Golf Aile Çay Bahçesi'nde başlayan yürüyüş, İskele Meydanı’nda sona erdi. 

Burada basın açıklamasını okuyan Sevim Kırnıç ve Barış Dirik şu ifadeleri kullandı:

Türkiye'de 40 ilin nüfusu azaldı Türkiye'de 40 ilin nüfusu azaldı

 "İki yıl önce, 6 Şubat 2023’te hepimizin yüreğine kordan bir ateş düştü. Gecenin zifiri karanlığında, saatler 04.17’yi gösterirken sadece Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Malatya, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Elâzığ ve Diyarbakır değil, hepimiz derin bir acıyla sarsıldık, yıkıldık.  Aradan iki yıl geçse de ne yasımız bitti. Ne acımız dindi ne de öfkemiz. Öfkeliyiz. Çünkü 6 Şubat 2023’te doğal bir afetin göz göre göre büyük bir felakete dönüşmesine tanık olduk. On binlerce yurttaşımızın hayatına mal olan, kentlerimizi yerle bir eden bu felaket göz göre göre geldi.  Öfkeliyiz. Çünkü ülkeyi yönetenlerin akla, bilime, mantığa, uyarılara kulaklarını tıkamasını on binlerce yurttaşımız canlarıyla ödedi.  99 Marmara depreminin ardından dönemin Cumhurbaşkanı “Altımız çürüktür, ama yine de bu altın üstünde yaşamaya mecburuz. Bu depremden çok şey öğrendik.”  demişti. 
24 yıl sonra gerçekleşen 6 Şubat depremi ise üstümüzün, yani mevcut devlet organizasyonunun, altımızdan çok daha çürük olduğunu göstermiştir.  En son daha 2 hafta önce, 36'sı çocuk 78 yurttaşımızın hayatını kaybettiği Kartalkaya Grand Otel faciasında bir kez daha gördük.  Bu ülkenin üzerine, kâr ve rant hırsını baş tacı eden, insan hayatını yok sayan bir yönetim anlayışı çöreklenmiştir. Bu yönetim anlayışı insanı, doğayı, tarihsel ve kültürel değerlerimizi sermaye kesimlerinin çıkarlarına teslim eden bir anlayıştır. O yüzden 2 yıl önce yaşadığımız yıkımın sebebi de ne tek başına depremdir ne de binalardır. Bu büyük yıkımda elbette ki kâr hırsıyla başı dönen, her karış toprağımızı ranta çevirmeye çalışan müteahhitlerin büyük bir sorumluluğu vardır.  Ancak asıl sorumlu bu kar hırsını besleyenler, büyütenlerdir. İmar afları gibi garabetlere imza atarak suç işleyenlerdir. Denetim yapmaktan, etkili yaptırımlar uygulamaktan, süreçleri kurallara uygun yürütmekten aciz bir hukuk sistemi inşa edenlerdir. İnsan hayatını yok sayan bu sistemi her gün yeniden ve yeniden üretenlerdir.
Yaşadığımız acıları, bu acıları bizlere reva görenleri unutmayacağız. Depremin ilk iki günü boyunca ortalıkta görünmeyenleri de, kendi sorumluluklarının üzerini örtmek için başlattıkları algı operasyonunu da unutmadık. 
Yakınlarımızdan haber almak için çırpınırken devreye konulan bant daraltmalarını, internet kesintilerini unutmadık.
Depremin yaşandığı illerde daha 24 saat geçmeden OHAL ilan edenleri, çaresizlikle kıvranan, derdine derman arayan mağdurları “kimse kalkanları kaldırmayacağımızı zannetmesin” tehdidiyle susturmak isteyenleri unutmadık. 
Gönüllü olarak deprem bölgesine gitmeye çalışırken önümüze konan engelleri, Muhalefet Partilerinin, Demokratik Kitle Örgütlerinin, Sivil Toplum Kuruluşlarının yardımlarının deprem bölgelerine ulaştırılmasına engel olanları unutmadık. 
Kızılay’ın çadır satmasından, yardımları zimmetine geçiren yetkililere kadar uzanan rezaletler zincirini unutmadık. 
Evet, aradan 2 yıl geçti.  Ama yaşanan yıkımın etkisi büyük ölçüde sürüyor.  Verilen sözler tutulmadığı için yaşanan sorunlar, acılar devam ediyor. Mevcut iktidar bugüne kadar deprem mağdurlarının sorunlarını çözmek adına bütçeden 2 Trilyon TL’ye yakın kaynak ayırdığını açıkladı. Buna ek olarak Milli Dayanışma adı altında bir paket çıkardı. Halktan alınan KDV, ÖTV. MTV gibi vergiler fahiş oranda artırıldı. Ama bu kaynakların nereye, kime gitti belli değil. Deprem bölgesinde hala tek bir çivinin çakılmadığı, molozların dahi kaldırılmadığı yerler var. Binlerce insan hala çadırlarda yaşamaya devam ediyor.  
Yüz binlercesi 21 metre karelik teneke konteynerlerde, konteyner kente dönüşmüş şehirlerde kaderine terk edilmiş durumda.  Barınma, sağlıklı beslenme ve eğitim sorunları başta olmak üzere, en temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan sorunlar sürüyor.  2 Nisan 2023’de deprem bölgesini ziyaret eden Cumhurbaşkanı “Bir yıl içinde 319 bin konut yapıp depremzede vatandaşlarımıza teslim edeceğiz” demişti. Şimdi de “201 bin 431 bağımsız birimi hak sahiplerine teslim etmenin bahtiyarlığını yaşadık" diyerek, deprem mağdurlarıyla dalga geçiyor.  İşsizlik, kayıt dışı çalışma, sömürü diz boyu.  Buna rağmen en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelen, yerinde dönüşüm için başvuran deprem mağdurlarına hibe adı altında 750 Bin TL kredi vermeyi teklif ediyorlar.  Rezerv alanı ilan edilen bölgeler ertesi gün değiştiriliyor, kaldırılıyor. Kısacası aradan geçen iki yıla rağmen;
*Milyonlarca deprem mağduru hala başını sokacak bir çatı istiyor.
*Temiz su, sağlıklı beslenme, nitelikli bir eğitim istiyor. 
*Yoksulluk ve çaresizlik kıskacındaki milyonlar “zorunlu kamulaştırma” adı altında topraklarına çökülmesine itiraz ediyor. 
*Tarım arazilerine, yüzlerce yıllık zeytinliklere bina dikmek isteyenlere karşı mücadele ediyor. Devletin en azından depremden etkilenen evlerinin yapı denetim masraflarını karşılamasını bekliyor. 

Yani aradan geçen iki yıla rağmen, milyonlar Anayasasında sosyal hukuk devleti yazan bir ülkenin yurttaşları olarak en temel haklarını istiyor. Buradan deprem mağdurları başta olmak üzere tüm halkımıza sesleniyoruz. Depremlerin, sellerin, doğa olaylarının binlercemizi yaşamdan koparan birer felakete dönüştürüldüğü,  Bizim payımıza her seferinde acıların, yıkımların düştüğü,  ekmeğimizin her geçen gün küçüldüğü, Haklarımızın, özgürlüklerimizin ortadan kaldırıldığı bu bozuk düzende sağlam çark olmaz! İnsana, emeğe, doğaya düşman bu bozuk düzene, bu köhne sisteme karşı emek, barış ve demokrasi mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz. Kaybettiğimiz tüm vatandaşlarımızı bir kez daha sevgiyle, saygıyla anıyoruz. 6 Şubat Depremlerinin ilk gününden itibaren başlattığımız dayanışmamızı büyütmeye, acılarımızı paylaşmaya, yaralarımızı hep birlikte sarmaya devam edeceğiz" denildi. 
 

Muhabir: Ogün İnal