1986 yılında Basın tarafından 'Basına Sansür Yasası' olarak tanımlanan 'Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Yasası', TBMM'de kabul edildi.
2018’de Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçiş ile Başbakanlık bünyesinden alınıp yükümlülüğü Çalışma, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına verilen 1117 sayılı Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanununun amacını belirleyen ilk maddesine göre;“18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacağı anlaşılan mevkute ve mevkute tanımına girmeyen diğer basılmış eserler aşağıdaki maddelerde gösterilen sınırlamalara tabi tutulur.”
Sınırlamalar şunlardır;
“ (...) Eser sahipleri, telif hakkı sahipleri ve sorumlu müdürler, ellerinde mevcut eserlerin ön kapaklarına ‘Küçüklere zararlıdır.’ damga veya işaretini basmak zorundadırlar. ‘Küçüklere zararlıdır.’ ibaresinin herkesin kolayca görüp okuyabileceği şekil ve büyüklükte yazılması zorunludur. Bu suretle damgalanan eserler, açık sergilerde ve seyyar müvezziler tarafından satılamaz. Dükkanlarda, camekanlarda ve benzeri yerlerde teşhir edilemez. Bir yerden bir yere teşhir maksadıyla açık bir surette nakledilemez ve müvezziler tarafından bunlar için sipariş kabul olunamaz. Gazeteler, mecmualar, duvar ve el ilanları, radyo ve TV ile veya diğer suretlerle ilan edilemez, satışı için reklam ve propaganda yapılamaz. Para mukabili veya parasız küçüklere gösterilemez, verilemez ve hiçbir suretle okul ve benzeri yerlere sokulamaz. Bu tür eserler, ancak 18 yaşından büyük olanlara içi görülmeyen zarf veya poşet içinde satılabilir. Bu zarf ve poşetlerin üzerinde eserin ismi ile ‘Küçüklere zararlıdır.’ ibaresinden başka hiçbir yazı ve resim bulunamaz. (...)”
Bir eserin çocukların genel ahlaki gelişimlerine zararlı olup olmadığını belirleyen kurul, 2018’de yapılan değişiklikler öncesinde Başbakanlığa bağlıydı. Kurulun geçmişteki yapısı,
"Başbakanlık tarafından en az on beş yıl kamu hizmeti yapmış kişiler arasından seçilecek bir üye;
Adalet Bakanlığı tarafından idari nitelikte görevlerde bulunan hakim ve Cumhuriyet savcıları arasından seçilecek bir üye;
İçişleri Bakanlığı tarafından üst kademe yöneticileri arasından seçilecek bir üye;
Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, Talim ve Terbiye Kurulu üyeleri arasından seçilecek iki üye;
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca tıp dalından seçilecek bir üye;
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, güzel sanatlar dalında ün yapmış kişiler arasından seçilecek bir üye;
Yüksek Öğretim Kurulunun, sosyal bilimler dalında akademik kariyer yapmış ve en az doktor unvanını almış üniversite öğretim elemanları arasından seçeceği bir üye;
Diyanet İşleri Başkanı tarafından Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri arasından seçilecek bir üye;
Ankara, İstanbul ve İzmir Gazeteciler cemiyetlerinin tespit edecekleri birer basın mensubu aday arasından Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünce kura ile tespit edilecek bir üye olmak üzere 10 üye” şeklindeydi.
2004’te yapılan bir değişiklik ile görevliler arasında Milli Güvenlik Kurulundan bir üye aranması yöntemi kaldırılmış fakat Diyanet bünyesinden bir din görevlisinin bulunması ibaresi korunmuştu. Kurulda bir Diyanet görevlisinin bulunması, birkaç defa Anayasa Mahkemesi’ne taşındı ve kanunun anayasada yer alan laiklik ilkesi ile bağdaşmadığı gerekçesi ile çokça tartışıldı. Nihayetinde, kurulda Diyanete bağlı bir üye bulunmamasına karar verildi.
2018’de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi ile aynı gün resmi gazetede yer bulan kanun hükmünde kararname ile kurul günümüzde Çalışma, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesine bağlı ve Bakanlık içinden beş üye ile bir başkandan oluşuyor. Uzmanlıkları veya nitelikleri belirtilmeyen ve açıklanmayan Muzır Neşriyat Kurulu, bir eserin çocuklar üzerinde zararlı olup olmadığını resen yani kendiliğinden, ya da şikayetler üzerine belirliyor ve eserin kısıtlanma süreci başlıyor.
Kurulun verdiği kararlara getirilen eleştirilerden en önemlisi, eserin küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacağının nasıl ve neye göre tespit edildiğinin açık olmaması. Kanun, alınan kararların 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen temel amaç ve ilkelere bağlı olduğunu belirtiyor. Fakat birçok uzman Milli Eğitim Temel Kanununun da çocukların ahlaki gelişimlerinde “muzır” olduğu tespiti yapılıp esere kısıtlama uygulanması yoluna gidilmesinde belirsizlik veya keyfiyete yol açmayacak net ve kesin hükümlerin bulunmadığından bahsetmekte.
Belirsiz ve sınırları kesin olarak çizilemeyen konular olarak “maneviyat” ve “ahlak”a seslenen Muzır Neşriyat Kanununa dayalı hükümlerin; hükümetler ve hakim ideolojiler değiştikçe, nitelikleri ve sansür uygulamalarının kapsadığı konuların da ideolojilere göre değişebildiği veya yer değiştirebildiği bir kapı açtığından bahseden birçok akademik çalışma mevcut.