Osmanlı’da heykel yapmadığı için bunu dine uygun bir şekilde hem güzel bir hat sanatıyla hem de Kuran’da geçen, Türk kültüründe olan motifleri dine ters düşmeyecek bir şekilde mezar taşlarına işlemişti” dedi. 
 

Tarihi mezar taşlarını araştıran yazar Fatih Çavuş, üniversite yıllarında Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi mezarlarını gezmeye başladı. Meşhur simaların mezarlarını keşfeden 42 yaşındaki Çavuş, harap olan mezar taşlarının korunması için yetkililere bilgi vererek tarihi mezar taşlarının gelecek nesillere aktarılması için çalışıyor. Genç yaştan itibaren yaptığı araştırmalarla 3 kitap hazırlayan Çavuş, mezar taşlarındaki sembolleri aydınlatıyor. Osmanlı mezar taşlarındaki sembolleri, o dönemde halkın yorumlayabildiğini ifade eden Fatih Çavuş, sanatlı ve edebi taşları anlattı. “Türk-İslam geleneğinde heykel yapmak yoktur, Osmanlı motifleri mezar taşlarına işlemişti” Osmanlı’nın mezar taşlarına Türk kültürüne uygun motifler işlediğini söyleyen araştırmacı - yazar Fatih Çavuş, “Üniversitede öğretmenlik okurken, yazarların mezarlarını merak edip Osmanlı ve Cumhuriyet mezarlıklarını gezerdim. Bu sırada, Osmanlı mezar taşlarıyla alakalı arkadaşlar çeşitli bilgiler söylerdi. Ben de okuduğum zaman anlatılan kulaktan dolma bilgilerin, benim okuduğumla aynı olmadığını fark ettim. Bundan dolayı da Osmanlı mezar taşlarını araştırmaya başladım. Bu süreçte de ortaya 3 tane kitabım çıkmış oldu. Osmanlı mezar taşlarının barındırdığı tasavvufi işaretler vardır. Bunları o dönemde halk biliyordu. Bir lale olduğu zaman bunun Allah’ı temsil ettiğini, bir gül olduğu zaman Hz. Peygamberi temsil ettiğini insanlar anlayabiliyordu. Yazıyı okuyamasa bile halkta dini bir yaşantı olduğu için daha bilinçliydi. Bu yüzden yapılan sembolleri halk yorumlayabiliyordu. Bir kişi yazıyı okuyamasa bile, bir çocuk bile olsa bu, tabak içinde bir meyve gördüğü zaman bunun bir cennet meyvesi, Kuran-ı Kerim’de geçen bir meyve olduğunu ve bunun bir dua niyetine geçtiğini anlayabiliyordu. Veya bir mezar taşında biz bir kandil motifi görüyoruz. Kandil o devir de ne işe yarar? Aydınlatmaya yarıyordu. Aynı şekilde bir gönderme yapılıyordu; ‘Allah’ım burada yatan kişinin kabrini nurlandır’ anlamında dua niyetine geçen sembollerdi. Türk-İslam geleneğinde heykel yapmak yoktur. Osmanlı’da heykel yapmadığı için bunu dine uygun bir şekilde hem güzel bir hat sanatıyla hem de Kuran’da geçen, Türk kültüründe olan motifleri dine ters düşmeyecek bir şekilde mezar taşlarına işlemişti” ifadelerini kullandı. “Fesin şeklinden, büyüklüğünden veya durumundan hangi padişah döneminde yattığını anlayabiliyoruz” Sultan 2. Mahmud döneminden itibaren kullanılan feslerin mezar taşlarına işlendiği hakkında bilgi veren Çavuş, “Klasik dönem dediğimiz dönemde, 15-16-17 ve 18. yüzyılda insanların taktıkları başlıklar onların rütbelerini gösteriyordu. Mesela padişahlar veya sadrazamlar kallavi bir kavuk takıyorlardı. İlim adamları örfi kavuk dediğimiz, kavuklar takıyorlardı. Tarikatlarda bulunan kişilerde, tarikatlarına ait olan başlıklar takıyorlardı. Hatta bu tarikatlardaki başlıkların her birinin de dilimleri farklıydı. Bu dilimlere göre de o tarikatın mensubiyetini anlayabiliyorduk. 12 dilimli olduğu zaman biz bunu Bektaşi tarikatı mensubu olduğunu anlıyorduk. Bir Mevlevi sikkesi gördüğümüz zaman Mevlevi tarikatına bağlı mürid veya şeyh olduğunu anlıyorduk. Bunlarda aynı zamanda birebir mezar taşlarına yansıtılmış. Sultan 2. Mahmud ile beraber bir fese geçiş var. Fesle beraber biz kavuk tiplerini göremiyoruz. Tamamen fesleri görmeye başladık. 2. Mahmud kendi fesini oluşturmuş. Sonra oğlu Sultan Abdülaziz’de kendi fes türünü oluşturmuş. Sonra gelen padişah Sultan 2. Abdülhamid’de kendine göre bir fes şekli geliştirmiş. Biz şu an baktığımızda fesin şeklinden, büyüklüğünden veya durumundan hangi padişah döneminde yattığını anlayabiliyoruz. Aynı zamanda genel olarak da fese baktığımız zaman Sultan 2. Mahmud’dan sonra yaşadığını anlıyoruz. Çünkü 2. Mahmud’dan önce daha farklı başlıklar kullanılıyordu” şeklinde konuştu.

Kaynak: İHA