22 Mart tarihi, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda ilan edildiğinden bu yana Dünya Su Günü olarak kutlanmaktadır.
Teklif ilk kez, 1992’de Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) gündeme getirildi. 1993’ten itibaren katılım her yıl katlanarak arttı; halk, desteklerini göstermek amacıyla gün boyu muslukları açmamaya teşvik edildi. Dünya Su Günü Facebook’ta da çok rağbet gördü.
Birleşmiş Milletler ve üye ülkeler bu günü, dünyadaki su kaynakları ile ilgili somut çalışmaları ödüllendirmek ve Birleşmiş Milletler tavsiyelerini uygulamaya ayırmışlardır. Her yıl Birleşmiş Milletlerin su alanında çalışmalar yapan farklı bir kuruluşu Dünya Su Günü’nde yapılacak uluslararası etkinlikleri destekleyip koordine etmektedir. UN-Water, kurulduğu yıl olan 2003’ten bu yana Dünya Su Günü etkinliklerine öncülük edecek BM kuruluşunu, etkinlik konusunu ve verilecek mesajları belirleme sorumluluğunu üstlenmektedir.
Şuan için çok kolaylıkla bulduğumuz ve sorumsuzca tükettiğimiz su hakkında ne kadar bilgi sahibiyiz, hiç düşündünüzmü ?
İnsan vücudunun %50 ile %65’i sudan oluşmaktadır. Bu oran yeni doğmuş bebeklerde %78’e kadar çıkıyor.
Dünya’nın %70.9’u sularla kaplıdır ve bu suyun miktarı 1,386,000,000 kilometre küptür. Bunun %97’si tuzlu sudur, %2.7’si ise buzullarda donmuş bir şekilde bulunmaktadır.
İnsanlığın kullanabileceği göl, ırmak, dere vb. gibi tatlı su kaynaklarının yüzdesi ise sadece %0,3’tür.
Dünya’nın atmosferinde tüm ırmaklardan daha fazla su vardır. Eğer havadaki su buharı eşit bir şekilde yeryüzüne düşerse, Dünya’nın her noktası 2,5 cm derinliğinde su ile kaplı olurdu.
2050 yıllına kadar suya olan talebin yüzde 55 artış göstermesi bekleniyor. Tatlı suyun yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Artan nüfusu beslemek için gıda üretimi 2035’e kadar yüzde 69 artacak.
Dünya Sağlık Örgütü günde yaklaşık 22 litre suyun insanların temel kullanım ve temizlik ihtiyacını karşılayabileceğini belirtiyor.
Türkiye’de kişi başı günlük ortalama su miktarı ise 217 litre. Üç büyük şehrimizde kişi başı günlük ortalama su miktarı İstanbul için 189, Ankara için 227 , İzmir içinse 173 litre olarak ölçülmüş.
Türkiye’de suyun yüzde 72’sinin sulama, yüzde 11’inin sanayide, yüzde 16’sının içme ve kişisel kullanımda kullanılıyor.
Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4 bin metreküpten 1430 metreküpe indi. Bu rakam bizi su azlığı çeken ülkeler sınıfına ekliyor.
Dünya’da 748 milyon kişinin gelişmiş bir su kaynağına, 2,5 milyar insanın ise gelişmiş bir sıhhı tesisata ulaşım imkanı yok.
Su ile taşınan hastalıklar 5 yaşındaki çocukların hayatını kaybetmesinde, sıtma, kızamık ve AIDS’in hepsinin toplamından daha fazla ölüm orana sahip. Gelişen ülkelerde tüm hastalıkların %80’i su ve sıhhı temizliğin yetersiz olmasından kaynaklanıyor.
Her gün, çoğunlukla kızlar ve kadınlardan oluşan insanlar, günlerinin %25’ini ve toplam 125 milyon saatini uzaklarda bulunan su kaynaklarından suyu evlerine getirmek için harcıyor.
Güney Afrikalı kadınlar ve kızlar her gün toplamda 16 defa aya gidip gelecek kadar bir yolculuğu sadece su taşımak için yapıyor.
Duşta bir dakikada harcadığımız su (15L), Sahra altı bölgesinde yaşayan insanların içme ve temizlik için kullandığı sudan 7-10L) daha fazla.
Bir kalori gıdayı üretmek neredeyse 1 litre suya mal oluyor. 100 gram plastiği üretmek ise yaklaşık 6 litreye…
1 kilo pirinci üretmek için yaklaşık 3500 litre suya ihtiyaç varken, 1 kilo et üretmek için bu rakam 15 bin litreye kadar çıkıyor. 1 litre gazlı içecek içinse bu rakam 160 ile 300 litre arasında değişiyor.
Dünya genelinde kullanılan suların %80’i hatta bazı ülkelerde %95’i arıtılmadan doğaya bırakılıyor.
Su filtreleme ve temizleme teknolojisi şu anda o kadar gelişti ki, atık suları temizledikleri zaman bazı musluk sularından daha temiz oluyor. Ama üstündeki tabu yüzünden bu durumu kabul etmekte ve bu teknolojiyi kullanmakta zorlanıyoruz.
İsrail atık suların yüzde 86’sını arıtarak yeniden kullanıyor. Bu bakımdan dünya birincisi. İkinci sırada ise yüzde 19 ile İspanya geliyor.
Japonya’da, 2011 yılındaki deprem ve ardından meydana gelen tsunaminin vurduğu Fukuşima nükleer santralinin işletmecisi Tokyo Elektrik (Tepco) yaptığı açıklamada radyasyonlu suyun temizlenme işleminin 2020’de bitmesini beklediklerini bildirmişti.
5 ile 15 milyon ton plastik her yıl ırmaklar ve denizler yolu ile okyanuslara karışıyor, yapılan araştırmalar 2050 yılında su kaynaklarında plastiklerin ağırlığının balıklardan daha fazla olabileceğini öngörüyor.
Akdeniz kuşağında yer alan Türkiye, yüksek risk grubu ülkeler arasında kabul ediliyor. Önümüzdeki 100 yıl için yapılan iklim değişikliği tahminlerine göre, ülkede su kaynaklarının yaklaşık yüzde 25 oranında azalması bekleniyor. Gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, 2050 yılından itibaren Türkiye'nin su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında yer alacağı tahmin ediliyor.
Sadece evimizde bile damlayan muslukları onarmak, dişlerimizi fırçalarken suyu kapatmak, banyo yaparken fazla uzatmamak gibi basit kararlar bile tahmin ettiğimizden çok daha fazla su tasarrufa yapabileceğimizin farkındamısınız.