Eş zamanlı olarak Avustralya Melbourne’de de gösterilen belgesel, 19. yüzyıldan 20. yüzyıla uzanan dramatik bir hayat hikâyesini izleyiciyle buluşturdu.
Belgesel, Avustralya’dan gelerek Osmanlı ordusunda görev alan ve daha sonra Anzak Kuvvetleri içinde Çanakkale Savaşı’na katılan Dr. Charles Ryan’ın sıra dışı yaşam öyküsünü konu alıyor. Gösterime, ÇOMÜ Rektörü Prof. Dr. Ramazan Cüneyt Erenoğlu, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sema Usta, ESBAV Başkanı Bünyamin Nami Tonka, belgeselin yönetmeni Vedat Yenerer, yapımcı Murat Dereli ve film ekibinin yanı sıra çok sayıda akademisyen, öğrenci ve davetli katıldı.
Gösterim öncesinde açıklama yapan ÇOMÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sema Usta, “Burada hem tarihimizde hem de mesleğimize ışık tutan çok özel bir belgesel yapımı gösterimi için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Tıp Fakültesi olarak böyle değerli bir belgeselin gösterimini rektörlüğümüzün öncülüğünde ev sahipliği yapmaktan son derece mutlu olduğumuzu belirtmek isterim. Bilim insanları insanlık tarihine önemli imzalar atan insanlardır. Tıp doktorları tarih sahnesinde hep önemli yer almışlardır. Bugün belgeselini izleyeceğimiz doktor Avustralya'da bir doktordur. 1870’lerde tıp fakültesinden mezun olduktan sonra Londra Osmanlı Devleti'nin askeri doktor aradığına dair bir ilan görür. Oraya başvurur ve Osmanlı Devleti'nin ordusunda askeri cerrah olarak katılır. 1876’ larda Osmanlı Sırp Savaşı'nda görev alır. 1877 – 78’ de Osmanlı - Rus savaşlarına katılıp Plevne ve Kafkas cephelerinde askeri doktor olarak görev yapar. Yaralanmış askerlere büyük yararları dokunur. Birçok askerin hayatını kurtarır. Ve bu arada çok iyi Türkçe öğrenir. Türklere de hayran olur. Buradaki başarılarından dolayı Osmanlı Devleti safları tarafından Osmaniye ve Mecidiye nişanlarıyla edilir. Doktor ülkesine döndükten yıllar sonra 1914’ te Anzak Kuvvetleri'ne katılarak Gelibolu'ya gelir ve Çanakkale Savaşları'nda kadere girmesi olarak bu kez Osmanlıların karşısında görev yapar. Ancak bu savaş sırasında da Türk askerlerine karşı Yunanistan ve Türkçe'yi güzel konuşmasıyla yine gönülleri kazanır. Türkiye Avustralya ilişkilerinin tarihinde Türk ve Anzak ordularını karşı karşıya getiren Çanakkale Savaşları'na yönelik oldukça fazla, iki ülke arasında dünyada eşi bulunmayan bir şekilde şiddetli bir savaş sırasında başlayan karşılıklı saygı ve dostluk duyguları pekişerek günümüze kadar gelmiştir. 1923’te Mustafa Kemal Atatürk'e bir mektup yazarak ondan imzalı bir fotoğraf talep etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk de bu dostluğun bir ifadesi olarak bu savaş sırasında hayatlarını kaybeden, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerin annelerine 1934’ te bir kez daha seslenerek, “Uzak diyarlardan evlatlarını gönderen analar. Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır” diyerek o çok anlamlı dizeleri yazar. 1915’ten günümüze dek Avustralyalıların Türklerin gönlünde özel bir yeri olduğu malum. Bunun temelinde şiddetli muharebeye giren Mehmetçik ile Avustralyalı askerler arasında gelişen karşılıklı derin saygı bulunmaktadır. En önemli olan ise her iki tarafta da görev yaparak ayrı bir misyon yüklenmiş tarihi karakter olmuş bir doktordur. Çanakkale Savaşı sadece bir savaş değil, bir duruştur. Bu topraklarda yaşananlar doktorluğun, savaşın gölgesinde bile nasıl bir umut ışığı olabileceğini gözler önüne sermiştir. Bugün bu salonu dolduran genç kız öğrencilerimize, meslektaşlarımıza, tüm değerli konuklarımıza bu film belki bir ders, belki bir ilham kaynağı olacaktır. Bu film yalnızca bir insanın hayatını değil, fedakarlığın, cesaretin ve insanlık onurunun ne denli güçlü olabileceğini bizlere hatırlatan bir hikayeyi anlatıyor. Doktor üç büyük savaşta görev yapmış bir hekim olarak sadece tıbbi bilgisiyle değil vicdani ve tarihe iz bırakmıştır. Bizler tıp fakültesi olarak öğrencilerimizi sadece bilgi değil aynı zamanda etik değerler, insan sevgisi ve tarih bilincine kazandırmaya çalışıyoruz. İşte bu film tüm bu değerleri somutlaşmış. Bu anlamlı yapımda emeği geçen herkese özellikle böyle bir özel eseri bizlerle buluşturan, yapım ekibine ve destek veren tüm kurumlara teşekkür ederim, izlemeye değer bir deneyim yaşayacağımızı biliyor ve umuyorum” ifadelerini kullandı.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim, Sağlık, Bilimsel Araştırma, Vakıf Başkanı (ESPA) Bünyamin Nami Tonka ise, “Sadece bu günün neden çok önemli olduğuyla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Çanakkale Savaşı'nın 50. yılını Çanakkale'deki törenlerini içimizde gören kaç kişi var. Çanakkale Savaşı'nın 50. Yılı 1965 yılına denk geliyor. Ne yazık ki o törenleri gören çok az sayıda arkadaşımız var. Biz ellinci yılda yaklaşık yüz kadar Çanakkale kahramanı gazimiz vardı. O zamanki kamu kuruluşlarının araçları üzerinde kanlılığının üstünde Cumhuriyet Meydanı'ndan geçit yaptı. Anzak dediğimiz Avustralya ve Yeni Zelandalı askerleri de geldiler. Onlar Anzak Koyu'nda tören yaptılar. Şehitler Abidesini ziyaret ettiler. O dönemde baktık bu adamlar ne yapıyorlar diye. Ben Çanakkale'de savaşmış Anzaklardan en az iki bin tanesini çıplak gözle gördüm. 50. yılda çıktık, bunlar ne yapıyor diye baktık. Sadece baktık. 9 yıl bir şey yapmadık. Çanakkale Kara ve Deniz Savaşın 75. Yılında, o dönemlerde ben de görevliydim. Rahmetli Turgut Özal ve bir an baş başa kaldık ve ondan bir istek olarak da dedim ki, “Ya bizim yarımadada hiç şehitliğimiz yok. Bir şehitlik yapalım”. Dedi ki, “Biraz sonra Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek gelecek. Bana söyleyeceklerini ona söyle.” Bakan geç geldi. Oturacak yer buldular. Anlattım kendisine. Dedi ki “Törenlerden sonra kalıyorum. Oraya gel görüşelim.” Saat 11.00 gibi programımız bitti. Ve otele gittik. İki saat Çanakkale'de ne yapılması gerekiyor? Anlattık. Notlar aldık. Ve biz ilk şehitliğimizi yapmaya başladık. Şehitliklerimizin yapıldığı ve ilk ziyarete açıldığı gün de 12 Aralık 1992 Cumartesi günüdür. Bunu kasıtlı söylüyorum ki bizim Çanakkale Savaşları'nın üzerinden 77 yıl geçtikten sonra yaptık. Sonra savaşın 100. yılı geldi. Dönemin valisiyle de bir vesileyle görüştük. Anlattım durumu. “O zaman bir biz toplantı yapalım dedi.” Ve o arkadaşlarımız geldi. Toplantılar yaptık. Fakat o vali başka yere tayin oldu. Vali tayin olunca yapılması gerekenleri 80 maddede yazmıştım. Bunda bir 79’unu yapamadık. Bir tanesini yaptık. O da yolların asfaltlanmasıydı onu yapabildik. Yani bizim için Çanakkale adına, şehitler adına 100. yıl bir fiyasko oluyor. Savaşın 110. yılına geldik. Acaba biz ne yapacağız diye merak ediyorduk. Ve bu arada bu belgeselin yapımcısı Murat Dereli'nin akrabası olan Avukat Emine Hanım, “Hocam böyle bir belgesel yaptık. Bunu da, Ankara'da İstanbul'da mı? İzmir'de mi veya başka bir yerde gösterimini yaparız ama ben Çanakkale olmasını gönüllü olarak isterim” dedi. Ben rektörümüz Cüneyt Hoca ile konuştum. Hocam dedim böyle bir durum var. Bunu biz üstlenelim dedim. Ya biz yapalım. Bunu biz yaparsak iyi olur dedim. Rektör hocam benden daha fazla heyecanlandı. “Bu bize yakışır” dedi. “Başka hiçbir yere gitmesinler, Çanakkale bu belgeselin gösterimini yapalım” dedi. Ve ben de arkadaşlara söyledim. Vedat Bey'e söyledim. Ve şimdi biz buradayız. Bunlar aralarda gereken şu. Savaşın 110. yılında Çanakkale'de yine törenler yaptık. Ama orijinal bir şey yapılmamıştır. İşte orijinal bir şey biraz sonra seyredeceğimiz belgesel arkadaşlar. Belgeseli izlemek için burada olan arkadaşlarımız on sene sonra, yirmi sene sonra, elli sene sonra daha uzun ömürlü olanlar belki altmış sene sonra, belki yetmiş sene sonra da belki yirmi ikinci asrın ilk gün yıllarında da, “Ya biz savaşın 110. yılında şöyle bir faaliyete şahit olduk” diyecekler. Onlar da ben o size geçmişi anlattıysam, onlar da gelecek nesillere buradaki faaliyeti anlatacaklar. Ben her şeyden önce bize bu imkanı sağlayan rektörümüz Prof. Dr. Ramazan Cüneyt Erenoğlu’na Çanakkale'ye değer kattığı için Çanakkale'de yaşayan bir fert olarak teşekkür ediyorum” şeklinde konuştu.
“Tüm etik değerlerimizin insani ihtiyaçlarımızın da üzerindedir”
Bugün burada geçmişi ışığından gelen bir ekibin, tarihe, kahramanlıklarıyla nam salmış bir meslektaşının, değerli doktor hayatını görebilmek ve kendi şanlı tarihleri adına kıymetli dersler çıkarmış, çıkarmak için burada toplanmış bulunmakta olduklarını söyleyen Çanakkale İl Sağlık Müdürü Opr. Dr. Gökhan Baştürk, “Öncelikle etkin olmak, sadece savaşta değil, her an her yerde, insan hayatında emanet alabilmek, uğruna gece gündüz demeden, mesai mekruh gözükmez sizin sahaya geri planda bırakarak bir yaşam mücadelesi vermektir. Tabii savaşlar esnasında durum çok daha vahim. Büyük ayıplar, dinmeyen acılar yaşandığında, hekimlik mesleğe daha büyük bir mücadele yaşanmaktadır. Ve o anda insan hayatına verilen kıymet, tüm etik değerlerimizin insani ihtiyaçlarımızın da üzerindedir. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk de ,“Beni Türk Hekimlerine Emanet Edin”, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” demiş ve biz Türk hekimleri bu sözleri şiar edinmişizdir. Takvimler 1919’ u gösterdiğinde İstanbul işgal altında tıp öğrencileri eğitimlerine işgal günlerinde devam etmeye çalışmaktadır. 14 Mart 1919 ‘da tıp öğrencileri önderliğinde üniversitenin kuruluş yıl dönümünü kutlayacaklarını söyleyerek toplanırlar. Ve ardından işgale karşı tarihi fakülte binasının direkleri arasında Türk bayrağını asarlar. İşgal güçleri tıp öğrencileri durduramaz. Kararlılıkları ve vatanseverlikleri sayesinde işgal günlerini İstanbul semalarında bir Türk bayrağı umut ışığı gibi parlar. 3 Kasım 1914’te Çanakkale Cephesi'nin açılması ve tarihi belki de bir daha yazamayacağı destansı zaferlerle dolu vatan mücadelesi başlar. Tıp öğrencilerimiz silah altına alınarak cephaneye gider. Tıbbiyeliler en ön safta yer alırlar. Çanakkale'de şehit düşerler ve o yıl tüm tıbbiyeliler şehit olduğu için o yıl mezun verilemez. Şanlı tarihimizde yerlerini alırlar. Osmanlı İmparatorluğu'na askeri eğitim olarak başlayan Doktor Charles Ryan aynı zamanda bir asker olarak Osmanlı Devleti'nde göreve başlamıştır. Osmanlı – Rus savaşının gerçekliğine tanık olan, burada sadece düşmanla değil hastalıklara karşı da mücadele edildiğini anılarında belirtmiştir. Doktor Charles Ryan kısa bir sonra esir düşmüş, savaşın bitmesiyle ülkesine dönmüştür. Savaşta diğer tarafa geçmesine rağmen hekim olduğu gerçeğini yine ön planda tutmuş, savaşa değil, insanlığa hizmet etmiştir. İşte hekimlik mesleği icra ederken de kendi sağlığınızı, canınızı bile ortaya koyarak savaştığınız bir meslektir. Çanakkale Savaşı olmak üzere tüm savaşlarımızda hekim olarak görev almak bir onur mücadelesidir. Buradan şehadet mertebesine ermiş hekimlerimiz ve tüm şehitlerimizi saygı ve şerefle anmaktan gurur duyuyorum. Ve yine bugün ilimiz Çanakkale başta olmak üzere doğudan batıya, ülkemizin her yerinde hatta dünyanın her yerinde tüm hekim arkadaşlarımın aynı grupta görev yapmakta olduğunu biliyorum. Bu duygu ve düşüncelerle dün olduğu gibi bugün de bir canı kurtarmayı bütün insanlar kurtarmaya eş değer sayan bir anlayışın sahipleri olarak afet, yangın, deprem, pandemi demeden yedi yirmi dört esasıyla başta ilimiz Çanakkale olmak üzere ülkenin dört bin köşesinde vatandaşlarımızı canını emanet bilerek hizmet veren büyük sağlık ordumuzun mensubu olmaktan gurur duyuyorum.”
" Türk askeri dünyanın en iyi askeri olduğunu dünya tarihi boyunca kanıtlamıştır"
Belgesel Yönetmeni Vedat Yenerer de konuşmasında, “Dünya tarihi Türk askerini konuşmadan yazılamaz. Çünkü Türk askeri dünyanın en iyi askeri olduğunu dünya tarihi boyunca kanıtlamıştır. Burada eklemek istediğim, Türk askerinin aynı zamanda çok iyi bir barış yapıcı ve yaptığı barışı çok iyi koruma özelliğinin olması. Belgeselde anlatılan bu kısa otobiyografide, ben Türk askerinin bu barış yapıcı Türk milletinin de barışın koruyucu özelliğini de vurgulamak isterim. Biraz sonra hep birlikte merhum üzerinden bir tarihin kesitini izleyeceğiz. Ya belgesel dendiği zaman tarihin sayfalarını gerçek yazmak demek hiçbir tahribat yapmamak demek, subjektif kullanmamak demektir. Dolayısıyla biz bu gerçekliği de ortaya koyduk bu belgesel ile zaten. Hepinize iyi seyirler dilemeden önce bu toprakları bize vatan yapan, bu topraklarda can vererek bize bir devlet bırakan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının bir kez daha saygıyla ve sevgiyle anıyorum” şeklinde konuştu.
"Bu belgesel şu anda dünyanın öbür ucunda da eş zamanlı olarak gösterime giriyor"
Yaklaşık bir buçuk ay önce bu teklif geldiğinde değerli ESBAV Başkanı Bünyamin Nami Tonka hocayla memnuniyetle kabul ettiklerini belirten Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Ramazan Cüneyt Erenoğlu, “Bu noktada özellikle 24 Nisan gününe denk gelmesi de anlamlı. Bu belgesel şu anda dünyanın öbür ucunda da eş zamanlı olarak gösterime giriyor. Belgeselin ülkemizdeki ilk gösterimini, Çanakkale’de şu anda birazdan izleyeceğiz. Ben gerçekten çok mutluyum, çok onurluyum. Özellikle bir doktorum, Avustralyalı bir doktorun, Doktor Charles Ryan’ın hayat öyküsünü yaşadığı Osmanlı askerleri ile girdiği savaşları, Çanakkale Cephesinde eskiden görev yaptığı ormanlı askerleri ile karşı karşıya gelmesini ve yaşadığı duyguları izleyeceğiz. Bu belgesel ile Doktor Charles Ryan’ın hayatının kesitlerini izleyeceğiz. Bu belgeseli bugün bizlerin izlemesini sağlayan herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.
"Üç Savaş Bir Doktor" belgeseli, izleyenlere yalnızca bir dönemi değil, insanlık onurunun savaş meydanlarında bile nasıl korunduğunu göstererek unutulmaz bir tarih yolculuğu yaşattı.