Dilimiz Türkçe nerdeyse ilkokul 1. sınıftan, üniversite zamanına kadar aldığımız temel dersimizdir.

Dilimiz Türkçe nerdeyse ilkokul 1. sınıftan, üniversite zamanına kadar aldığımız temel dersimizdir.
Lise öğretmenim ana dersimiz Türkçe olduğunu söylerdi hep, bunu anlamamak mümkün elbette, diğer bildiğimiz bütün bilgiler, Türkçe olmadan bir anlam ifade etmez, bir millet bir halk kendi öz diliyle var olur. Düşünsenize eğer bugün dünya edebiyatında öncü olarak görülen edebiyatlar örneğin Fransız, İtalyan, Rus, İspanyol ve pek tabi bizim öz dilimizin mahsulü Türk Edebiyatı nasıl var olmuştur. Elbette zengin birikimi ile var olmuş, yıllar boyu bu dilin gücü ile nesilden nesile geçmiştir. Dil yaşayan bir varlıktır. Varlığını onu kullananlara borçludur, her yıl her ay her gün onlarca dil yok olma tehdidi ile karşı karşıyadır. İnsanlar olmadan var olması mümkün değildir yani, kültürel öğelerimizden adetlerimiz, yaşamlarımızda böyledir işte, şimdi kendi penceremden bu zenginliği ortaya koyan devrimlerden bahsetmek istiyorum, eğer harf devrimi olmasa, Türk Dil Kurumu kurulmasa bu zenginliğimizi dünyaya kolay bir aktarma yolu bulamayacaktık. Bakın bunun örneklerinden verebiliriz. Sadece harflerden kaynaklı güçlü bir edebiyata sahip olan Asya medeniyeti olan Çin ve Japonya bence edebiyatları ve tarihleri ile dünya vitrininde yeterince hak ettiği yeri alamıyor. Neden böyle oluyor, ortak bir dil dünyada var olsa olsa ,o dil bizim harflerimizdir. İşte onun için bu devrimi bu devrimlere borçluyuz. Bu devrimler devam ettiği müddetçe biz kendimiz geliştirebiliriz. Ama ne yazık ki son dönemde her şeyimiz yarım yarım olduğu gibi, kültürümüz ve dilimiz yarım, yabancı kelimelerle doldurduğumuz, işletme adlarından, günlük yaşamda sosyal medya başta olmak üzere konuşma düzenine kadar her mecrada uzaklaştığımız öz dilimizden, bir yabancı sevdalığına geçiriyoruz. Görülen şu ki, bu süreçte aslında öz varlığımızdan uzaklaşıyoruz. Dikkat ettiyseniz kendi dilimizi pek iyi öğrenmediğimiz için, yabancı dilleri öğrenmede kavramada zorluk yaşıyoruz. Ters, düz cümle kuralları ve sınırlı kelimeler ile asgari düzeyde bir iletişim kuruyoruz. Bunla da sağlıklı bir ürün elde etmeyi düşünüyoruz. Malum öyle olunca da başarı pek mümkün olmuyor. Dilini bilmeyen bir toplum ne ekonomik bir gelişme ne başka bir atılım da yaparken kolay kolay başarılı olur. Dili olmayan insan iletişim kuramaz, iletişim kuramayan ne anlar, ne anlamlandırır, böyle olunca başlamayan şey bitemez de…