Efsaneler beşiği  Kaz Dağları’nın her noktasında adeta ayrı bir hikaye gizli. Günümüze kadar aktarılan en önemli hikayelerden biri bir kentin yıkılmasına neden olan ve bilinen ilk rüşvetin verildiği “

Efsaneler beşiği Kaz Dağları’nın her noktasında adeta ayrı bir hikaye gizli. Günümüze kadar aktarılan en önemli hikayelerden biri bir kentin yıkılmasına neden olan ve bilinen ilk rüşvetin verildiği “Üç güzeller” hikayesidir.

Hikaye bu ya üç güzeller masalının ana karakterleri büyük bir savaşına yön veren tanrıçalardan oluşuyor.

Tanrıların yaşadığı Olimpos dağında "Gümüş Ayaklı" olarak anılan su tanrıçası Thetis'in düğünü ile başlar olay. Zeus onunla birlikte olmak istemiş ama Thetis'in üzerinde olan bir lanet nedeniyle hevesi kursağında kalmıştır. Çünkü Thetis’in üzerinde bir hediye/bir lanet vardır. Doğuracağı çocuk babasından güçlü olacaktır. (Bu çocuk Achilles olacaktır.) Zeus kendisinden güçlü bir çocuğun varlığını göze alamaz. Bunun üzerine Zeus, Thetis'i bir ölümlüyle evlendirmeye karar verir. Bu kişi Peleus’tur.
Bu düğüne su perileri bile çağrılırken, kavga ve karmaşa tanrıçası olan Eris davet edilmez.

Eris'in düğüne davet edilmemesinin sebebi; Zeus'un, düğünün tadının kaçmasını istememesidir. Eris düğüne davet edilmediği için oldukça kızar. Zeus'a ve düğündekilere bu saygısızlığın cezasını vermek için bir yol düşünür ve eline bir altın elma alarak üzerine “En güzele” yazdıktan sonra Olimpos’a fırlatır. Elma düğünün tam ortasına düşer. Zeus daha elma düşerken, olanları anlamıştır. Eris’i davet etmediğine pişman olur ama çok geçtir. Elmanın üzerindeki yazı salonda fısıltı şeklinde dolaşmaktadır.
Salonun ortasına birden düşen bu elmayı bütün kadınlar kendilerine layık görmektedirler. Ama ortada 3 kadın vardır ki, bu elma için savaşmayı bile göze almışlardır.

Bu 3 kadın elma üzerinde hak iddia etmek üzere öne çıkarlar. Hera, Athena ve Afrodit, hiçbiri geri çekilmek niyetinde değildir. Zeus’a dönerek tanrıların tanrısı olarak en adil kararı onun vereceğini, elmayı hak edene vermesini söylerler. Zeus. Böyle bir seçimi yaptığında, başına gelebileceklerden haberdardır. İki ölümsüz tanrıçanın sonsuz kinini kazanmak istemez. Bu işten sıyrılmak için, kendisinin onları sadece fiziksel güzellikleriyle değil aynı zamanda tanrısal güzellikleriyle de bildiğini, bu yüzden seçimi başkasının yapması gerektiğini söyler, Zeus. Bir ölümlünün. Gözleri fiziksel güzellikten başka hiçbir şey göremeyen bir ölümlünün.

Şimdi tanrıçaların arasında seçim yapacak bir ölümlü bulmak gereklidir. Hermes’e emir verir. "Bir ölümlü bul ama ihtiyar olmasın. Onlar görmüş geçirmiş olduğundan böyle bir seçimin neye mal olacağını hissedecek kişilerdir. Tanrılar arasında hakem olmayı kabul etmezler. Genç, toy birini bul. Dikkat et, soylu biri olsun. Ne de olsa tanrıçaların içinden seçim yapacak. Ama çok önemli birini de seçme. Tanrıçalar öç aldığında, insanlar fazla isyan etmesin." Aslında Zeus’un kimi kast ettiği bellidir. Priamos’un oğlu Paris.

Dünyaya gelecek prensin, Troya’nın yıkımına sebep olacağı kehaneti Priamos’a söylenince, Troya kralı, doğan çocuğun İda dağındaki çobanlara verilmesini emreder. Böylece prens kimliğini asla bilmeyecek, Troya’nın da yıkımına sebep olamayacaktır. Yıllar geçmiş, Paris büyümüş ve genç bir delikanlı olmuştur. Son derece çekici bir erkektir. Onun yakışıklılığına kapılan ormanın şifacı perisi İonone ile birlikte yaşamaktadır.

Hermes, Paris’in İonone ile birlikte yaşadığı kulübeye gelerek, ona tanrıların hakemi olma görevinin verildiğini bildirir. İonone tanrıları bildiğinden, reddetmesi için Paris’e yalvarır fakat Paris’in kendisine bahşedilen şereften gözü kamaşmıştır. Tanrıçalar arasında hakemlik yapmak hangi ölümlüye nasip olmuştur ki? Hermes onu tanrıçaların beklediği alana götürür. Paris kendisine verilen görevin tadını çıkartmak için tanrıçaları uzun uzun süzerken kulağına onların rüşvet teklifleri gelir.


Hera, ona sonsuz zenginlik ve Asya’nın kralı olmayı, Athena, komutan olarak daima zafere koşma ve çağlar boyu bilgeliğiyle anılmayı, Afrodit ise, ona dünyanın en güzel kadınını vaat eder. Ve Paris, altın elmayı Afrodit’e uzatır. Afrodit, yumuşak adımlarla Paris’e doğru ilerlerken, Athena ve Hera, öfkeli bakışları Paris’e dikilmiş halde, bir sisin içinde kaybolurlar.

Afrodit, altın elmayı Paris’in elinden alırken ona, sadece tanrıların bildiği bir kimliğe sahip olduğunu, ahırındaki boğaya çok iyi bakmasını, çünkü o boğanın vaadini yerine getirmesi için olanak sağlayacağını söyler. Elmayı Paris’in elinden alır ve kendisini saran sisin içinde yok olur. Afrodit'in vadettiği bu kadın ise Yunan kralı Menelaos'un karısı Spartalı Helen'dir. Bu yüzden bu güzellik yarışması, mitolojinin en önemli olaylarından biri sayılan Truva savaşına neden olacaktır.

Bilinen ilk güzellik yarışmasının ve ilk rüşvetin verildiği bu topraklar bugün hepimizin yakından tanıdığı Bayramiç ilçesindeki Ayazma Mesire alanı içerisinde kalıyor. İda Kültür ve Sanat Festivali kapsamında tarihin bilinen ilk güzellik yarışması günümüzde ilk günkü heyecanıyla canlandırılmaya devam ediyor.

Ayrıca yine Kaz Dağları içerisinde yürüyüş tutkunlarının “Üç Güzeller” adını verdiği yürüyüş parkuru da mitolojik efsanenin günümüz kuşaklarının hatıralarında yer alıyor.