Başlığa yanlışlıkla değil, bilerek “Fosforlu” yazdım. “Fosforlu Cevriye” de yazabilirdim  konuyu bilmeden merak edip okumağa başlayın diye.

Başlığa yanlışlıkla değil, bilerek “Fosforlu” yazdım. “Fosforlu Cevriye” de yazabilirdim konuyu bilmeden merak edip okumağa başlayın diye.
“Fosforlu” sözcüğünün anlamını hepimiz biliriz. Emekli olsam da yıllarımı verdiğim hatta manen hâlâ verdiğim Türkçe - edebiyat benim kol(branş)um. Bu yüzden mecazen “ışıklı, parlak” anlamında kullanıldığını yazmamı yadırgamazsınız umarım. Peki, neden “Fosforlu Cevriye”?
Burada da branşım Türkçe’nin ve kişisel uğraşım olan müziğin devreye girdiğini belirtmeliyim.
Ukalalık saymazsanız değişik konularda (Şiir, öykü, söyleşi, oyun, film senaryosu, roman) yazdığım için yazarım. Yaşadığım neredeyse her yerde (Çankırı, Ankara, Çanakkale) yerel bir gazeteyle temasa geçip yazarlık da yaptım. Şu anda basılıp yayımlanmış iki romanım, basılmayı ve yayımlanmayı bekleyen üç romanım, bir öykü ve bir şiir kitabım var.
Çocukluğumdan beri müziği çok seven bir ailede yetiştiğimden ve lise çağlarımdan başlayarak beste yapmağa başladığım için de besteciyim. Şu anda 290’ı aşan bestem, TRT repertuvarında 30 bestem, 2 çocuk şarkısıyla kazandığım iki mansiyonum var. Kısaca iki alanımla da ilgili bir başlıktı bu.
1903’te İstanbul’da doğup 1972’de ölen Suat Derviş önemli bir kadın gazeteci. Aynı zamanda o yılların ünlü gazetecilerinden birisi, ilk basın sendikasının kurucusu ve başkanı, kadın hakları savunucusu ve aktivist.
Yazarın 1968 yılında yayımlanan “Fosforlu Cevriye” adlı çok ses getiren romanında olay İstanbul’un 1930’lardaki Galata’sında geçiyor. Konuyu uzatmak istemiyorum. Romanın kahramanı Cevriye, bir olay nedeniyle karakola düşer. Orada ayna görünce çok şaşırır ve sevinçle “Karakolda ayna var!” der çünkü bazı Amerikan filmlerinde, sorgu sırasında dövülen özellikle zencilerin ayna diye gördükleri nesnenin öbür tarafında tek yönü gösteren bir cam vardır yani dayağı yiyenin baktığı yönde ayna diye görülen nesnenin diğer taraftaki yüzü, içerisinin izlenebildiği bir camdır.
Konu “Karakolda ayna var”a gelince de, Zeki Duygulu’nun bu dizelerle başlayan Hicaz bestesini vurgulamamak haksızlık olur.
Bu kadar ilginç bir roman ve bir de olayı çağrıştıran bir besteye ilgi çoğalınca sinema da buna ilgisiz kalamaz. Halit Refiğ’in yönettiği 1966 bu siyah - beyaz komedi filminde başlıca karakterleri Fatma Girik, Sadri Alışık Suphi Tekniker, Semih Sergen canlandırmışlardır.