Ruj, Ortaçağ Avrupasında 'şeytanın cisimlenmiş hâli' olarak görüldüğü için kilise tarafından yasaklanmıştır.
Ruj, Ortaçağ Avrupasında "şeytanın cisimlenmiş hâli" olarak görüldüğü için kilise tarafından yasaklanmıştır.Ruj, dudağa renk vermesi için kullanılan ve içinde pigmentler, yağlar, balmumu ve yumuşatıcı maddeler içeren bir kozmetik ürünüdür. Çeşitli renklerde, ışıltılı, simli olabilir. Makyaj ürünlerinin en çok tercih edilen ürünüdür. Ruj kelimesi Fransızcada "kırmızı" anlamına gelen "rouge" kelimesinden gelmektedir. Rujun içinde ozokerit, lanolin ve ceserin mumları, balmumu, kastor yağı, beyaz mineral yağı, lanolin yağı, hidrolenmiş bitkisel yağlar, oleil alkol ve bromo asitler bulunmaktadır. Dünyada her üç kadından biri ruj kullanmaktadır ve hayatı boyunca bir kadın ortalama altı gram ruj yutmaktadır.
Antik Mezopotamyalı kadınlar, büyük ihtimalle ruju icat eden ve kullanan ilk kişilerdi. Yarı değerli mücevherleri öğüterek dudaklarını boyamak için bunları kullandılar. Antik İndus Vadisi Uygarlığı, yüz boyamada ruju dudaklarına sürdüler. Antik Mısırlılar, karıştırdıkları çeşitli bitki ve hayvan yağlarını kızıl kurşun ve demir oksitle renklendirip dudaklarına sürdüler. Karışımdaki pas kokusunu gidermek için kullandıkları malzemeyse doğal malzemelerdi.
İslam'ın Altın Çağı'nda Arap Endülüs kozmetikçisi Abu al-Qasim al-Zahrawi, katı rujları buldu. Ortaçağ Avrupasında, ruj kilise tarafından yasaklandı ve "şeytanın cisimlenmiş hali" olarak düşünüldü, kozmetikler fahişeler için ayrıldı. 18. yüzyılda ruj erkekler arasında da yaygınlaştı ve Fransız mahkemelerinde yüzlerini öne çıkarmak isteyen görevliler dudaklarını boyarlardı.
19. yüzyılda Amerika Birleşik Devletleri'nde ruj, kırmızı boya ile renklendirildi.