Ah Kirke'm, Bal Kirke'm...

Seni ne geç keşfettim ben öyle.

Uzun zamandır cadıcılık, okültizm ve gizli öğretiler gibi konulara meraklıyım. Hiç böyle şeylerle uğraşmam ancak buğulu ve kadim bir konu olması onu çekici kılıyor. Önceleri, mistik bir gizem olduğu için öğrenmek hoşuma gidiyordu şimdilerde ise, araştırma alanı olarak çok keyif alıyorum.

Neredeyse hiçbir konuyu mitlerden ayıramadığımız gibi cadıcılığı da ayıramayız elbette. Psikoloji biliminin bile en çok beslendiği yer Mitoloji iken hele de!

Eh, şimdilik okumama popüler bir kitap vasıtası ile devam ediyorum; Ben, Kirke...
Kirke'de cadıcılıktan fazlasını buldum: Arketipimi, çocukluğumu, kadınlığımı, anneliğimi...
Onun ile beraber büyürken bir yandan da yaşlanıyorum. Acısını, acıma basıyorum.
İnsan olmanın ağır geldiği zamanlarda, bir tanrıça ile aynı yumrulara sahip olmanın acınası hissine tutunuyorum.

Bazen, bazı kitap eleştirilerinde, meraklılara konuyu özet geçebilirler. Şöyle iyi, böyle kötü diyebilirler.
Gerek duymuyorum. Karşılaştığım -iyi ki- en okunası revizyonist hikaye anlatıcılığı örneklerinden biri.
Ben sadece her kadının okuması dileğimi aktarabilirim, makro boyutta bir ayna dilerseniz tabii.