sordu:
-- Loğ, bizim Mehamet nerde?
Dedimki;
--Amca, hangi Mehmet ?
Dedi;
--Loğ, sen hoca mısan… Evet deyince, hemen arkasından hoca mısan,soytarı mısan, benim Mehamet’i tanı misan!!!??”
Ben bu sözün üzerine, adamın suratına şaşkın şaşkın bakarken, birden durgunlaştım,
bir ters cevap da vermedim, hemen bir öğrencimi çağırarak, derdine çare olmasını istedim. Meğer,
- o velimizin OĞLU, gece eve gitmemiş, annesi sabaha kadar göz yaşı dökmüş;
- baba, tabii perişan…!
Sonradan öğrendim ki, kan davasından, vurulma korkusundan vatandaşın Mehmet’i eve gitmemiş… Anladım ki, vatandaş (veli), öğrencisinin, öğretmen tarafından bilinmesini, takip edilmesini istiyor…
Bu anının üzerinden 5 yıl geçmiş, ben Eskişehir’e tayin olmuştum. Bir gün PTT’ye gittiğimde arkamdan biri bana HOCAM diye seslendi, döndüm baktım ki bu “bizim Mehamet”!?!...
Kendini tanıttı, bu olayı anımsattım, anlattı, durum hazin o günden sonra Urfa’yı terketmiş ve Eskişehir’e gelmiş… Neden buraya geldin deyince o “kan davasını” açıklayıp kaçmak zorunda kaldığını açıkladı, nerede çalışıyorsun soruma “bir pavyonda” deyince de söylenecektek bir şey vardı o da “dikkatli ol “demekti, onun sempatik tarzı ben de empatiyle devam etti !?...
Hasımlarından kimsenin haberinin olmadığını, duyulmasını da istemediğini belirtince, durumu anlayışla karşılayıp görüşmek üzere ayrıldık…
Bundan sonra derslerine girdiğim öğrencilerime, ÖĞRETMENLİĞİN,Mehmet’i tanımasanatı olduğunu vurguladım. Hocalığın, soytarılık olmadığını veli ağzından almış olduk…
Öğretmenlik,EĞİTİM ister, öğretmenlik hedef-kitle ister, öğretmenlik alan bilgisi ister, öğretmenlik araç ister, öğretmenlik amaç ister, öğretmenlik program ister… Öğretmenlik, okuduğunu anlama-anlatma ve paylaşım ister. Öğretmenlik para ile ölçülmez, para ile satılmaz, öğretmenlik rastgele görevden atılmaz…Öğretmenlik arkasında destek ister, öğretmenlik veli-öğrenci-okul üçgeninde GÜÇ ister…
Öğretmek mi,öğrenmek mi ?İç içe giren iki kavram ki, ömür boyu devam ediyor… Kim öğretecek, öğrenecek olan kim, nerede, hangi araç-gereçle, hangi programlarla…?! Sorular, soruları kovalıyor… 80’li yıllardan önce öğretmen, öğrenciyi kovalıyor, öğreteceğim diye; 90’lı yıllardan sonra öğrenci, öğretmeni kovalıyor, öğrenmeyeceğim diye…2000’li yıllarda öğretmen isteksiz, öğrenci iştahsız… Dert çok, ders yok…TEOK var, KPSS var, ÜDS-YDS var; kazanan yok, yargılayan çok… Bilgi var, hayata uygulama yok; bilgi yok, laf çok… Plân yok, pilav çok…!?
Andımız var, heyecan var; andımız kalktı, o günkü BAKAN Ağa yattı… Andımız, oldu andaç, artık memleketten, kaç..!? And’ı, verdik o’na; o da sattı sana, kimler geldi-gitti HAN’a, bu işlere kim kana !? And’da vardı değerler, and kalkınca, artık bizi kim eyerler..?!
Kılık-kıyafet dendi mi, öğretmen okulları, öğretmen yetiştiren kurumlar gelirken akla, öğretmenler KILIK-KIYAFETLE şimdilerde sınıflarda atıyor takla…
Model öğretmen, bilgi yükü öğretmen, araştıran öğretmen yalnız kaldı okullarda öğrencileriyle baş başa; dershaneler, özel okullar oldu baş tacı, devlet okulları için ne acı…!
Bayrağın dalgalandığı yere giderim diyenler; bayrağı dalgalandırdığı yerlerde, sallandırıldı.… Sallananların sayısıÇanakkale Eğitim mezunlarından oldu, 25 ; çocuğu yetim, karısı dul bir eş… !
Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirdi, yetiştirdik, ama formasyonlar bizi geçti; işsizler, alansızlar, öğretmenliği seçti…
Sevgili okurlarım, 24 Kasım gelince, duygulanır, duygulandırırdık sınıflarda… Duyguyu anlamayan, duygu nedir bilmeyen, formu olmayanlara, formasyonlar verirdik şiirle,anlama-anlatım verdiğimizde, anlamadığını gördük, anlattık diye övündük…!? Duyguyu anlamayan nesle aşina olmadığımızı anlatamadık, savuştuk; ama pilavlarda buluştuk…?!
Öğretmenlik, öğretmekle başladığına göre; öğretilenlerinsonucunda âlim, biz muallim olduğumuzu anladık… Sizler bizi anladınız mı? Bilemem, bizlerle dalga geçtiniz, işinize gelmeyince, şikâyet yolunu seçtiniz… Gördük okuyan öğretmeni, sevindik; okumayı yenisöken öğretmenle dövündük…
Çözümleme dedik, verdik; ses tembelli cümle çözdük. Okuma-yazmada süreklilik istedik, okuma-yazmayı süreli kıldık… Hızlı okuma için cümle verdik, harf verip hızı kestik…Konuşma eşittir sesli okuma dedik, ne okuduk nekonuştuk...!?İmlâ – noktalama esastır dilde; sosyal medyada “hâlâ”kayboldu, “hala” oldu bir günde…
Dert çok dert yok !..” (Parlakyıldız- gazetevitamin.com)
Çanakkale Eğitim Yüksek Okulu ve Fakültesi Mezunları
Yazar ve Şair arkadaşlarımız !..
Adnan Yeşil - Buca/İZMİR
Anadolu'da Çocuk Yetiştirme Kültürü (Avut-Oynat-Eğit), Anadolu Pedagojisi, Tarihimizin Derinlerinden Cumhuriyete, Dijital Çağda Yaşamak, İlham Veren Evlilikler, Bin Yılın Depremi, Baskıcı Velilerin İncinen Çocukları
Ahmet Aykol-DENİZLİ
Yiğit RamazanKüçük Kaçağın Büyük Sırrı,Bilgisaraydaki Virüs, Köyden Gelen Kız.
Cemal Yılmaz (emekli) Pamukkale/ DENİZLİ
42 nolu mevzi (Cilo'dan Cudi Dağına), Simitçi, Yaylada Yapalak, Baybars (Türk Parsı) Beyaz Kısrak (Tarihin Akışını Değiştiren At), İki Sakıncalı Adam.
Hasan Topçu – Arifiye-SAKARYA Şair-Yazar ve Ressam.
Bir Adam Yaşıyor !,Senden Yedim Bu Vurgunu, Sevda Kahramanı, Sakarya Şairleri, Suya Bırakılan Yazılar
İbrahim Kabahaliloğlu-ANKARA Şair, ama ses yok kendi halinde elinden tutacak, yayın yaptıracak biri gerek…
Mustafa Kıyak-Sarıoğlan/ KAYSERİ-Emekli .
Çiftlik Kasabası(Dünü ve Bugünüyle), Bekleyiş ,Çiftlikliler Albümü
Süleyman Ulutürk (emekli) Pamukkale/DENİZLİ
Kırmızı Bisiklet,Dijital Korsanlar, Can Kuşları Vurmasınlar, Çevre Dedektifleri,
Yılmaz Açık – Adana.1980 Sonrası Türk Edebiyatında Bilimkurgu Romanları13. Kapı,
13. Kapı / Fırtına
Aysel Korkut( emekli) DİKİLİ “ Orman Kardeşin Mektubu, Sevgili Kuşlar,Tombul Sarı Balık, Beni Kimse Anlamıyor, Hani Senin Uçurtman?Kızılcık Şerbeti (şiir- Kurgu Kültür Yayınları) Bisiklet e-kitap (yetişkin öykü) Bizim Kızlar”
Gülay Sakın Ünal-BALIKESİR. Okul Öncesi üzerine yayınları var, devam ediyor.
Betül Yeğin-İSTANBUL, Hızlı Okuyan Kurtçuk !.. 1Kediden Kaçan Top, Yeşil Papağanlar Nereden Geldi?Pakize, Ada’nın Dik Yokuşu “
Sizlere Hayrettin’ce bir söylem;
“ İLİM, âlimin; ÂLİM, muallimin ürünüdür.”
Ortada muallim yoksa, âlim de olmaz, ilim de … Muallimin yerini mukallitler alırsa; ortaya artistler çıkar, el açanlar çıkar, İÇTEN pazarlıklı, DIŞ giyimliler çıkar…!?”
Başöğretmenimizin açtığı yolda hiç yorulmadan yürüyen tüm öğretmen-öğrencilerimle, ülkemizin ücra köşelerinde seslerini duyuramayan idealist öğretmen arkadaşlarımızın ve akademisyen arkadaşlarımızın 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutluyor;
Üzerimizde emekleri olan, fakat bu anlamlı günde aramızda olmayan tüm hocalarımızı,arkadaşlarımızı,akademisyen arkadaşlarımız ileokul arkadaşlarımızı, sevgili Eşim MEBRURE hanımı, BAŞÖĞRETMENİMİZİ,24 Kasım-ı öğretmenlerle bütünleştiren, Öğretmenevlerini açan,1981’deki Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam’ı da şükran ve rahmetle ve özlemle anıyorum…!
Başkentten SEVGİLERLE !..
24.11.2024
Dr.Hayrettin Parlakyıldız
Akademisyen-Araştırmacı-Köşeyazarı
E-posta: [email protected]