“3’üncü dünya savaşı zaten başladı” diyen Dr. Çağlar, Türkiye’nin taraf olmaktan kaçınması gerektiğinin önemini vurguladı.
Rusya’da yaşanan terör saldırısı, İsrail ve Lübnan arasında iplerin daha da gerilmesi, doğu Asya’da zaman zaman tırmanan kriz, 3’üncü dünya savaşı seslerinin giderek yükselmesine neden oldu. Birçok ülke politikacıları 3’üncü Dünya Savaşı ihtimalini dile getirmeye başlarken, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “3’üncü dünya savaşı riski var” sözleri dikkat çekti.
Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Turan Çağlar, son yaşananları değerlendirdi. “Normalde dünya savaşlarının temel mantığı büyük güçlerin birbirine karşı askeri güç kullanmasını tanımlar” diyen Çağlar, “Fakat savaşın doğası değişti. Artık büyük güçler yerine farklı bölgesel güçler birbiriyle savaşıyor diyorsak, aslında üçüncü dünya savaşı başlayalı çok uzun bir zaman oldu. Büyük güçler birbirleriyle savaşır mı? Yakın bir gelecekte çok muhtemel gözükmüyor ama hızla tırmanan bir gerilim var ve büyük devletler belli başlı konularda birbirleriyle anlaşamıyorlar. O yüzden üçüncü dünya savaşı riski tanımlamaya bağlı olarak değişir. Büyük güçler arasındaki bir savaşsa şu an için yok. Fakat başka güçler arasındaki savaşı tanımlamak için kullanıyorsak zaten bir üçüncü dünya savaşını yaşıyoruz şu an” ifadelerini kullandı.
“Askeri savaş son seçenek”
Savaşlarda askeri gücün son seçenek olarak kullanıldığını belirten Çağlar, “Savaşın artan yıkıcılığından dolayı büyük güçler askeri gücü en son seçenek olarak kullanıyorlar. Bu yüzden öncelikli olarak ekonomik yaptırımları veya ekonomik araçları devreye sokuyorlar. Ekonomik yollarla birbirini dize getirmeye çalışıyorlar. O yüzden ekonomi ilk opsiyon. Fakat askerileşme arttıkça teknoloji de bu işin içerisine girmeye başlıyor. Biz bunu belli başlı askeri teknolojilerden biliyoruz. Artık eskisi kadar zayiatlar olmuyor, ölümler olmuyor. En son aşamada çok şiddetli bir askeri tırmanma görebiliriz” dedi.
“Sorunları çözmedikçe sorunlar büyüyecek”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “3’üncü dünya savaşı riski dikkate alınmalı” sözlerinin hatırlatılması üzerine Dr. Çağlar, şöyle konuştu:
“Özellikle Rusya-Ukrayna savaşı ve İsrail'le Gazze arasında yaşananlar şunu gösteriyor ki büyük güçler artık bu sorunların çözümünde yetersiz kalıyorlar. Ortak bir noktada buluşamıyorlar. Çözüm üretemiyorlar ve her geçen gün şiddet, ölümler artıyor. Bu da yayılma riskini beraberinde getiriyor. Çünkü bugün Gazze'deki çatışmalar sadece Gazze'yle sınırlı değil. Zaman zaman Lübnan'a, zaman zaman İran'a, zaman zaman Suriye'ye sıçramaya başlıyor. Bakan Hakan Fidan da aslında bundan bahsediyor. Yani biz bu sorunları çözemedikçe bu sorunların büyüme ihtimali çok yüksek ve dünyanın çeşitli yerlerini etkileme ihtimali de çok yüksek.”
“Rusya’yı ikna etmek Türkiye için kolay değil”
3’üncü dünya savaşı ihtimaline karşı Türkiye'nin nasıl bir dış politika izlemesi gerektiğini anlatan Dr. Mehmet Turan Çağlar, “Türkiye mümkün olduğunca dengeli bir politika yürütmek zorunda. Çünkü Rusya-Ukrayna Savaşı'nda da bunu gördük. Yakın coğrafyada yaşanan çatışmalar Türkiye'yi doğrudan etkileme potansiyeline sahip. O yüzden Türkiye’nin doğrudan bir çatışmanın tarafı olmaktan kaçınması gerekir. Diplomatik yolları, müzakereyi, barışçıl yolları devreye sokarak sorunlara çözüm üretmesi gerekir. Bunun potansiyelini Rusya-Ukrayna Savaşı'nda gördük. Türkiye barışçıl yolları savunuyor ama Rusya'yı herhangi bir şeye ikna etmek Türkiye açısından kolay değil. İsrail ile Filistin arasındaki çatışmalarda da diplomatik yolları devreye sokmaya çalışıyor. Her iki çatışma açısından da doğrudan bir çatışmadan kaçınmaya çalışan bir Türkiye var. Bu da aslında çatışmadan kaçınmanın mantıklı olduğunu gösteriyor Türkiye açısından” dedi.
“Rusya’daki terör saldırının nedeni ontolojik çatışmalar”
Rusya’da yaşanan terör saldırısını da değerlendiren Çağlar, saldırının kaynağının ontolojik çatışmalar olduğunun altını çizerek, “Özellikle radikal gruplar, Rusya başta olmak üzere büyük güçleri küresel eşitsizliğin temel sebebi olarak görüyorlar. O yüzden bu radikal grupların en önemli hedefleri ABD, Rusya, bazen Çin ve belli başlı Avrupa ülkeleri oluyor. Rusya-Ukrayna savaşının dinamikleri farklı olduğu için taraflar birbirlerini suçlama eğiliminde oluyor. Fakat oradaki temel ontolojik çatışma radikal gruplarla büyük güçler arasındaki çatışmayı simgeliyor. Bu gruplar dünyada bir adaletsizliğin olduğunu ve bu adaletsizliğin temel sebebinin de büyük güçler olduğunu savunuyorlar. O yüzden bu radikal gruplar fırsatını bulduklarında ülke fark etmeksizin hedef olarak gördükleri ülkelere saldırmaya devam edeceklerdir” diye konuştu.