Genellikle yazılı olan hukuk kurallarının dışında, yazılı olmayan kurallar da bulunmaktadır.
Genellikle yazılı olan hukuk kurallarının dışında, yazılı olmayan kurallar da bulunmaktadır. Yazılı hukuk kurallarının dayandığı bu sözlü hukuk uygulama ları gelenek hukuku, örf ve adet hukuku olarak da adlandırılır. Hukuk kalıplarından çok daha eski dönem lere kadar götürülebilen, toplumsal yapıyı düzenleyen ve yine önemli bir yaptırım gücüne sahip olan bu kalıplar veya değer yargıları töre adını alır. Bazı araştırmacıların böylece oluşan kurallar bütünlüğüne töre hukuku demesi, törenin hukuki bir varlığının olduğunun kabul edilmesi demektir.Törelerin yazılı hukuk karşısındaki önemli bir eksiği, yaptırım gücünü uygulatan aracılarının ve araçlarının bulunmamasıdır. Onun güvenlik güçleri, avukatları, mah kemeleri ve ceza evleri yoktur. Yazılı olmadıkları için çok çabuk yıpranırlar, yıpratılırlar, değişmelere uğrayabilirler. Toplumdaki insanlar, zamana ve meküna uyarak bir takım yeni eklemeler, çıkarmalar yapıp, böylece uygulamaya sunabilirler.
Uygulamalar, denetimler, uyumsuzluklar kurum ve kuru luşlar tarafından değil, o toplumun töreyi benimseyip ka bullenmiş insanları tarafından değerlendirilirler.
Dolayısıyla toplumun ana yapısını bozacak nitelikte değillerdir ama o toplum içerisindeki kültür ögelerinin yaşatılması, büyük ölçüde törelerin göz önünde tutulmasına da bağlıdır.
Hayatın hangi döneminde ve hangi işle ilgili olursa olsun, töreleri aile, din, hukuk, eğitim-öğretim ile politika uygu lamaları sırasında, düzenleyici ve olumlu bir sonuca ulaşmayı hedefleyen, sınırlamacı bir ana yaptırım gücü olarak görüyoruz. Sözgelimi, çocuğun ana babasıyla ve diğer akrabalarla ilişkisi; evlenme olayında gelinin ve damadın aile içindeki durumları; dinle ilgili bazı inançlar ve uygulamalar; iş ve meslekle ilgili uygulamalar, ahlak bakımından uyulması gereken noktalar; politika sahnesinde karşılaşılan gelişmeler, kaynağını hep töreler ve bunların kişiler aracılığıyla uygu lanmasından alırlar. Törelere dayanmayan uygulamalar temelsiz sayılır ve çok çabuk unutulup, ortadan silinirler.
Töreler kadar yaptırım gücüne sahip olma salar da, toplum için deki yazılı olmayan bir takım kalıplar, gelenek ve görenek adıyla bilinirler. Toplumun büyük bir bölümü tarafından benimsenip, kabul edilmişlerdir. Eski zamanlardan beri uygulanmakta, yaşanılan çağda da yaptırım gücüne sahip bulunmaktadırlar. Yaptırım gücünün derecesi arttıkça törelere yaklaşırlar.
Zaman içinde çok yavaş değişen gelenekler, asıl güçlerini toplumda hemen herkes tarafından kabul edilmesinden alırlar. Küçüklerin büyüklere karşı gösterdiği saygı ögeleri, kişilerin birbirine bağlılık derecesi, kızın veya kadının aile ve toplum içindeki rolü ve durumu, kuşakların kendi ara larında oluşturdukları ilişkiler, çeşitli törenler, kutlamalar, bayramlar ve özel günlerle ilgili yaptırımlar gelenek kav ramı ile özdeşleşmiştir.
Görenekler ise yine toplumun büyük bir bölümü tara fından kabul edilmiş olup, daha çok davranışlarla ortaya konmaktadır. Geleneklere göre yaptırım gücü ve derecesi daha alt sıralardadır. Kişiler arası ilişkiler, mekftna göre yaşayış türleri ve biçimleri, zamanın ve modanın etkin ola rak belirlediği giyim-kuşam ile bazı alışkanlıklar görenekler arasında sayılırlar. Daha fazla bir yaptırım gücüne sahip ola rak insanlar tarafından kabul edilen göreneklerin zamanla gelenek kavramına yaklaştıkları ve hatta bir gelenek olarak toplumca kabul gördüğü bilinmektedir.
Bu kalıpların dışında kalan bazı kalıplar, bir yaşama biçimi olarak ele alınmaktadırlar. Gündelik hayatın çeşitli dönemlerinde uygulanan, fazla bir yaptırım gücüne sahip olmamakla birlikte, yine de toplum tarafından bir alışkanlık biçiminde ortaya çıkan bu yaşama biçimlerinin ödüllendirici veya cezalandırıcı bir rolü de yoktur. Sözgelimi, beden dilinin kullanılması, jest ve mirnikler, sel bebek bakımı, çocuk eğitimi, karşılıklı söze ve harekete dayanan saygı belirti ve gösterileri, duyguların ortaya konması, kitlesel hareketlilik vb. yaşama biçiminin ortaya çıkarıldığı bu tur uygulamalardır. Görgü kuralları da bunlar içinde yer alırlar. Yaşama biçimine ters düşenler; gülünç, basit, aptal, yakışıksız. uygunsuz, yanlış, kaba, cahil vb. nitelenmelerle en azından ayıplanır ve kınanırlar.
Zamanın hızlı akışı. gelişen teknoloji ile bunların da değişeceği, yaptırım gücüne sahip olabilenlerin uzun süre uygulanabileceği söylenebilir.