Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba.

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba.
Siz sevgili okuyucularım ile Boğaz Gazetesi’nde buluşmayalı çok olmuştu.
Artık yeniden beraberiz.
Size anlatacak çok şey biriktirdiğime emin olabilirsiniz.

Bugün biraz garip bir kitaptan bahsedeceğim.
Her şey; Ayn Rand’ın Hayatın Kaynağı isimli kitabının hayatını değiştirdiğini söylemesiyle başladı.
Nasıl olabilir böyle bir şey. Bir roman işte derken, araştırmaya başladım bir yandan da.

Ayn Rand’ın yazarlık hikâyesi şöyle başlamış… 2 Şubat 1905'te Rusya'da, St. Petersburg'da, doğdu. 6 yaşında kendi kendine okumayı öğrendi ve iki yıl sonra bir Fransız çocuk dergisinde ilk hayalî kahramanını keşfetti. Bu ona hayatı boyunca örnek olacak başlıca kişiydi. 9 yaşında roman yazarı olmaya karar verdi. Mistisizme ve kollektivist Rus kültürüne karşı çıktı. Walter Scott ve özellikle beğendiği yazar olan Victor Hugo ile tanıştıktan sonra kendisini Avrupalı bir yazar olarak görmeye başladı.

Bir de Hayatın Kaynağı’nın tanıtım yazısını paylaşmak istiyorum: Objektivizmin tohumlarını eken ve Ayn Rand’a uluslararası ün kazandıran edebiyat eseri. Bu modern klasik, karakteri granit kadar sağlam, hiçbir şekilde uzlaşmaya yanaşmayan genç mimar Howard Roark’un hikâyesi. Ve inanılmaz derecede güzel ve tutkuyla Roark’a âşık olduğu halde onun en büyük düşmanıyla evlenen Dominique Francon’un… Aynı zamanda muhteşem bir dehaya sinirlenen öfkeli kalabalıkların çılgın ithamlarının… İlk basıldığı gündeki tazeliğini ve önemini koruyan, Ayn Rand’ın bu kışkırtıcı romanı edebiyat tarihinin en büyük iddialarından birini sunuyor: İnsanın egosu ilerlemenin ve hayatın kaynağıdır.

Ben kitabı merak ederken huysuzlanmaya başladım. Hemen de yeni basımını sipariş verdim, gelince okur okumaz da düşüncelerimi paylaşacağım.