“Mevzuatta ÇED ile İşletme İzni Aynı Olmalı Şartı Yok”
Yücel, açıklamasında, ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) alanlarının işletme izni sınırlarıyla birebir uyuşması gerektiği iddiasının mevzuatta hiçbir karşılığı olmadığını belirterek, “ÇED sınırlarının dışında işletme izni verilen alanlarda faaliyet yapılamaz, ancak bu sınırların birebir aynı olması gerektiğine dair bir düzenleme yoktur. Bu karar, mevzuata aykırı bir yorumdur ve zorlama bir mantık içermektedir. Yani esas olan ÇED sınırlarıdır. ÇED, sınırları dışında faaliyette bulunulması söz konusu değildir. Bununla ilgili hem maden kanununda, hem çevre mevzuatında ağır yaptırımlar mevcuttur. İşletme izin alanları belirlenirken, mevcut rezerv durumu, tesis yerleşim alanı ve benzeri kriterler gözönünde bulundurulur. İşletme izni alanı içerisinde alınan ÇED kurulacak tesisin ve üretilecek madenin kapasitesine göre belirlenir. İşletme izni büyük rezerv alanlarını kapsayabilir. Ama büyük rezerv alanlarının içerisinde yatırımcı, daha küçük kapasitede yatırım yapabilir. Bunun aksine mevzuata bir durum söz konusu değildir” şeklinde konuştu.
“Türkiye’de 4 Bin Maden Ruhsatı Tehlikede”
Yücel, kararın etkilerinin yalnızca Halilağa Bakır Madeni’ni değil, Türkiye’deki tüm madencilik faaliyetlerini kapsayacağını vurgulayarak, “Bu karar emsal teşkil ederse, Türkiye’de faaliyet gösteren yaklaşık 4 bin maden sahasının kapısına kilit vurulabilir. Bu, hem yer altı kaynaklarımızın değerlendirilmesini engeller hem de uluslararası yatırımcıları Türkiye’den uzaklaştırır.”
“İhtisas Mahkemeleri Zorunluluktur”
Yücel, özellikle madencilik gibi karmaşık mevzuat ve teknik gereklilikleri içeren alanlarda, uzmanlaşmış yargı mercilerinin kurulmasının, doğru ve sürdürülebilir kararlar alınması için kritik olduğunu ifade ederek, “Türkiye’nin madencilik potansiyelini doğru değerlendirebilmesi için, hukuki altyapının sektörü destekleyecek şekilde geliştirilmesi gerekiyor. İhtisas mahkemeleri, yanlış yorumlara dayanan kararların önüne geçmek için bir zorunluluktur” çağrısında bulundu.
“Yasama Yetkisini Aşan Zorlama Bir Karar”
Mahkemenin, mevzuatta açıkça tanımlanmayan bir düzenlemeyi kendi yorumuyla zorlayarak karara bağladığını savunan Yücel, şu ifadeleri kullandı:
“Mahkeme burada kendisini yasama yerine koymuştur. Yasalarda olmayan bir zorunluluğu empoze ederek hem sektöre hem de kamu yararına aykırı bir karar vermiştir.”
“Üst Mahkemede Düzeltileceğine İnanıyoruz”
Son olarak, bu kararın üst mahkeme tarafından düzeltileceğine inandığını belirten, “Bu yanlış karar bir an önce düzeltilmezse, Türkiye’deki bütün madenlerin faaliyetleri durabilir. Ümidimiz, üst mahkemelerin mevzuata uygun bir karar vermesidir” dedi.