Türk aydınlanması ve felsefesinin öncü isimleri arasında olan Türk medeniyetinde önemli bir yol gösterici arasında gösterilen...

Türk aydınlanması ve felsefesinin öncü isimleri arasında olan Türk medeniyetinde önemli bir yol gösterici arasında gösterilen Şeyh Edebali'den Osman Gazi'ye veciz nasihatnamelerinin en dikkat çekeni olan, “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” sözünü anlatmak istiyorum. İnsan yaşat devlet yaşasın neden önemli ve neden her dönemi kapsayan cağlar ötesi bir söz, çünkü devlet en basit tanımı ile bireylerin oluşturduğu bir siyasi yapıdır. Devlet bireylerle bir araya gelir, bireyler aileleri, aileler toplumun en küçük parçası olarak milleti var eder. Eğer devlet bir vücut ise birey o vücudun içinde yer alan hücredir. Yüzyıllar evvel devlet geleneğimize öğüt olarak verilen bu söz ne yazık ki yönetimde etkili olamadı. Bu söz temel hak ve hürriyetinin önemini, insanın refah ve huzurunu önceleyen ve ancak bu olursa devlet devamlılığı sağlıklı bir şekilde sağlanır’ın altını çizen derinliği olan harika bir söz. Bu söz gerçekten halis bir atasözü. Şeyh Edebali devlet yönetiminde Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman bey’e yöneticilik yaparken dikkatli olması gereken hususları sıralarken en son söylediği belki de kilit söz olan bu söz ile bitiriyor. Peki ama neden yöneticiler tam anlamı ile bireyi önceleyen siyasi yaklaşımlardan çok uzaklaştılar. Çok sebebi var, ama bizim ülkemizde uzun süredir bireylerin yeterince hak taleplerinde bulunma süreçlerinden geçmemesi olabilir. Bir diğeri yeterince halk talepleri öncelenen bir siyaset izlenilmemesi, örneğin bir yerde bir kamusal alan var, o bölgenin rantabılı ne diye bakanlar, milletin rantından önce başkalarının rantını önceliyor. Genelde bunu yapanlarda ne tuhaftır, şeyh Edebali ve Osman beye toz kondurmayan çevreler olması elbette tuhaf bir paradoks aynı zamanda bizim lisanımızda samimiyetsizlik, oysaki örnek gösterdikleri medeniyetimizde Adalet hakkında ilk çalışmalar belki de roma imparatorluğundan sonra doğu romanın mirasçısı Bizans ve yönetici devamı olan bu topraklar ve son Müslüman roma gayzeri büyük Fatih döneminden itibaren derinleşen çalışmalar olmuş. Yabancı kaynaklarda çok sayıda elçinin 1500-1750 arasında Türk yargılamasına dair çalışmalar yaptığı gözlenmiştir. Raporlar yazılmış peki ama neden, yargımızın o dönemden daha beğenildiği için muhakkak, belli ki bugün bizim Avrupa’ya baktığımız şeylere gelip buradan bakmak için yıllar sonra dengeler değişmiş, millet ile yöneticiler arasında makas açılmış, bunu çağımızda TÜİK’in açıkladığı halkın enflasyon rakamları ile yaşıyoruz. İnsanlar yaşamadığı için devletin de pek iyi halde olduğu söylenemez. İnsanlar artık temel ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzaklaştılar. Ve bu yüzyıllar evvel söylenen söz ne yazık ki hayat bulamıyor. Tuğra alametler ile övünenlere ecdadının bu sözünü en iyi şekilde anladığını ifade eden Kurucumuzun sözünü içselleştirseler yeterli, ‘’Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’’