Günlerdir yağmurlu, günlerdir karabasan gibi günler...

Günlerdir yağmurlu, günlerdir karabasan gibi günler...
Eskiden pek severdim kapalı havaları da artık içimden pek sevmek gelmiyor.
Herhalde, dışarı çıkmak, günümü boş geçip, dinlenmeyi seçememekten kaynaklanan bir durum var ortada...

Yiner herhalde 2 gündür, oturuyorum pencere kenarına bir yerlere,
kahve... eksik olmamalı!
biraz da uzakları görür benim balkonum, benim seçebildiğim kadarıyla...
İşte demiştim, oturuyorum pencere kenarına bir yerlere...
Mehmet Güreli'yi açıyorum.

Yaşananlar pek acı vermiyor öyle zamanlar,
yaşanmayanlar daha çok!
onları düşünmeye zorlarım kendimi ve yapay bir hüzünle geçiştiririm yağmurları...
Huylu huyundan vazgeçmezmiş.

Mehmet Güreli'nin sesinden dinlemeden, sözlerini okuyun mutlaka:
"Bulut geçti
Gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap
İçilmez mi böyle günde?
Seher yeli eser, yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Bu yıldızlı gökler
Ne zaman başladı dönmeye?
Kimse bilmez
Kimse bilmez
Bulut geçti
Gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap
İçilmez mi böyle günde?
Seher yeli eser, yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Bulut geçti
Gözyaşları kaldı çimende
Gül rengi şarap
İçilmez mi böyle günde?
Seher yeli eser, yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Bu yıldızlı gökler
Ne zaman başladı dönmeye?
Kimse bilmez
Kimse bilmez"