Küçükçekmece 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.04.2016 tarihli kararıyla göreve yönelik dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verildi Kararın kesinleşmesini müteakip davacı vekilinin talebi üzerine dosya yetki ve görevli mahkemeye gönderilmiş, dava dilekçesi bu aşamadan sonra davalıya tebliğ edildi.
Davalı vekili; takibin davacı ve dava dışı eşinin müşterek çocuklarının okul ücreti için başlatıldığını, davacının rızası dışında çocukların okula kaydettirildiği yönündeki iddiasının gerçek dışı ve kötüniyetli olduğunu, borcun sözleşmeden değil doğrudan kanundan kaynaklandığını, eğitim hizmetinin verildiğinin inkâr edilmediğini belirterek davanın reddini savundu.
İlk Derece Mahkemesi davanın kabulüne karar verdi
İlk Derece Mahkemesinin 01.06.2017 tarihli kararı ile; davacı ve eşi hakkında başlatılan dava konusu takibin dayanağı olan 15.09.2013 tarihli sözleşmenin tarafının yalnızca dava dışı Mehmet A. olduğu, davacının taraf olmadığı bir sözleşmeyle ilgili borçtan sorumlu tutulamayacağı, ayrıca sorumlu olduğuna dair bir onayın da bulunmadığı gibi 4721 sayılı Kanun'un 327'nci maddesi çerçevesinde alınmış bir kararın mevcut olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verdi.
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulundu.
Bölge Adliye Mahkemesi davanın reddine karar verdi
Bölge Adliye Mahkemesi, 08.02.2018 tarihli kararı ile davacının dava dışı eşi tarafından kendi rızası dışında müşterek çocuklarını davalı kuruma kaydettirdiğini iddia ettiği ancak rıza dışı olduğu iddia olunan kayıt nedeniyle davacının 4721 sayılı Kanun'un 190 ve 195 inci maddeleri gereğince hâkim müdahalesi talep ettiğini iddia veya ispat edemediği, hâl böyle olunca eşlerden biri tarafından yapılan sözleşme veya taahhüt edilen borcun anne ve baba açısından bağlayıcı olacağı gibi davalı eğitim kurumunun eldeki davaya konu icra takip dosyasında borcun sebebi olarak sözleşmeye değil 2012-2013 ve 2013-2014 yıllarına ait eğitim borcuna dayandığı, eğitim hizmetinin alındığının çekişmesiz olduğu, bunun yanı sıra 4721 sayılı Kanun'un 327'nci maddesinin ikinci fıkrasına göre çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerinin ana ve baba tarafından karşılanacağının açıkça hükme bağlandığı, davacının müşterek çocuğun eğitim giderinden sorumlu olduğu, Mahkemece anılan madde hükümleri dikkate alınmadan yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verdi.
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulundu.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Bölge Adliye Mahkemesinin kararını bozdu
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, "... TMK m.327'de çocuğun bakımı eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin anne baba tarafından karşılanacağının tereddüde yer vermeyecek kadar açık olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de TMK m.327'de yer alan hüküm, anne babanın çocuğa karşı yükümlülüğünü düzenlemekte olup, üçüncü kişilere olan borçlarında müteselsil sorumlu olacakları anlamına gelmez. İcra takibine konu edilen sözleşmelerin davalı şirket ile dava dışı Mehmet A. arasında akdedildiği anlaşılmaktadır. Sözleşmeden doğan hak ve yükümlülükler ile sözleşmeye ilişkin her türlü talep hakkı sözleşmenin taraflarına aittir. Bu nedenle Aile Hukuku kurallarının sözleşmenin nispiliği ilkesini geçersiz kılacak şekilde yorumlanması doğru olmayıp bölge adliye mahkemesince davalının istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir" gerekçesiyle kararı bozdu.
Bölge Adliye Mahkemesi, önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verdi ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşındı.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu: "Okula kayıt işlemini gerçekleştiren eşin, dava dışı eşle birlikte okula karşı müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilemez"
Dosyayı ele alan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi:
“Somut olayda tartışma konusu olan özel okula kayıt işlemi, yapan ebeveynin velâyet hakkı çerçevesinde çocuğun yasal temsilcisi olarak borç altına girdiği ve diğer eşin rızasıyla hareket ettiğinin karineten kabul edildiği bir durumdur. Ancak bu durum, yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, eşin diğerinin bilgisi ve rızasına ihtiyaç duymaksızın gerçekleştirebileceği alelade bir karara ilişkin olmadığı gibi ekonomik olarak ailenin gündelik hayat ihtiyaçlarından çok daha fazlasını evlilik birliğine yüklediğinden birliğin sürekli ihtiyacı olarak değerlendirilemez. Bu sebeple de dava dışı babanın Kanun'un 188'inci maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde olağan temsil yetkisini kullandığından bahsedilemez. Olağan dışı temsile ilişkin kanun koyucunun aradığı koşulların somut olayda mevcut olmadığı da tartışma konusu değildir. Evlilik birliğini olağan temsile ilişkin maddenin işlerlik kazanmadığı bir durumda, bu maddeyle verilen temsil yetkisinin kısıtlanması veya kaldırılmasıyla ilgili bir talebin bulunup bulunmadığı da tartışılmaz. Tüm bu hususlar karşısında davacının, 4721 sayılı Kanun'un 188 inci maddesine dayanılarak okula kayıt işlemini gerçekleştiren dava dışı eşle birlikte davalıya karşı müteselsilen sorumlu olduğu kabul edilemez.”
Editör: Boğaz Gazetesi