Türk milletinin tarih yolculuğundaki varoluş mücadelesinin sonucu cumhuriyetin ilanı ile taçlanmıştır.
Türk milletinin tarih yolculuğundaki varoluş mücadelesinin sonucu cumhuriyetin ilanı ile taçlanmıştır. 100 cü yılını kutladığımız Cumhuriyeti elde etmemiz hiçte kolay olmadı. Bağımsızlık ve özgürlük için inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, istiklal mücadelemizi zafere ulaştıran birlik ve beraberlik ruhunun bir eseridir.
100. yıl yolunda Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.
Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte egemenlik, padişahtan, halifeden şeyhülislamdan, ulemadan, tarikattan, cemaatten ve toprak ağasından alınıp, halka devredildi.
Cumhuriyetimizin 100 cü yılında, Cumhuriyetin anlamını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak, herkes için hayati derecede önemli bir konudur.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgisini belirleyen Mondros Ateşkes Antlaşması (30 Ekim 1918) ile Anadolu ve Trakya her türlü işgale açık bir duruma geliyordu. Çünkü Mondros ateşkesi hükümleri galip devletlere gerekli gördükleri her yeri işgal etme hakkı tanıyordu.
Bu işgallere karşı ilk silahlı direniş Güneydoğu Anadolu’da başlamışsa da, ilk Kuvayi Milliye hareketi Yunanlılara karşı oluşturulmuştur. Yunan birliklerinin İzmir’i işgal etmesi ve Anadolu içlerine ilerlemesine seyirci kalan Osmanlı Hükümeti’nden artık hiçbir şey beklenemezdi. İstanbul’un işgali edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılmasıyla Osmanlı bitmişti. Ülkeyi temsil eden ve karar veren bir organa ihtiyaç vardı. Bu da ancak yeni bir meclis kurularak mümkün olacaktır.
23 Ekim 1920’de 338 milletvekilinin katılımı ile TBMM açıldı. TBMM’nin Sevr Antlaşmasına tepkisi çok sert olup, bu antlaşmayı imzalayanları ve onaylayanları vatan haini sayma kararı vermiştir. Doğu cephesi, Güney cephesi, Batı cephesi, 1-2 İnönü savaşları ve son olarak Sakarya Meydan Muharebesi savaşları verilmiştir. Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun sonsuza kadar Türk yurdu olarak kalacağı bütün dünyaya kanıtlanmıştır. Mudanya ateşkesinin ardından
24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalanmış, yeni Türk devletinin bağımsızlığı kabul edilmişti. Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Yeni Türk Devleti tüm dünyaya kabul ettirilmiştir.
İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplanmasından 2 ay sonra 13 Ekim 1923'te Ankara, Türkiye devletinin hükümet merkezi oldu. Artık mevcut rejimin isminin de bütün açıklığı ile konulması, yeni devletin başkanının seçilmesi gerekiyordu.
O güne kadar Devlet Başkanlığı görevi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak Mustafa Kemal Atatürk tarafından yürütülmüştü. Diğer taraftan bazı yabancı ülkeler de Lozan Antlaşması'nı onay için Türkiye'deki yeni devlet rejiminin daha açık şekilde belirlenmesini istiyordu. Bu sırada, 27 Ekim 1923'te İcra Vekilleri Heyeti'nin istifası ve Meclis'in güvenini kazanacak bir kabine listesinin oluşturulamaması da bu soruna acil bir çözüm gerektirdi. Mustafa Kemal Atatürk o gece İsmet Paşa ile 1921 Anayasası'nın bazı maddelerini değiştiren kanun tasarısını hazırladı. "Türkiye devletinin hükümet şekli cumhuriyettir." hükmünün yer aldığı tasarı üzerinde TBMM'de yapılan konuşmalardan sonra Cumhuriyet'in ilanı kabul edildi. Ardından cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi. Yapılan gizli oylamada 158 milletvekilinin tamamının oyunu alan Gazi Mustafa Kemal Paşa, TBMM tarafından yeni Türk devletinin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Bunun üzerine kürsüye gelen Mustafa Kemal Atatürk, yaptığı konuşmasını, "Türkiye Cumhuriyeti mesut, başarılı ve muzaffer olacaktır." sözü ile bitirdi. Böylece devletin adı ve rejimiyle ilgili tartışmalara son verilirken, Türk milletinin tarihinde yeni bir devir açıldı.
Dış düşmanlar bağımsız bir Türkiye’ye iç düşmanlar ise Cumhuriyete karşıdırlar. Ülkeyi dinci bir yönetim ile ortaçağ karanlığına götürmek isteyenler, Türkiye’nin bağımsız varlığına karşı olan Emperyalistler, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ ne karşıdırlar. Bu birliktelik, sadece rejimimize karşı değil, varlığımıza karşı da büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Cumhuriyet, Millî bir devletin varoluş nedenini ortaya koyar Cumhuriyet, Türk toplumunu, ümmet olmaktan kurtararak ulusa kavuşturmuş, bireyi yurttaş konumuna yükseltmiştir. Çağdaşlaşmanın temeli olan laiklik ilkesini benimsemiş, din konusunda bireyin vicdanındaki kutsal inancın korunmasını sağlanmıştır. Laiklik ilkesiyle Türkiye, çağdaş uygarlık yarışına katılmıştır. Siyaset, hukuk, eğitim, kültür, sanat, ekonomi ve toplumsal alanlarda köklü devrimler yaparak yaşama geçirmiştir. İnsan yaşamına ve toplumsal düzene aklın ve bilimin öncülüğüyle yön vermiş ve aydınlatmıştır. Sosyal ve iktisadi olarak bölgesindeki etkinliğini artırmıştır. Belirli kişi ya da bir topluluğun değil, tüm halkın çıkarını, kamu yararını göz önünde tutmuştur.
Cumhuriyet, "demokrasinin en çağdaş mantıksal uygulamasını sağlayan" bir devlet” biçimidir.
Cumhuriyetin değerini bilelim. Cumhuriyetin, bu değerleriyle sonsuza değin yaşatılması hepimizin ortak sorumluluğudur.
Nice 100 yıllara….