Troas efsanelerinin her biri ayrı bir üzüntüyle sona ermektedir. Bu üzüntülü sonların en hüzünlüsü belki de Sestoslu Hero ile Abydoslu Leandro’nun hikâyesidir.

Antik Çağ’da Hellospontus’un (Çanakkale Boğazı) Avrupa kıyısında bulunan Sestos kentinin surları arasında Tanrıça Afrodit için yapılmış büyük bir tapınak bulunmaktaydı. Bu tapınakta ibadet eden Rahibe Hero’nun güzelliği dillere destan olmuştur. Öyle ki Rahibe Hero’yu görenler onu Afrodit zannederlermiş. Bu genç kızın güzelliği kadar alçak gönüllü olmasından dolayı Tanrıça Afrodit kıskanmak bir yana bu genç rahibeyi severmiş.
Sestos’ta her yıl ilkbahar’ın gelişi ile şenlikler düzenlenir diğer illerden gelen misafirler Tanrıça Afrodit Tapınağı’nı ziyaret ederlermiş. Böyle bir şenlik gününde Leandros adında bir genç Afrodit Tapınağı’ndaki ayine katılmıştı. Abydoslu olan Leandros getirdiği hediyeleri sunmak için mihraba yaklaştığında güzel rahibe Hero’yu görmüş ve daha ilk bakışta o’na âşık olmuştu. Ayin sırasında gözlerini bir an olsun rahibe Hero’dan ayıramayan Leandros’un karşısında sanki Tanrıça Afrodit duruyordu.
Leandros ayin bitiminden günün batımına kadar tapınaktan ayrılmamış. Ziyaretçilerin gitmesinden sonra yalnız kalan Hero’nun yanına yaklaşmıştı. Rahibe genç delikanlıyı görünce ürkerek kaçmaya çalışmış ama Leandros Rahibe Hero’yu durdurarak mihrabın önünde o’na duyduğu aşkı dile getirmişti. O günden sonra Leandros Hero’nun tüm itirazlarına rağmen tapınağa gelip genç rahibeye duyduğu aşkı anlattı. Hero defalarca ona bir rahibe olduğunu böyle bir aşka karşılık veremeyeceğini söylese de Leandros pes etmedi. Rahibe Hero’ya duyduğu sevgi o kadar büyüktü ki mutlaka hak ettiği karşılığı alacağına inanıyordu ve tüm çabaları sonunda istediğine kavuştu. Hero’da onu seviyordu ancak önlerinde büyük bir engel vardı. Hero deniz sahilinde ıssız bir kale de yaşlı bir kölenin gözetiminde yaşıyordu üstelik Leandros’un yaşadığı şehirlerle aralarında denizde vardı. Leandros aşkı uğruna her şeyi yapmaya hazırdı buna gece karanlığında yüzerek denizi geçmekte dâhildi.
Leandros o akşam yaşadığı şehre geri döndüğünde sahile inerek denizi seyrediyor karşı kıyıdaki kaleyi arıyordu. Rüzgâr şiddetini arttırmış bulutlar ay ve yıldızları kapatarak ortalığı karanlığa boğmuştu. Issız kalede yaşlı köle ile birlikte oturan Hero endişe ile dışarıyı izliyordu. Hero bir ara yaşlı kadına dönüp; “Bu korkunç gece de kim bilir kaç balıkçı yolunu bulup evine dönemeyerek kendisini bekleyen karısının ve çocuklarının boyunun bükük bırakacak. Bence karanlıkta yolunu kaybeden denizcilere yol göstermek, onları felaketten kurtarmak için kalenin üstüne bir meşale yakarsak Afrodit’i de sevindirmiş oluruz” dedi. Bu sözlerle yumuşayan yaşlı kadın oturduğu yerden kalkarak bir meşale yaktı ve kalenin tepesine kolayca görülebileceği bir yere koydu. Esen rüzgâr onu alevlendirip canlandırdı ve etrafı aydınlattı. Hero heyecanla dışarıyı seyrederken duyduğu bir sesle kalbi küt küt atmaya başladı. Denize doğru baktığından dalgalarla boğuşan birini gördü bu Leandros’tan başkası olamazdı, o’nu yaşlı köle de görmüştü. Aşağı inip delikanlıya kıyıya çıkabilmesi için yardımcı oldu ve Leandros’u rahibenin odasına götürdü.
Leandros yorgunluktan bitkin ama sevdiğini tekrar görmekten mutlu bir halde genç rahibeye sarıldı. Yaşlı köle buna çok şaşırmış ancak onlara engel olmamıştı. O günden sonra Leandros her gece Hellespostos’u yüzerek geçiyor sevdiğine ulaşıyordu. Günler, haftalar, aylar geçti ve sıcak yaz günleri geride kalıp kış yaklaşınca deniz eskisi gibi güzel ve sıcak değil, dalgalı ve soğuk oluyordu. Hero her gece boğazı yüzerek geçen Leandros için endişelenmeye başlamıştı. Bu yüzden Leandros’a bir süre birbirlerini görmemeleri gerektiğini söyledi. Bahar ayları gelinceye kadar ayrı kalmaları gerekiyordu. Kışın boğazı yüzerek geçmek çok tehlikeliydi.
Leandros her ne kadar istemese de sevdiğinin bu isteğine boyun eğmek zorundaydı ve Hero’ya bahara kadar gelmeyeceğine söz verdi. Ama bu ayrılık sadece birkaç gün sürdü. Leandros Hero’nun yolladığı özlem dolu mektubu okuyunca daha fazla dayanamayarak hiç düşünmeden kendini azgın dalgaların kucağına bıraktı ve sevdiğine bir an önce kavuşabilmek için dalgalarla boğuşmaya başladı. Fırtına arttıkça artıyor dalgalar daha da aşılmaz bir hal alıyordu. Hero’nun yaktığı meşale şiddetli rüzgârdan sönerek ortalığı karanlığa gömdü. Heyecan içinde Leandros’un yolunu gözleyen Hero, yaşlı köle uyuduktan sonra gizlice sahile indi ancak orada dalgaların kıyıya attığı sevdiğinin ölüsü ile karşılaştı. Bu acıya dayanamayan Hero sevgilisine sarılarak kendini öldürür.
Kasabalılar bu haberi duyunca yas elbiselerine bürünüp kaleye geldiler ve iki sevgilinin cenaze törenine katıldılar. Hero ile Leandros’u deniz kıyısına gömerler ve onların anısına boğazın azgın sularına güzel kokulu çiçekler atarlar.
Sestoslu Hero ile Abydoslu Leandros’un aşk hikâyesi böyle üzücü bir sonla bitmesine rağmen Leandros’un aşkı için Hellespostos’u (Çanakkale Boğazı) yüzerek geçmesi günümüzde halen canlandırılmaktadır. Her 30 Ağustos’ta Zafer Bayramı etkinlikleri kapsamında Çanakkale Boğazı’nı yüzerek geçme yarışları yapılarak Leandros ve Hero’nun aşkları kutsanmaktadır.