-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..."
"-Evet Dumlu..."
"-Ben Üsteğmen Suat...".
"-Evet efendim, ben Selami..."
"-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat".
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..."
"-Kaç kişisiniz orada...?"
"-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?"
"-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar".
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız".
"-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?"
"-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim".
"-Peki efendim...".
Üsteğmen Suat bu konuşmayı rapor ettikten sonra, yeniden telefon başına gelerek aşağıdakilere moral vermek istedi;
-Alo Selami.
-Evet Dumlu.
-Selami nasılsınız?
-Efendim hava biraz fenalaştı.
-Moralinizi bozmayın. O hava size daha iki gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.
-Yok efendim hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok, karanlıktayız.
-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, lazım olacak.
-Kullanmıyoruz, zaten birinin ışığı çok zayıfladı.
Bu konuşmanın ardından, Astsubay Selami, kurtarılma ümitlerinin olmadığını anladı. Denizaltından duyulan son cümle, Astsubay Selami'nin "Vatan sağolsun" sözleri oldu.
Bir süre sonra denizaltıyla tekrar irtibat kurulmak istense de, Üsteğmen Suat seslenişlerine cevap alamadı. Aşağıdan sadece bir takım gürültüler ve inilti sesleri duyuldu. Çalışmalar esnasında, şamandıranın telefon kablosu kopunca, denizaltıdan bir daha haber alınamadı.
Denizaltıdan sadece çarpışma anında köprü üstünde bulunan Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Haşan Yumuk, Astsubay Başçavuş Hüseyin İnkaya, Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış kurtulmuş, içlerinde Komodor Kurmay Albay Hakkı Burak'ın da bulunduğu 7 subay, 35 astsubay, 39 er şehit olmuştu.
Editör: Ersan Küçükkuru