İnsan olanaklarını tanıdıkça ve gerçekleştirdikçe, “çoğalttıkça” insandır. Olanaklarını tüketerek yaşamak, alabileceğini alarak var olmak insana yakışır.
İnsan olanaklarını tanıdıkça ve gerçekleştirdikçe, “çoğalttıkça” insandır. Olanaklarını tüketerek yaşamak, alabileceğini alarak var olmak insana yakışır. Olanak insanın bedeninde, düşüncesinde, duygusal, toplumsal ilişkilerinde, içinde bulunduğu kültürel, doğal çevrede hazır bulunan, hazır bulunabileceklerin gerçekleştirilmesinin dayanağıdır. Olanak; bir dinamik, bir gizli güç değildir. olanaklar keşfedilip gerçekleştirilmesiyle, insanın yaşamı gelişip, zenginleşir ama sınırlanır. Doğanın hem bedenimize hem çevremize sunduğu olanaklar, toplumun, tarihin, Halk Kültürünün sağladıklarıyla bütünleştiğinde, bizi yapabileceklerimiz ve yapamayacaklarımızla karşı karşıya bırakır.Teknoloji ve Halk Bilimin ortaya çıkışı da, olanakların sağladığı koşulların gerçekleşmesiyle ilgilidir. İnsan, evriminin ilk aşamalarında alet yapan, alet kullanan bir varlık olarak, teknik becerisinin ilk adımlarını atıyordu. Bu becerinin sayısız deneyimlerle bir bilgi birikimi haline gelmesi “çok uzun” zaman almış olabilir. Doğanın olumsuz koşul- larından kendisini koruyup, diğer insanlarla aralarındaki kavgadan sağlam çıkarak, beslenmesini, çoğalmasını sağlamanın, yerleşik düzene geçmenin ardından, insan kendindeki “bilim yapma” olanağını geçekleştirebilmiştir. Insanın kendindeki teknolojiyi, bilimi yapma, oluşturma olanağını, “Belli bir birikim sonunda, koşulların da uygun olmasıyla” gerçekleştirebilmiştir. Gerçekte olanağın ortaya çıkabilmesi, insanın gerçeklik karşısında “uygun” duruşuyla olur. Duruş; insanın bedeni, duyguları, aklı, çevreyle ilişkisinin oluşturduğu bütünlükle ortaya çıkar. Tarih içinde insan, yer yüzünde, kendindeki teknoloji yapma, üretme olanağını etkin bir hale getirmiştir. İnsan; beden, duygu, akıl ve çevre ile bilinçli bir duruş oluşur. İnsan yeryüzünde, “teknik” duruşla durduğunda, alet yapma olanağını keşfetmiştir. Elbette olanakla duruş arasında döngüsel bir ilişki vardır. Olanaklar, koşulları yaratır, koşullar duruşa izin verir. Duruş olanağı, olanak duruşu etkiler. Insanda, evrene karşı “teknik” durma olanağı vardı. Duruş bu olanağın gerçekleşmesini sağlar.
Duruş içinde olabilmek, duruş geliştirebilmek belli bir evrim sonucu gerçekleşmiştir. Temel duruşları gerçekleştirmeden önce, insan, hayvansal yapısı içinde sıkışmış, salt hayatta kalıp, varlığını sürdürebilme kaygılarını taşıyordu. Duruşlar, karşımıza aldığımız gerçeklikle ilişkimizi belirlemektedir. Burada yedi temel duruştan söz edilmiştir. Temel duruşların saptanmasında, insanın ürettiği, üretmek için etkinlik içinde olduğu herşeyin tarihinden, kültür tarihinden yararlanılmıştır.
Hayvansal davranışların aşılıp “insan” olunmasında, Halk Bilimsel ve Teknik duruşların yeri çok önemlidir. Teknolojinin anlam kökeninde de bulunan, bu duruşa, Türkçemizde Yapım duruşu denilebilir. Yapım duruşu, alet yapabilmekle başlamış, iletişimde dilin kullanımıyla gelişmiştir. Dünyada yapım duruşuyla duran insan, üretmek, ortaya koymak, ortaya konulanı düzeltmek, geliştirmek, onarmak, işletmek ister.Yapım duruşu, çekirdeğinde kullanmayı barındıran bir duruştur. “Kullanma”, kolayca yönetme, el altında tutma, çekip çevirme, gücü elde tutma davranışlarına kayabilir. Bu da Yapım duruşunun, politik duruşla ne denli iç içe olduğunu gösterir.
İkinci temel duruşa Türkçe’de Etkinim duruşu denilmektedir. Etkili, etkin olma duruşu, Etkinim, edilgen kalarak da sağlanabilir
Duruş kavramı kendi içinde dört bileşene sahiptir:
1. Bakış, 2.Tavır, 3.Tutum, 4.Zihniyet.
Bakış, duruşun eşiğidir. Bakarsınız, bakışınızı içselleştiremediğinizde, beden, duygu, akıl, çevre bütünlüğü kurulamadığında, “bakarsınız” yalnızca. Bakışın içselleştirilmesi tavrı oluşturur. Tavır, henüz edim haline gelmemiş, fiiliyata geçmemiş, ortaya çıkmamış, bilincine bir açıdan varılmamış, duruştur. Tavrın, tutum haline gelmesiyle duruş belirgin olur, bilinç kazanır, dış dünyaya yansır. Tavır “gizli”, “örtük” olabilir ama, tutum ortada olandır. Ortada olan tutumun toplumsallaşıp, kültüre kazandırılması ile zihniyet oluşur. Zihniyet, toplum içinde, tarih boyunca çerçeveler oluşturur. Bu zihniyet çerçeveleri bireylerin duruşlarının sınırlarını oluşturur. O kültürde ya da o toplumda olanak keşfinin ufkunu belirler. İnsanın erken tarihinde zihniyet çerçeveleri çoğunlukla yapım ve etkinim duruşlarını içeriyordu, Duruşların oluşturduğu zihniyet çerçeveleri, yaşam biçimlerini belirliyordu. Yapım, etkinim duruşlarıyla Zihniyet çerçevesini oluşturan insan, güven gereksinimini giderecek olanakları keşfe yarayan duruşu edinmek durumundaydı. Bu duruşa inan duruşu denilmektedir. inan, iman, itikad olarak karşılanabilir. Bu üçüncü duruş, inanma, güvenme duruşudur. Bir açıdan dinin kaynağıdır. İnan duruşunun gerçekleştirilemeyişi insanda büyük sorunlara yol açabilir. İnan duruşunun ortaya çıkış biçimlerinden olan güven, insanın yeryüzünde varoluşu için olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Yapım, Etkinim, iman duruşları, uygun koşullar altında, insanlık tarihini etkileyen dönüşüm duruşunu ortaya çıkardı. İnsanın gerçekliği anlayıp, kavramasına, kuram oluşturmasına olanak sağlayan bu duruş, Halk Bilimsel düşünmenin, araştırmanın çekirdeğini de dönüşüm duruşunu oluşturmuştur. Bu düşünüm duruşu, deney ve gözlem yapmayı, felsefece irdelemeyi de içine almaktadır. Öyleyse, zihniyet yapım, etkinim, iman duruşlarının oluşturduğu çerçeveleriyle etkileşim içinde, düşünüm duruşu gelişmiştir. Düşünüm, yaşam, insan karakteri, eylemlerinin üzerindedir. Bir arada varolan insan, varoluşunun sorunları üzerine düşündüğünde, bir aradalığın zorunlu kıldığı duruşu, davranışları, eylemleri gerçekleştirdi. Özellikle iman duruşu ile yakınlığı içinde etik duruş oluştu. Etik duruş, eylemleri, bu eylemlerin dayandığı değerleri, değerlere kendini adamayı, saygıyı içermektedir. Altıncı duruş, insanın güzel karşısında, güzellikler karşısında duruşudur. Estetik duruş, güzele yönelmeye, güzeli anlatmaya yöneliktir.Yaşanana, yapım, etkinim, inan, düşünüm, etik duruşlarının dışında yaklaşan, onu “sanat”la anlatmaya, anlamaya çabalayan Anlatım duruşudur. Başlarda yapım duruşuyla çok yakındı Zamanla yapım duruşu, etkinim duruşunun etkisiyle, insanı güç elde etme peşinde koşturdu. Anlatım duruşu, duruşlar içinde çok az insanın gerçekleştirebildiği bir duruştur.