1981 yılının ağustos ayında Çanakkale’ye tayinimiz çıktı, geldik…Çanakkale’nin güzel coğrafyası bir tarafa, nüfus 30,900 civarında. Kordon boyunda birkaç adam ve rüzgâr !?
Çarşıya çıkıyorsun, yerli olan esnafların-dükkânları saat 10.00-11.00 kadar kapalı …
Çanakkale dışından gelen (Denizli ve Malatya yöresinden) esnafların (Ayakkabıcı Kavcar ve Manifaturacı Mendilciler gibi) dükkânları açık… Çanakkale’de sanayi yok, tek büyüksanayi DARDANEL firması, o da hâlâBAŞTACI !..
Çalıştığımız Eğitim Kurumu’ndaki arkadaşlar ve yeni yeni tanıdığımız vatandaşlarla yaptığımız sohbetlerde konuşmalarımızda geçensöz burası EMEKLİ şehri, biraz mizahi “filler vadisi” der durur, kendimize göre eleştirirdik…
Çanakkale’yeEmekli şehri sıfatı ise;burayatayin olup gelen, burada emek-siz emekli olan, bu şehre MEMLEKET ÇOCUKLARINA inat yerleşip de buradan ayrılamayandevlet memurlarından kaynaklanıyor…
Biz de dünden bugüne 45 yıldır burada olup Çanakkale’yi hem eğitim hem akademikaçıdan iyi tanıyan hem üniversitenin kuruluşunda emeği olanhem halkını (köyünden-şehrine kadar kültürel yapısını) iyi bilen-onları kültürel açıdan tanıyan; emek-siz değil, EMEK üreten biri olarakÇanakkale^dekiKAHVEHANE kuşlarını gözleme aldık !?…
Bakalım, aşağıda neler GÖZLEMLEMİŞİZ:
1. sıfat Emek harcanarak elde edilen.
2. isim Belirli bir süre çalıştıktan sonra kanunlar gereği işi ile ilgisi kesilerek kendisine aylık bağlanmış olan kimse; mütekait, tekaüt. (TDK)
emekli= Emek veren, çalışan. Emek-li >emek>isim -li isimden isim yapma olumluluk eki
emek-siz = Emek harcamayan, boş adam. -sizolumsuzluk eki.
Kelimenin çözümlemesi bu olunca, bizler neden EMEK -Lİ diyerek, sıfat halinde kullanıyoruz, aslında isim olarak EMEK-SİZ diyerek, kullanmamız gerekmez mi ?!... galat-ı meşhur (yaygınlaşmış yanlış kullanım) hale getiriyoruz bu kelimeyi ?
Çanakkale’de Emekliler !.. Kahveler, dolu mu dolu !?
Emekli dense de hepsi EMEKSİZ ve YEMEKSİZ kâğıt oyunuyla gün öldürüp, ömür bitirmek için EMEK mi harcıyorlardersiniz ?!
Yazımızın başlığına Çanakkale’yi koymamızın sebebi; yakından uzağa ilkesi içinde gözlemlerimizi netleştirerek, yazımızdaki görüşlerimizi buluşturmak, daha doğrusu SİZİ-SİZLE buluşturup tanıştırmak istedik…
Bu yalnız Çanakkale’nin sorunu değil, Türkiye’ninsorunu!?!..
“Briç, Pişti, Altmışaltı, King, Pis Yedili, Blöf, Papaz Kaçtı, Yirmi Bir ve Dost Kazığı” gibi oyunlar iskambil kâğıdı ile oynanmaktadır.
Oyunları OKEY, konuşmaları JOKEY, dedi-koduları“kâğıt geldi mi, vale mi (bacak mı), kız mı papaz mı ?..”
Satışlar çay, kahve ve su !?..
Fiyatlar:
Çay 15, kuşburnu 15 bitki çayı 30, salep 30 , T kahvesi 60, su 15, ayran 20, meşrubat -cola 50, soda 25, gözleme 110, tost 100 TL.…Het yerde genel fiyat bu …
Kadınlar da oyun salonumda özgürce oynuyor, erkekçe argolu sözler dinliyor; kadınca bakış ve mimikle gözlüyor, zarafetini bozmamaya çalışıyor…
“yani” -ler, “aynenler” yer yarıyor; Hayrettin hoca da yazıyor… Arabası olan kahveye kadar giriyor, nezaketli olan dışarıya park ediyor; olmayan yürüyor…
Emek-siz-ler-in kıyafetleri EHişte !genelde dökülüyor…Gençken giydikleri -yakışıklı- göründükleri günleri unutarak, giyinmek için giyiliyor; estetik yok, düzen yok İŞTEöylesine bir giyim içindeler… Kadınlarda bu kadar döküklük-sökük-lük yok, onlarda dikkat iyi estetik çok olmasa da EHişte !?...
“Çanakkale’de Emekliler Boş Zamanını Nasıl Değerlendiriyor!?”diye doktora tezi bile yapıldı !?!..
Ülkemizde EMEK-SİZ EMEKLİLERİ gruplandırınca;
EMEK-SİZ EMEK-Lİ-LERİN durumu böyle olunca da YÖNETİCİLER,bunların günlük hayatta çok şeyi umursamadıklarını düşünüyor olsa gerek, MAAŞLARINA fazla rakam vererek, geride fazla “mal-mülk bırakma”MESELESİ içinde TORUNLARA sorun yaşatmak istemiyor OLABİLİRLER Mİ !?!...
EMEK-SİZ, EMEK-Lİ-LER :
1- Evdekiler, evde her işe karıştığında yürüyüşe gönderilenler.
2- Kıraathanedeki kıraat-sız(okumasız)KRAVATLILAR,
3- ANI-LAR-A takılıp O ANIyaşayanlar-hüzünle buluşanlar,
4- Sabahtan genel işlerini görüp akşama kadar kahve kahve dolaşanlar,
5- Çarşıda-pazarda“hayır işlerine” koşup manevi olarak rahatlayanlar,
6- Sosyal medya gruplarında gezerek kısa mesajla mesafe almak isteyenler,
7- Bahçe ve yazlık yerlerindeki işleriyle kendini meşgul edip hanımından aferin alanlar…
8- Bilimin emeklisi olmaz anlayışıyla SOSYAL MEDYADAolup kendilerinegüncel ve bilgisel katkıda bulunanlar,
9- Malı-mülkü çocuklarına (damatlar-gelinler dahil) iyi niyetle paylaştırıp- hakimiyeti kaybedip ONLARIN eline bakanlar,
10- Köy emek-siz-i olmadan devamlı tarlada-ahırda emek verenler…
11- Günün yarısını parklarda ve cami bahçeleriyle çayhanelerde bir köşeye oturup geleni-gideni gözleyen, ısmarlama çayla sohbete katılıp ezan vaktini bekleyen, çayı içince, “Allah razı olsun.” sözüyle dualı teşekkür edenler, kendilerinesöz verilirse bir-iki cümleyle ben de buradayım diyenler…
12- Sağlık açısından hastane koridorlarında“hasta kadın tiplerinin” MOBESELERİNEtakılıp muayene sırasına konanlar…
Kadının EMEK-SİZ-İ olmaz, onlar evdeki geline devamlı öğretme, oğluna hükmetme,torunlara karışma, ara-sıra onları sevme, şımarık torunların davranışlarına alınma, geçmişi yaşama, ara-sıra gelininin “ANNEEE bu yemeği sen güzel yaparsın” sözüyle kayınvalideye kendinin değerli olduğunu hissettirme !?!...
Bu kadar gruplama yetsin, diğer örnekler de sizlere kalsın…
Emeklilerin ŞARKISI ÇIKMIŞ, haberiniz var mı?
“EMEKLİYİM ben emekli,Yediniz ulan EMEKLERİMİ;
Hep dizlerimin üstünde,EMEKLETTİNİZ beni …
Artık EMEKLEMEK bitti, SABIR FALANhepten gitti,
Günler, aylar, yıllar derken,BİR ÖMÜR SÜRÜNEREK geçti…” (TİK_TOK)
Emek-siz EMEKLİLERE, EZİYET EDİLMEMEK dileğiyle; SAĞLIKLI günler ve
SEVGİLER…
26.02.2025
Dr. Hayrettin Parlakyıldız
Akademisyen, Araştırmacı-Köşeyazarı
E-posta; [email protected]