Rezidans ve villalar kısmen dışarıda tutularak denilebilir ki üç oda bir salonlu apartman dairelerinin istisnasız en küçük bölmesidir ve çoğu zaman -her nedense- diğer odalara göre daha küçük olan ...
Rezidans ve villalar kısmen dışarıda tutularak denilebilir ki üç oda bir salonlu apartman dairelerinin istisnasız en küçük bölmesidir ve çoğu zaman -her nedense- diğer odalara göre daha küçük olan kapısından anlaşılır.Apartman dairesini başlangıçta modern ve batılı tarzda tasarlayan mimarımız bir dönem bazı lüks apartmanlarda bu mutfakları salonla birleştirerek Fransızca "salle à manger"den gelen salamanjeyi tasarlamışlardı ama Türk mutfak alışkanlıklarına ve ihtiyaçlarına uymadığı için pek tutmadı.
Apartman dairelerindeki bugünkü mutfakların ise, evin salonlarının bir bölümünü işgal eden 12 sandalyeli masaya "yemek odası" denmesinden hareketle sallamanjenin bir parçası olan mutfağın salon dışına çıkarılmış biçimi olduğu söylenebilir.
Apartman daireleri için mimarın tasarladığı, müteahhidin uygun gördüğü, belediyenin onayladığı ve mühendisin inşa ettiği mutfakta, yemeklerin salonda yeneceği kabulüne göre yemek masası konacak bir alan tasarlanmamıştır. Orta boy bir buzdolabı, hemen tamamı duvara bakan küçük bir tezgah ve lavabo ve tezgâhın üstüne yerleştirilmiş, bir kaç takım tencere, tabak ve bardak sığacak büyüklükte raf veya dolap bu küçücük mutfağı doldurmaktadır.
Kahvaltıdan akşam yemeğine her gün mutfaktan salona yemek taşımanın zahmeti ve salonların yılda bir iki kez gelecek misafirler için temiz tutulmasına yönelik kültür birleşince, evin tapusunu ve oturma iznini alan her aile bu küçük mutfak duvarlarını sağa sola ittirmeye başlamaktadır.
Bulunacak en uygulanabilir çözüm ise, balkonu pvc ile mutfağa katmak ve oraya sıkışık düzende oturmanın sağlanacağı küçük bir masa ve bir kaç iskemle atmaktır. Apartmanların dış cephelerine baktığınız vakit gördüğünüz pvcli kısımların büyük ekseriyeti bu amaca yöneliktir.
Binayı tasarlayanlar, inşa edenler ve onay verenler, bu uygulamayı "yasa dışı alan kazanma" olarak niteliyor da, halk neden ek masrafı ve onca zahmeti göze alarak evde bu tür bir tadilat yapıyor, biz hangi ihtiyacı göremiyoruz diye düşünmüyorlar.
Kabul etmek gerekir ki, apartman dairelerindeki bugünkü mutfak tasarımı, Türk orta sınıfının yemek alışkanlıklarıyla örtüşmüyor. Türk ailesi yaygın bir gelenek, alışkanlık ve belki ekonomik çözüm olarak ve buna ek olarak şimdilerde "güvenli gıda" talebiyle yemeklerini özellikle hafta içinde evde yiyor. "Baban gelsin de sofraya oturalım" sözü hâlâ bu evlerde sıklıkla kullanılıyor.
Yazın memleketten getirilen kışlıklar, kurutulmuş gıdalar, semt pazarından alınan sebze ve meyveler, manavı, marketi ve kasabı dolaşarak seçilen yemeklikler, Türk mutfağını ham maddenin mamul madde olarak yemeğe dönüştüğü küçük bir aile fabrikası olarak düşünmemizi gerektiriyor.
Bu nedenle mutfak, ailenin bütün fertlerinin ve tabii kültür kodlarımızın yarattığı bir sonuç olarak mutfakta yemek üretim sorumluluğunu üstlenen evin kadınının en fazla vakit geçirdiği yerdir. Evin kadınının bu denli çok vakit geçirdiği bu daracık alanda tezgâhın pencere yerine duvara bakması bir estetik sorunu olduğu kadar bir manevi işkence konusudur da. Bu küçük tezgâh, sanki sipariş pizza paketini veya konserve kutusunu açmak ve hazır yemekleri mikrodalga fırında ısıtmak için yapılmış gibidir.
Güzün hazırlanan salçalar, turşular, reçeller, kurutulmuş sebze ve meyveler, mevsiminde tedarik edilen bakliyat, kesilen erişteler, yapılan tarhanalar vs. vs. bu küçük mutfakta kendilerine yer bulamazlar. Aralarında salonun dolap arkası, koltuk altı gibi misafirler tarafından zor görünür yerleri de olmak üzere evin muhtelif yerlerine saklanırlar.
Mimarımız Türk ailesinin mutfak alışkanlıkları konusunda hiçbir fikre sahip olmadığı gibi bu yönde bir araştırmaya da ihtiyaç duymaz ve eski evlerden küçük bir "kiler" çözümünü bile ödünçlemez. Daha da vahimi mutfakta son dönemlerde buzdolapçıların bulduğu derin dondurucu çözümüne bile uygun bir mekân tasarlamaz.
Hoş, mimar ile buzdolabını tasarlayan mühendis arasında da bir diyalog olmadığı için bu daracık mutfakta derin dondurucu nereye konacak, biraz büyütülen buzdolabı mutfağa sığacak mı gibi sorular da muhatabını bulamaz. Biz halk bilimciler de kendi sırça saraylarımızda meşgul olduğumuz büyük meseleler nedeniyle bu tür küçük konulara eğilmeye vakit ayırmayız, gerek duymayız belki de bunun işimizin bir parçası olduğunu bilmeyiz.