Son dönemde sıkça gündeme gelen sokak hayvanlarına yönelik hükümetin hazırladığı yasa teklifi, özellikle hayvanseverler arasında büyük tepki topladı. Yasa teklifinin detaylarının kamuoyuyla paylaşılmasının ardından, barınaklarda sahiplendirilemeyen sokak hayvanlarının uyutulması maddesi hayvanseverleri ayağa kaldırdı. Çanakkale'deki sivil toplum kuruluşları ve hayvanseverler de bu duruma tepkilerini göstermek için meydanlara indi. Temmuz 2021'de yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu, evcil hayvanlara çip takılarak dijital kimlik sistemi getirmiş ve ev hayvanlarını terk edenlere yaptırımlar öngörmüştü. Ayrıca, sokak hayvanlarının kısırlaştırılarak popülasyonunun azaltılması da bu yasada yer alıyordu. Ancak, o dönemde sokak hayvanlarının uyutulması seçeneği, hayvan hakları dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarının yoğun muhalefeti sonucu yasadan çıkarılmıştı.
Yeni Yasa Teklifi ve Çanakkale’deki Tepkiler
Son dönemde artan sokak köpeklerinin saldırıları gerekçe gösterilerek, sokak köpeklerinin uyutulması seçeneğini de içeren yeni bir yasa teklifi Meclis gündemine getirildi. Bu karar, hayvanseverler tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Barınaklarda sahiplendirilemeyen sokak hayvanlarının uyutulması maddesine karşı çıkan vatandaşlar, Türkiye genelinde olduğu gibi Çanakkale’de de protesto gösterileri düzenledi. Çanakkale'de, hayvanseverler Golf Çay Bahçesi önünde toplanarak bir araya geldi. Bando eşliğinde sloganlar atarak gerçekleştirilen yürüyüş, oldukça dikkat çekti. Hayvanseverler, yürüyüş boyunca "Sokak hayvanlarına sahip çıkalım", "Uyutmak çözüm değil", "Hayvan haklarına saygı" gibi sloganlarla tepkilerini dile getirdiler. Sivil Toplum Kuruluşları ve Hayvan Hakları dernekleri ile çok sayıda Hayvanseverin katıldığı Basın açıklamasını, hayvanseverler adına ÇOMÜ Biga Meslek Yüksek Okulu Yerel Yönetimler Programı Öğretim Görevlisi Filiz Deniz yaptı. Deniz yaptığı açıklamasında Hayvanhaklarını bşr kez daha hatırlatarak “İçeriğiyle ilgili yetkililer düzeyinde karmaşık beyanat olsa da, değişiklik gündeme yerleşmeden önce ve sonra gerek devlet yetkililerinin açıklamaları, gerek ilgili kamuoyu tartışmalarında, Türkiye genelinde sokak hayvanlarının yaşam hakkı ve yaşam alanları yok sayılmakta, ‘başıboş, saldırgan’ gibi olumsuz sıfatlarla sokak hayvanları bir tehdit gibi yansıtılmakta, mevcut sokak hayvanları bir sorun olarak gösterilmekte ve bu soruna yönelik çözüm önerisi, ne yazık ki hepimizin bildiği gibi, sokak hayvanlarının acımasızca toplanması, ölüm kampını andıran barınaklarda yuvalandırılma için 3o gün bekletildikten sonra, yuvalandırılamayanların ‘uyutma ve ötenazi’ kılıfıyla apaçık öldürülmesi olarak sunulmaktadır. Bu çözüm önerisi değil katliamdır” dedi.
Adalet Duygusu ve Toplumsal Travma
Sokak hayvanlarına yönelik şiddet ve onları bir sorun olarak görmek yerine, onların yaşam haklarını savunmalı ve yerel yönetimlerin etkili çözümler üretmesi gerektiği dile getiren ÇOMÜ Biga Meslek Yüksek Okulu Yerel Yönetimler Programı Öğretim Görevlisi Filiz Deniz, “Oysaki sokak hayvanlarıyla yaşama geleneği, Türkiye’de son derece özgün, kültürel ve toplumsal bir değerdir. Toplumumuz bir arada yaşama, dayanışma, özen gösterme, besleme, koruma ilişkilerine dayanan bir kültüre sahiptir. Sokak hayvanlarını korumak, beslemek ve onları bir mahalle sakini gibi görmek bizim kültürümüzün bir parçasıdır. Bunu ortadan kaldırdığınızda çok temel bir adalet duygusunu yıkarak, toplumsal bir travmaya sebep olursunuz. Toplumdaki temel şiddetsizlik eğilimini ve arayışını kaybetmeye bir adım daha yaklaşırız. Sokak hayvanlarının varlığını ve yaşamını hedef alan her türlü şiddet pratiği başka şiddet içeren uygulamaların da onaylayıcısı olur. Bizler, iddia edilenin aksine sadece bize ait olmayan bu dünyada, birlikte yaşadığımız, evlerimizi, bağlarımızı, bahçelerimizi koruyan, bize yoldaşlık eden ve hepsinden önemlisi, bu dünyada yaşama hakkına sahip sokak hayvanlarını değil, doğal alanlarını yok edip, çiftliklerde kontrolsüzce üretip para ekonomisi içinde bir mala çevirip sokaklara bırakılmasını sağlayanları, 2004 yılından beri yürürlükte olan yasayı, 20 yıldır uygulamayan yerel yönetimleri ve kamu kurumlarını bir sorun olarak görüyoruz. Sokak Hayvanlarının sokakta yaşadığı sorunlara çözüm bulması gereken yerel ve merkezi yönetim kurumları , onları sorun olarak gösterip bilimsel ve etik tartışmaların önüne geçiyorlar. Bizler yaşadığı çevreden sorumlu varlıklarız, çünkü çevreyi dönüştürme gücümüz var. O zaman gelin bu gücü yaşam alanlarımızı her canlı için yaşanabilir kılalım. Nasıl mı? Kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat yöntemiyle sorunu çözebiliriz” dedi.
Sorumluluğa Ortak Olma Çağrısı
Sokak Hayvanlarının hukuka yönelik yapılan alışmalarına ilişkin ise Çanakkale Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Volkan Coşkun açıklamada bulundu. Coşkun Sokak hayvanları sorununun çözümünde farkındalık ve yasaların etkin bir şekilde uygulanmasının gerekliliğini belirterek şunlarıda söyledi.
''Bizler burada kendini sorumlu gören insanlar olarak bulunuyoruz. Çarpık kentleşme süreçleri ile çevre ve doğa üzerinde geri dönüşü olmayan zararlara yol açtığımızı biliyoruz. Kent dokusuna uymayan inşaat faaliyetleri; binalaşma, herkese ait sokakların, kıyıların, tarım arazilerinin yok edilmesi, tüm canlıların yaşam koşullarının kötüleşmesine neden oluyor. Bugün var olan 450 küsür köpek çeşidi, sadece son birkaç asırdır süregelen köpek yetiştiriciliği uygulaması ve onların sebep olduğu yapay seçilim baskısı sonucunda evrimleştiğini bilmek ve anlamak zorunda olduğumuz gerçeğini kabul ediyoruz. Hepinizi bu sorumluluğa ortak olmaya davet ediyoruz. Sokak hayvanları bir sorun değildir. Sokak hayvanlarının nüfusunun kontrolsüz artışı onların değil onlarla birlikte yaşamak konusunda farkındalık geliştirmemiş insanların sorunudur. 2024 itibariyle Türkiye'de barınak statüsünde 250 kadar yer olduğu belirtilmektedir; ama bunların çoğu modern standartlara uygun değildir. 2004'te geçirilen yasaya göre Türkiye'deki 1389 belediyenin hepsinde kısırlaştırma merkezi olarak da işleyecek barınaklar kurulması şart koşulmuştur; ancak, aradan geçen 20 yılda bunların 1200'ünde barınak inşa edilmemiştir. Bu kabul edilebilir gibi değildir. Türkiye'deki sokak köpeği varlığının ana sorumlusu yasaları uygulamayan yerel yönetimler ve onları denetlemeyen merkezi yönetimlerdir. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’na baktığımızda; Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Belediyeler, İl Özel İdaresi ve Sivil Toplum Kuruluşları, gönüllü dernekler, hayvansever kişiler şeklinde görev ve sorumluluk dağıtımı yapılıyor. Örneğin, Belediyelerin görevini sokaktaki sahipsiz hayvanların toplanması, tedavisi, aşılanması, kısırlaştırılması, barındırılması, alındıkları yere geri bırakılması, yuvalandırılması, hayvan sevgisinin yaygınlaştırılmasını sağlamak için toplumda bilincin artırılması faaliyetlerinin düzenlenmesi olarak tespit ediyor. Türkiye’de bulunan 1389 belediyenin bu hukuki görevi yerine getirmiş olsaydı biz bugün sokak hayvanlarını bir sorun olarak konuşuyor olacak mıydık?”
Hayvanseverler Taleplerini Söyledi
Hayvanların kısırlaştırılması, bakımı ve toplumda hayvan sevgisinin yaygınlaştırılması konularında daha etkin çalışmalar yapılması gerektiğini dile getiren Çanakkale Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Av. Volkan Coşkun “Sokak hayvanları için belediyelerin açmakla yükümlü olduğu bakımevleri ve rehabilitasyon merkezleri yok denecek kadar az sayıdadır; birçok belediye bu yükümlülüğü yerine getirmemekte ve bu ihmal, yaptırımsız kalmaktadır. Bütün belediyeler kanunun gerektirdiği şekilde yükümlüklerini yerine getirmelidirler. Ayrıca Belediyeler, sınırları içerisindeki hayvanları kısırlaştırsa bile , kırsal alandan getirilip belediye mücavir alanına bırakılan hayvanlar nedeniyle popülasyon artışı devam etmektedir. Bu artışın temel nedeni İl Özel İdaresinin sorumluluk alanında bulunan köylerde kısırlaştırma yapılmaması ve köylülerin bakmak istemedikleri köpekleri ve yavrularını şehirlere atmasıdır. Örneğin Çanakkale’de 576 köy bulunmakta bu köylerden ilçe merkezlerine özellikle yavrular bırakılmaktadır. Bunun önüne geçmek için acilen tüm illerde kanunun sorumluluk verdiği kamu kurumları birleşip etkin bir kısırlaşma yapmak zorundadır. Barınaklar, kesinlikle ama kesinlikle kalıcı yaşam alanları olarak görülmemelidir, Barınaklar kendilerine gelen hayvanları tedavi etmeli, çipleri yoksa çip takmalı, sahipsizlerse kısırlaştırmalı ve sahiplendirmeye çalışmalı, bunu başaramazlarsa da hayvanları eski yerlerine bırakmalıdır. Barınaklar hayvan oteli değildir, hiçbir hayvan barınaklarda asla gereğinden fazla kalmamalıdır. Bu gereklilik hayvanın yararına olan bir gerekliliktir. Açılmış ve halen işler olan bakımevleri ya da rehabilitasyon merkezleri teknik donanım ve sokak hayvanları konusunda bilgili ve farkındalık sahibi personel açısından eksiktir. Acil eğitimler verilmeli, bu eksiklik ivedilikle giderilmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığında, tek bir Genel Müdürlük altında Veteriner İşleri Genel Müdürlüğü kurulması, işleyişin başarısı ve sorumluluk sahibi olanların sorgulanmasını kolaylaştıracaktır. Sokak köpeği popülasyonunu izlemek, uygulanan önlemlerin etkinliğini değerlendirmek ve stratejide veriye dayalı ayarlamalar yapmak için periyodik olarak sayım ve anket çalışmaları yapılmalıdır. Bunlar, halka açık bir şekilde ilân edilmelidir. Ayrıca sorumlu hayvan sahipliği konusu eğitim sisteminin bir parçası olmalıdır. Sokak hayvanlarının kontrolsüz nüfus artışının belirleyici nedenleri arasında evcil hayvan satışı ve üretimi gelmektedir. Hayvanların metalaştırılması sonucunda, insanlar onları bir mal gibi heves edip almakta, ilgisi geçince sokağa bırakmakta, üreticiler satamadıkları evcil hayvanları sokaklara terk etmektedirler. Böyle bir sorumsuzluğun yol açtığı sorunların çözümü sokak hayvanlarının öldürülmesi değil evcil hayvan üretiminin ve ticaretinin durdurulmasıdır” şeklinde konuştu.