Türk Halk Oyunları içinde ve özellikle Türkiye’de köklü bir geçmişi bulunan, günümüzde de canlı, coşkulu biçimlerde yaşatılan Zeybek kelimesinin, anlamı ve etimolojisi hakkında
Türk Halk Oyunları içinde ve özellikle Türkiye’de köklü bir geçmişi bulunan, günümüzde de canlı, coşkulu biçimlerde yaşatılan Zeybek kelimesinin, anlamı ve etimolojisi hakkında elimizdeki sözltiklerde yeterli ve sağlam açıklamaları yoktur. Bu konu üzerinde ısrarla duran müzikolog-araştırmacıların başında Mahmut Ragıp Gazimihal gelmektedir. Kendisinin 14. yüzyıl başlarında yazılmış bir Rumca kaynağı kanıt olarak göstermesinin ışığında, zeybek kelimesinin “cesur, atak, kahraman” gibi anlamları, yedi yüzyıldan beri taşımakta olduğunu söyleyebiliriz. Gazimihal’e göre, bu kelimenin etimolojisinin salpak > saypak > saybak > saybek > zeybek biçiminde bir gelişme gösterdiğini kabul etmek gerekir. Ancak diğer araştırmacıların bu düşünceye katılmadığı ve birtakım farklı açıklamalar ortaya koyduklarını da biliyoruz. Sözgelimi, sağ ile bek kelimelerinden (Hüseyin Hilmi Bayındır, Halil Oğultürk), zibak (Ar.) > ziybak biçiminden (Şeref Üsküp), sü ile bek kelimelerinden (Sabahattin Türkoğlu) oluştuğu ileri sürülmüştür. Başka bir araştırmacı ise zağmak fiilinden bek/bak ile türetilmiş bir yapıda olduğunu söyler (A. Haydar Avcı). Bu tür yaklaşımların hemen hepsinin sağlam bir yazılı kaynağa dayanmaması, sözlü anlatımlardan veya açık lamalardan yola çıkarak bu sonuçları ortaya koymaları, bugün de tartışılan ve kesin açıklamaların taraflarca kabul edilmeyen bir nokta olduğunu belirtelim. Eski tarihli metinler gün ışığına çıktığı takdirde ve metinlerde bu kelimeye veya biraz farklı biçimlerine rastlanırsa, o zaman tartışma daha sağlam ve bilim sel bir zeminde kesin sonuca ulaştırılabilecektir.Elimizdeki Türkçe sözlükler arasında en geniş kapsamlı olan Türk Dil Kurumunun yayımladığı Türkçe Sözlük (1998, Ankara, C. 2, s. 2508) bu kelime hakkında şu bilgileri vermektedir:“1. Özellikle Batı Anadolu efelerine verilen ad.
2. Bu kimselere özgü yerel oyun ve bu oyunun müziği.” Zeybek havası madde başlığı olarak ayrıca alınmış ve Ege yöresine özgü bir müzik veya oyun türü” biçiminde bir açıklamayla yetinilmiştir.
Ansiklopedik bir sözlük ise, bu kelimeyi daha geniş bir açıklama ile vermiştir:
“1. Bir efenin yanında yiğitliği ve gözü pekliğiyle öne çıkmış, kızanların eğitimiyle görevli kimse.
2. Anadolu’da özellikle de Batı Anadolu’da efelere verilen genel ad. Folk. Zeybeklerden kaynaklandığı düşünülen, özel likle de Batı Anadolu’da yaygın olarak oynanan bir halk oyu nu; zeybek oyunu. Zeybek havası Zeybek oyunlarına eşlik eden ezgi” (Dictionnaire Larousse-Ansiklopedik Sözlük, Mil liyet yayınları, İstanbul, 1993-94, C. 6, s. 2489).
Mahmut Ragıp Gazimihal ele aldığı bu kelimenin arkasında yatan kültür dünyasını ortaya koyabilmek için, zeybek kelimesini Batı Anadolu’dan başka Türkiye’nin diğer bölge lerinde, hatta Orta Asya’da, Türkistan’da aramak ister. Yer leşim merkezlerinin adları arasında bulduklarını da gösterir.
Bütün bu çalışmalar, henüz bu konuda kesin bir sonuca varılamadığını, hem sözlü kültür ürünlerinde, hem de yazılı kaynaklarda çok daha geniş kapsamlı, bilimsel ve titiz araştırmaların yapılmasının şart olduğunu kanıtlamaktadır.
Zeybekle ilgili olarak yapılan açıklamalarda, bunların Efe adıyla ve başlarında bulunduğu si lühlı grupla birlikte genellikle, kendi başına buyruk olmak isteyen, cesur, gözü pek, kahraman lığını herhangi bir biçim de çevresine göstermiş olan, yoksulları koruyup gözeten, buna karşılık zalimlere veya sonradan görme zenginlere kafa tutan, zaman zaman işlediği suç dolayısıyla yönetime ters düşüp baş kaldıran ve dağa çıkan, yanına aldığı diğer zeybeklere ve kızanlara yol yöntem öğretip, onları eğiten, yerine göre akıl verip anlaşmazlıkları ortadan kaldıran bir kimlik ve kişilik içinde yer aldıkları anlaşılmaktadır. Belli bir yerleşim merkezine bağlı kalama dıkları, zamanla birtakım düşmanca tutum ve davranışlarla karşılaştığı için ölümle burun buruna gelmemek için sık sık yer değiştirdiği, hatta aynı gün içinde kilometrelerce yol alıp izini kaybettirmek mecburiyetinde kaldıklarını da kaynak eserlerde görmekteyiz.
Grubu yöneten efenin veya zeybeklerin, bu bir hayli hareketli geçen ya şayışları içinde, zaman zaman coşkuya, heyeca na ve özleme kapıldık larını, yer yer hareketli, yer yer ağır ve asalet kokan vakar ve duruş larla bezenmiş bir oyuna kalktıklarını biliyoruz. Batı Anadolu bölgesinin coğrafyasına baktığımızda, denize dik inen dağlar arasında kalan ovaların hareketli sularla bölgeye zenginlik sağladığını söyleyebiliriz. Ağırbaşlı, görmüş geçirmiş, atadan zengin olup, çevresinde sevilip sayılan insanların yanı sıra, vurgunculuk yapan, zalimce davranışlarda bulunan, korkak, namert insanlar da bu bereketli topraklarda yaşamışlardır. Gerçek efe ve onun zey bekleri asil, görgülü, temkinli ve cesur davranışlarıyla kendisinin üst düzeyde bir kimlik sahibi olduğunu, her zaman, konuşmasıyla, hareketleriyle hatta mimikleriyle çevrelerine gösterir. Yanında bulunan diğer efelerin ve kızanların eğitilmesine, bu yönde yetiştirilmesine büyük bir önem verir. Hırsızlığa, yağmacılığa, adaletsizliğe ve şımarıklığa asla izin vermez; bu tür bir tutumu hoş karşılamaz. Hele namusa el uza tanları, diline ve beline sahip olamayanları derhal yanından koyar, hatta cezasını da kendi elleriyle verir.
Zeybek oyunlarında karşılaştığımız en önemi i özellikler arasında da yukarıda sıraladığımız karakteristik noktaların yer aldığını görüyoruz. Batı Anadolu dağlarında veya yerleşim merkezlerinde oynanan oyunlarda zeybek, ana yapısını, anlamını oyuna girişteki duruşuyla, heybetiyle, vakarlı davranışlarıyla çevresine göstererek örnek olur. Türkiye’nin diğer bölgelerinde de olduğu gibi, ağır bir ritmle, sakin sakin başlayan zeybek oyunlarında zaman zaman daha hızlı bir ritm eşliğinde hareket edildiği görüldüğü gibi, oyunların sıralan ması sonunda, daha canlı, coşkulu bir ezgi eşliğinde oyunun sergi lendiği ve bitirildiği bilinmektedir. Zeybek her türlü ortamda oyunuyla ve oyun içindeki gösterisiyle, kendini artık kanıtlamıştır.
Efelerin ve Zeybeklerin tarih sahnesine ne zaman çıktıkları da kesin olarak henüz belirlenememiştir. Bazı tarihçilerin araştırmalarından öğrendiğimize göre, zeybeklik kavramının, Anadolu’nun batısında küçük küçük beyliklerin tarihiyle yakın bir ilişkisi vardır. Bazı tarih araştırmalarında ise zeybeklerin, bölgede var olan zalim derebeylere, zorba ağalara, insafsız yöneticilere karşı koymak için, toplumsal bir harekete önayak oldukları biçiminde açıklamalar bulunmaktadır. Ortaya çıkış sebepleri ne olursa olsun, bunların karakteristik özellikleri, hemen her köyde veya kentte altı çizilerek, yukarıda gös terilmiş olan niteliklerdir.
Zeybek oyunlarında kullanılan çalgılar arasında bağlama başta gelmektedir. Hareket hftlinde olan grubun hızlı yürü mesine engel oluşturmayacak biçimde, sırtta taşınabilmesi dolayısıyla bağlamanın yanı sıra daha kısa saplı ve küçük olan cura da sık sık kullanılır. Uzun yürüyüşlerde mola verildiğinde veya sakin bir zamanda, zeybekler bu sazları çalarak oyun larına kalkarak vakit geçirirler, dinlenirler. Grubun içinde sesi güzel olanların çalan sazlara sesiyle eşlik edip, türkLiler söyle mesi de doğal bir gelişmedir.
Oyunlarda kullanılan başka bir çalgı da davuldur. Davula eşlik eden zurnayla birlikte özellikle meydanlarda, açık alanlarda sergilenen zeybek oyunlarında görülürler. Dü ğünlerde, bayramlarda bu çalgı ikilisinden asla vazgeçilmez. Zumalar ince ve kaba olmak üzere iki türlüdür. Kapalı me k darbuka, tef veya zilli maşanın kullanıldığı da görül mektedir. Özellikle geçen yüzyılın başından itibaren bir batı çalgısı olan klarnet, oyunlarda da görülmeye başlanmıştır. Askerliğini yaparken ordu bando-mızıka takımında bu çalgıyı öğrenen kişilerin, klarneti Ege bölgesindeki zeybek oyun larında kullanmayı denedikleri ve ondan sonra da bu çalgının yaygınhık kazandığını söyleyebiliriz.
Efe veya kendi grubundaki bir zeybek, oyunu kendi istediği hareket ve figürlerle ortaya koyar. Bundan dolayı, o oyun türü efenin veya zeybeğin kendi adıyla anılır. Günümüzde zeybek oyunları arasında karşılaştığımız birçok adın yer alması, Anadolu’nun diğer bölgelerinde görülemeyecek kadar faz ladır. Hemen her şehirde veya daha küçük yerleşme merkez lerinde, hem kişi adlarıyla, hem yöre adlarıyla tanınan zeybek oyunlarından bazı örnekler, bunu kolayca kanıtlayacaktır: Ay dın yöresinde Kadıoğlu, Kara Ali, Koca Arap, Yörük Ali, Aydın Zeybeği, Denizli bölgesinde Kerimoğlu, İbrahim Usta Zeybeği, İzmir yöresinde İnce Mehmet, Sinan Ağa Zeybeği, Kütahya’da Sinanoğlu, Hamamcı, Ahmet Bey Zeybeği gibi oyunların yanında her yerde görülen Harmandalı, Sarı Zeybek (Selim Sırrı Zeybeği adıyla da bilinmektedir. Bkz. çerçeve yazı: Selim Sırrı Tarcan) oyunları tinlüdür.
Ayrıca yer adlarıyla belirtilen oyunların çokluğu, zeybek oyunlarının birbirlerinden az veya çok farklı biçimlerde, farklı bir müzikle ve değişik hareketle oynandığını göstermektedir. Sözgelimi, Ankara Zeybeği de dahil olmak üzere, Aydın, Balıkesir, Bergama, Beşkaza (Fethiye/Muğla), Bodrum (Muğla), Muğla, Burdur, Edremit (Balıkesir), Emet (Kütahya), Gelibolu (Çanakkale), Gerede (Bolu), Geyve (Sakarya), Kıbrıs, Kütahya, Tavas (Denizli) Zeybekleri kendi yörelerinin adını yaygınlaştırmıştır.