Bilindiği gibi, Kur’ân-ı Kerim Arapça olarak indirilmiştir. Bu bakımdan onu anlayabilmek için Arap dilini bilmek gerekir.

ncak herkesin Arap dilini, Kur’ân-ı Kerim’i anlayacak seviyede öğrenmesi mümkün değildir. Hatta Kur’an-ı kerimi, dili Arapça olanlar bile tam anlayamaz. Ulemanın en büyükleri olan Eshab-ı kiram bile, âyetlerin manalarını Hz. Muhammet'e sorarlardı. Arapça bilmeyenlerin Allah’ın kelâmını anlamaları için onu, Arapça dışındaki dillere tercüme etmek zorunlu bir durumdur.
Kuran’da Arapça Olmayan Yüzlerce Sözcük Var! Şaşırtıcıdır, “Kuran” sözcüğü bile Arapça değildir! Bu sözcüğün aslında Aramiceden geldiği söylenilmektedir!
Aramice; İsa’dan önce, M.Ö. 900 yılından itibaren bugünkü Suriye, İsrail ve Lübnan Topraklarında konuşulmuş bir dildir... Hz. İsa’nın da konuştuğu dil olarak bilinmektedir. Aramice, Yahudi-lerin dili olan İbranice ile yakın akrabadır.
Araştırmacı yazar, çevirmen, kimya mühendisi, iş adamı, Yılmaz Dikbaş Kuran’da Arapça olmayan yüzlerce yabancı sözcüklerden bazılarını şöyle sıralamış.
İBRANİCE SÖZCÜKLER:
İşte, Kuran’daki İbranice sözcüklerden birkaçı:
Ahlede: Yahudilerin dili olan İbranicedir, bağlanmak anlamına gelmektedir. Enam suresi 74. ayette geçmektedir.
Azer: Bu sözcük Kuran’da bir yerde geçmektedir.
Esbat: Bakara suresi 136. ve 140. ayette, Al-i İmran suresi 84. ayette, Nisa suresi 163.ayette ve Araf suresi 160. ayette, toplam beş yerde geçmektedir.
Yemn: Kuran’da sekiz yerde geçiyor.
Bair: Yusuf suresi 65. ve 72. ayetlerde geçmektedir.
Hitta: Bakara suresi 58. ayette ve Araf suresi 161. ayette geçiyor.
Dereste: Enam suresi 105. ayette geçiyor.
Raina: Bakara suresi 104. ayette ve Nisa suresi 46. ayette geçiyor.
Rahman: Bu sözcük en başta Kuran’daki tüm Besmelelerde ve başka birçok yerde geçiyor. İbranice “Rağman” kökeninden gelmektedir.
Remz: Al-i İmran suresi 41. ayette geçiyor.
Tuva: Taha suresi 12. ve Nâziat suresi 16. ayette geçiyor.
Salavat: Çoğul bir sözcüktür. İbranice kökenli olup havralar anlamına gelir. Hac suresi 40. ayetinde geçmektedir.
Fum: Bakara suresi 61. ayetinde geçmektedir.
Hüdna: Araf suresi 156. ayetinde geçmektedir.
Hud-Yehud: Hud sözcüğü Kuran’da Bakara suresinde üç yerde, 111., 135. ve 140. ayetlerde geçiyor. Yahudi anlamına gelir. Yehud sözcüğü Yakup peygamberin Yahuza oğlunun soyundan gelenlere denir. Her iki sözcük de Arapça değildir.
Line: Haşir suresi 5. ayetinde geçiyor.
K.f.r: Kuran’da on dört yerde geçiyor.
Elim: Kuran’da birçok yerde “Azap” sözcüğünden sonra gelmektedir.
Hittetün: Kuran’da Bakara suresi 58. ayette ve Araf suresi 161. ayette geçmektedir.
RUMCA SÖCÜKLER
Kuran’daki Rumca, yani Yunanca sözcüklere bakalım.
İncil: Aslında Yunanca bir sözcüktür, sevindirici haber anlamına gelir.
Rakim: Kehf suresi 9. ayette Ashab-ı Kehf olayıyla birlikte geçer.
Mizan: Tartı anlamına gelen bu sözcük Kuran’da çok kez geçer ve Arapça değildir.
Kıstas: Kuran’da adalet anlamında kullanılmış, Şuara suresi 182. ayetinde ve İsra suresi 35. ayette geçiyor.
Kırtas/Keratis: Yunancadan gelen bu sözcük Kuran’da Enam suresi 7. ve 91. ayetlerde geçiyor, kâğıt anlamına gelir. Kuran’da da bu anlamda kullanılmıştır.
Sırat: Yol anlamına gelen bu sözcük aslında Rumca, yani Yunancadır.
Tafak/Tafika: Araf suresi 22. ayetinde ve Taha suresi 121. ayetinde geçmektedir.
FARSÇA SÖZCÜKLER
İşte, Kuran’daki Farsça sözcüklerden bazıları:
Ebarik: Vakıa suresi 18. ayette geçiyor.
İstebrak: Kehf suresi 31. ayetinde, Duhan suresi 53. ayetinde, Rahman suresi 54. ayetinde ve İnsan suresi, 21. ayetinde geçiyor.
Biya: Hac suresi 40. ayetinde geçmektedir.
Dinar: Al-i İmran suresi 75. ayetinde geçiyor.
Dirhem: Yusuf suresi 20. ayetinde geçmektedir.
Zencebil: Zencefil bitkisi demektir. Kuran’da İnsan suresi 17. ayetinde, cennet içecekleri konusunda geçiyor.
Sicill: Hud suresi 82. ayette, Hicr suresi 74. ayette, Fil suresi 4. ayette. Ayette, Enbiya suresi 104. ayette geçiyor.
Süradik: Kehf suresi 29. ayette kullanılmıştır.
Kâfur: İnsan suresi 5. ayette geçiyor.
Misk: Koku demektir. Kuran’da Mutaffifin suresi 26. ayette geçiyor.
Sündüs: İnce atlas demektir. Kuran’da Kehf suresi 31. ayette, Duhan suresi 53. ayette ve İnsan suresi 21. ayette, cennetliklerin giyecekleri bağlamında geçiyor.
Mekalid: Zümer suresi 63. ayette, Şura suresi 12. ayette geçiyor.
Num: Bu sözcük Kuran’da Kalem suresinin başında geçiyor.
Küvviret: Zümer suresi 5. ayette iki kez ve Tekvir suresi 1. ayetinde geçiyor.
Yakut: Değerli bir cevherin adıdır. Kuran’da Rahman suresi 58. ayetinde geçiyor.
Mercan: Rahman suresinde 22. ve 58 ayetlerinde geçiyor. Bir yerde inci ile birlikte geçiyor ve Tanrı, bu iki cevher denizden çıkıyor, diyor.
Kenz-Künüz: Bu sözcük hem tekil (kenz), hem de çoğul (künüz) olarak Kuran’da birkaç yerde geçiyor.
Mecus: Hac suresi 17. ayette geçiyor.
Tennur: Türkçede bilinen tandır demektir. Kuran’da Hud suresi 40. ayetinde ve Müminun suresi 24. ayetinde geçiyor. Burada da tandır kastedilmiştir.
Kufl: Muhammed suresi 24. ayette geçmektedir.
SÜRYANİCE SÖZCÜKLER
Kuran’da Süryanice sözcükler de kullanılmıştır. İşte, bunlardan birkaçı:
Esfar: Cuma suresi 5. ayette geçiyor.
Rebbaniyyun: Bu sözcük Maide suresi 44. ve 63. ayetlerinde, Al-i İmran suresi 79. ve 146. ayetlerinde geçiyor.
Reh/Rehven: Duhan suresi 24. ayette geçiyor.
Sücceden: Süryanicede baş eğmek anlamına gelmektedir. Bu demektir ki, namaz kılarken Müslümanların başlarını eğip yere değdirme âdeti Süryanilerden gelmektedir. Bu sözcük Kuran’da Bakara suresi 58. ayetinde, Nisa suresi 154. ayetinde ve Araf suresi 161. ayetinde geçiyor.
Seriyy/Seriyyen: Meryem suresi 24. ayette geçiyor.
Cehennem: Bu sözcük aslında Arapça değildir. Süryanice “Kehnam”dan geldiği söylenmektedir. Ayrıca İbranice ve Farsçadan geldiğini yazanlar da vardır. Bu sözcük Kuran’da yetmişten fazla yerde geçmektedir.
Tur: Bakara suresi 63. ve 93. ayetlerinde, Nisa suresi 154. ayetinde, Meryem suresi 52. ayetinde, Taha suresi 80. ayetinde, Müminun suresinin 20 ayetinde, Kasas suresinin 29. ve 46. ayetlerinde, Tur suresi 1. ayetinde ve Tin suresi 2. ayetinde geçmektedir.
Şehr: Kuran’da yirmi bir yerde geçiyor. Süryanicede “Sehr” den geliyor.
Firdevs: Kuran’da cennetin bir türü olarak geçiyor. Süryanicede üzüm bağı demektir. Kuran’da Kehf suresi 107. ayetinde ve Müminun suresinin 11. ayetinde cennet sözcüğüyle birlikte geçiyor.
Kıntar: Al-i İmran suresi 14. ve 75. ayetlerinde, Nisa suresi 20. ayetinde geçiyor. Arapça olmadığı kesin olan bu sözcüğün Rumcadan mı yoksa Süryaniceden mi geldiği tartışmalıdır.
Hevnen: Furkan suresi 63. ayetinde geçiyor. Arapça olmadığı kesin, ancak İbranice mi yoksa Süryanice mi olduğu tartışmalıdır.
Kummel: Araf suresi 133. ayetinde geçiyor.
Kayyum: Süryanicede uyumayan, demektir. Kuran’da Bakara suresi 255. ayetinde, Al-i İmran suresi 2. ayetinde, Taha suresi 111. ayetinde ve Mühezzeb suresinin 134. ayetinde geçiyor ve asıl anlamını koruyor.
HABEŞÇE SÖZCÜKLER
Kuran’da Arapça olmayan yabancı sözcüklerden bir bölümü de Habeşçedir. İşte, örnekler:
Haram: Kuran’da çok kullanılmış bir sözcüktür, Arapça değil, Habeşçedir.
İb’lai: Hud suresi 44. ayetinde geçiyor.
Eraik: Kehf suresi 31. ayetinde, Yasin suresi 56. ayetinde, İnsan suresi 13. ayetinde ve Mütaffifin suresi 23. ve 35. ayetlerinde geçiyor.
Evvah: Tevbe suresi 114. ayetinde ve Hud suresi 10. ayetinde geçiyor.
Evvabb, Evvibi: Sad suresi 17., 19. ve 44. ayetlerinde, Kaf suresi 32. ayetinde ve Sebe suresi 10. ayetinde geçmektedir.
Cibt ve Tağut sözcükleri: Kuran’da Cibt ile Tağut söcükleri şeytan ve putperestlik anlamında kullanılmıştır. Cibt sözcüğü Nisa suresi 51. ayetinde, Tağut sözcüğü Bakara suresi 256. ve 257. ayetlerinde, Nisa suresi 51., 60. ve 76. ayetlerinde, Maide suresi 60. ayetinde, Nahl suresi 36. ayetinde ve Zümer suresi 17. ayetinde geçiyor.
Haseb: Enbiya suresi 98. ayetinde geçiyor.
Hûben: Nisa suresi ikinci ayetinde geçiyor.
Düriyy: Nur suresi 67. ayetinde geçiyor.
Sekr/Sekeren: Nahl suresi 67. ayetinde geçiyor.
Sinin: Halk arasında bilinen Sina dağı bu kökenden gelmektedir. Kuran’da Tin suresi 2. ayetinde ve Müminun suresi 20. ayetinde geçmektedir.
Şatr: Bakara suresi 144., 149. ve 150. ayetlerinde üç kez kullanılmıştır.
Tuba: Bu sözcük Habeşçede cennet demektir. Kuran’da Rad suresi 29. ayetinde ağırlıklı olarak mutluluk anlamında kullanılmıştır.
Arim: Yalnız Sebe suresi 16. ayetinde bir kez geçmektedir.
Ğıyde: Hud suresi 44. ayette ve Rad suresi 8. ayette geçiyor.
Kasvere: Habeşçede aslan demektir. Kuran’da Müddessir suresi 51. ayetinde geçen bu sözcük zaten aslan anlamında kullanılmıştır.
Yahur: İnşikak suresi 14. ayette geçiyor.
Naşie: Müzzemmil suresi 6. ayetinde geçiyor.
Kifleyn: Hadid suresi 28. ayetinde ve Nisa suresi 85. ayette geçiyor.
Müttekeen: Yusuf suresi 31.ayette geçiyor.
Münfatir: Müzzemmil suresi 18. ayetinde geçiyor.
Ya-sin: Habeşçede ‘Ey insan!’ demektir. Kuran’da bir yerde surenin başında geçtiği için aynı zamanda ona ad olmuştur: Yasin suresi, diye.
Yesuddune: Kuran’da birkaç kez geçen bu fiil, genelde uzaklaşmak anlamına gelir.
Eben: Kuran’da Abese suresinde geçmektedir.
BERBERİCE-KIPTİCE SÖZCÜKLER
Kuran’da Arapça olmayan yabancı sözcüklerden bir bölümü de Berberice-Kıpticedir. İşte, örnekler:
İnahü: Ahzab suresi 53. ayetinde bir kez geçiyor.
An: Çok sıcak anlamına geliyor ve yalnız Rahman suresi 44. ayetinde bir kez geçiyor.
Aniye: Çok sıcak anlamına gelmekte ve Kuran’da Gaşiye suresi 5. ayetinde ve İnsan suresi 15. ayetinde geçmektedir.
Ahire ve Ulâ: Bu iki sözcük Kıpticedir.Sad suresi 7. ayette ve Ahzab suresi 33. ayette geçmektedir.
Betain: Rahman suresinin 54. ayetinde geçmektedir.
Tetbir/Yütebbirü: İsa suresi 7. ayetinde ve Furkan suresi 39. ayetinde geçmektedir.
Teht: Meryem suresi 24. ayette geçmektedir.
Müzcat: Yusuf suresi 88. ayette geçmektedir.
Seyyid: Yusuf suresi 25. ayette geçmektedir.
Mişkat: Nur suresi 35. ayette geçiyor.
Heyte Leke: Arapça olmayan bu sözcüğe İbranice, Farsça, Süryanice ve Nebatice diyenler de çıkmıştır. Kuran’da Yusuf suresi 23. ayette geçmektedir.
Mühl: Kehf suresi 29. ayette ve Duhan suresi 45. ayette geçmektedir.
Yusherü: Hac suresi 20. ayette geçmektedir.
NEBATİCE SÖZCÜKLER
İsa’dan önce M.Ö. 600’lü yıllarda bugünkü Ürdün’de Nabu adında bir kabile yaşamaktaydı. Bu kabilenin insanlarına Nebatiler denilmektedir. Nebatilerin ilk bilinen yazıları İsa’dan sonra, M.S. 200’lü yıllarda ortaya çıkmıştır. Oysa bilinen ilk Arapça yazılar M.S. 512’de görülmüştür. Bu demektir ki Nebatice, Arapçadan çok daha eski bir dildir.
Kuran’da bulunan Nebatice sözcüklerden de bazı örnekler sunalım.
İsrî: Al-i İmran suresi 81. ayette geçmektedir.
Ekvab: Zuhruf suresi 71. ayette, Vakıa suresi 18. ayette, İnsan suresi 15.ayette ve Gaşiye suresi 14. ayette geçmektedir.
İll: Tevbe suresi 8. ve 10. ayetlerde geçmektedir.
Havariyyun: Al-i İmran suresi 52. ayette, Maide suresi 111. ve 112. ayetlerinde ve Saff suresi 14. ayette iki kez geçiyor.
Seferetün: Cuma suresi 5. ayette ve Abese suresi 15. ayette geçmektedir.
Sürhünne: Bakara suresi 260. ayette geçiyor.
Abbedte: Şuara suresi 22. ayette, Bakara suresi 49. ayette, Araf suresi 141. ayette ve İbrahim suresi 6. ayette geçmektedir.
Ta-ha: Nebatice “Ey insan!” demektir. Çoğu Kuran yorumcusu bu yabancı kelimenin anlamını bilmediği için Kuran’da Ta-ha şeklinde yazıp geçmişlerdir. Oysa Tanrı, Kuran’da Hz. Muhammed’e hitap ediyor, “Ey İnsan! Ey Muhammed!” demek istiyor.
Kıttena: Sad suresi 16. ve 17. ayetlerde geçiyor.
Minseet: Sebe suresi 14. ayette geçmektedir.
Menas: Sad suresi 3. ayette geçmektedir.
Melekut: Enam suresi 75. ayette, Araf suresi 185. ayette, Müminun suresi 23 ayette ve Yasin suresinin 83. ayetinde geçmektedir.
Vezer: Kıyamet suresi 11. ayette geçiyor.
Verae: Kehf suresi 79. ayette geçiyor.
DİĞER YABANCI DİLLERDEN KURAN’A GİREN SÖZCÜKLER
Kuran’da geçen onlarca yabancı sözcüğün hangi dilden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Kesin olan, Arapça olmadıklarıdır. İşte, bunlardan bazıları:
Ress: Furkan suresi 38. ayette geçiyor.
Sakar: Kamer suresi 48. ayette, Müddessir suresi 26., 27. ve 42. ayetlerinde geçmektedir.
Selsebil: İnsan suresi 18. ayette geç.yor.
Sena: Nur suresi 43. ayette geçiyor.
Gassak: Sad suresi 57. ve Nebe suresi 25. ayette geçmektedir.
Kıssisin: Maide suresi 82. ayette geçmektedir.
Kasiye: Maide suresi13.ayette, Hac suresi 53. ayette ve Zümer suresi 22. ayette geçmektedir.
Verdeten: Rahman suresi 37. ayette geçiyor.
Rum: Bu sözcük bilinen Rum halkıyla ilgilidir ve Rum suresi 2. ayette geçmektedir.
Siccin: Mutaffifin suresi 7-9. ayetlerinde geçmektedir.
Samidun: Necm suresi 61. ayette geçmektedir.
Değerli Dostlar,
Yukarıdaki bilgilerden çıkarılacak birçok sonuç olduğu gibi hiç kuşkum yok sorulacak çok sayıda soru da vardır.
Şu açıkça görülmektedir ki, Kuran’da Arapça olmayan yüzlerce sözcük bulunmaktadır. Dikkatlerinizi çekmek isterim, bu sözcükler Arapçanın herhangi bir lehçesi değildir, en az on yabancı dilden gelen sözcüklerdir.
Kuran’da geçen yüzlerce yabancı sözcüğün aslında Arapça karşılığı bulunmaktadır. O zaman şu soruyu sormamız gerekmez mi, Arapçası varken neden yabancı sözcükler kullanılmıştır?
Peki, büyük çoğunluğu okuryazar olmayan Mekkeli Araplar, Kuran’ın ayetleri onlara okunduğunda yabancı sözcükleri anlamışlar mıdır?
619 yılında Mekke’de doğmuş, Hz. Muhammed’in ailesiyle çok yakın ilişkilerde bulunmuş İbn-i Abbas, Arapçayı çok iyi biliyordu. Ama yine de Kuran’da geçen şu şu sözcüklerin anlamını bilmiyorum, diyordu! Kuran’daki sözcüklerin tamamı Arapça olsaydı böyle bir sorun ortaya çıkar mıydı?
Bu yazımızdaki bilgilerden sonra şu yorumları çok daha rahat yapabiliriz:
Arapça kutsal bir dil değildir.
Arapça, tüm dillerden daha zengin bir dil hiç değildir.
Kuran’ın Arapçadan başka bir dile çevrilemeyeceği Arapların şişirdiği ve ülkemizde Arap milliyetçisi yobaz dincilerin üflediği bir balondur.
Kuran, Allah’ın kelamı, yani Allah’ın sözleri değil mi?
Peki, Allah Kuran’da Arapça olmayan yabancı sözcükler kullandığına göre, bu gerçeği Kuran’ın yabancı dillere rahatlıkla çevrilebileceğinin somut bir göstergesi olarak anlamak gerekmez mi?