“Rusya Federasyonu'nun tekrar masaya getirilmesi gerektiğine inanıyoruz”
Tahıl Koridoru Anlaşması'na ilişkin açıklamada bulunan Bakan Fidan, “Rusya tarafından beyanat var. Buna mukabil Birleşmiş Milletler'in bizim tekrar süreci nasıl hayata geçirebiliriz diye ciddi arayışlarımız var. Ukrayna tarafının alternatif getirme çalışmaları var. Biz Türkiye olarak açıkçası Rusya Federasyonu'nun tekrar masaya getirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Onun dışında olacak çözümlerin zorlama ve güvenliği de tehlikeye atacak bir çözüm arayışı olma ihtimali yüksek. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile yaptığımız görüşmede de kendileriyle hem fikir kaldık bu konuda. Sayın Lebron'la da yaptığımız görüşmede Rusya tarafının neden bu anlaşmadan çekildiğini ve uzatmadığı konusunda bir takım detaylı sebepler aldık. Bunlar üzerinde çalışıyoruz. Birleşmiş Milletler ile de görüşüyoruz. Neler yapılabilir Rusya’nın tekrar masaya gelmesi ve taleplerinin karşılanması bütün tarafların bundan kazanan taraf olarak çıkması için neler yapılabilir buna çalışıyoruz. Umarım en kısa zamanda bu kriz çözülür. Yoksa gerçekten şöyle düşünün tahıl anlaşmasıyla beraber 33 milyon ton tahıl dünya marketlerine ulaştı. Şimdi bu tahılın ulaşmaması durumunda dünya gıda güvenliği büyük tehlikeye girecek. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmalar ekonomileri gerçekten çok ciddi şekilde etkileyecek. Özellikle beslenme sorunu olan ülkelerdeki açlık problemi daha da şiddetli hale gelecek. Onun için var gücümüzle bunu tekrardan hayata geçirmek için çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.
“İslam ülkeleri ciddi oranda Türkiye’yi ve pozisyonunu sahiplendi”
Bakan Fidan, Danimarka ve İsveç’te Kur'an-ı Kerim yakılmasına ilişkin “Bu artık yaygın bir saldırı haline dönüşmeye başladı. Özellikle Batı'da da belli ülkelerde oluyor. İslam ve yabancı düşmanlığında artış var. Özel bir spesifik form olan Kur'an-ı Kerim’e hakaret konusu özellikle Danimarka ve İsveç’te moda haline dönüştü. Bunu biz tabi şiddetle kınıyoruz. Geçtiğimiz dönemde bu konuda yapılan hakaretlere ilişkin Türkiye’nin ciddi tepkileri oluyordu. Ama İslam dünyasından buna ciddi bir katılım olmuyordu. En son 28 Haziran’da yapılan hakarete verdiğimiz tepkinin akabinde İslam ülkeleri ciddi oranda Türkiye’yi ve pozisyonunu sahiplendi. Kendilerinin de çok ciddi tavır ortaya koyduğunu gördük. İslam İşbirliği Teşkilatı 2 Temmuz’da olağanüstü toplandı. Sert bir bildirim yayınladı. Bu da ortak tavır almak açısından önemli bir girişimdi. Birleşmiş Milletler İnsan Konseyi ilk defa 2 Temmuz’da bir karar kabul etti. Bu da Kur'an-ı Kerim’e saldırıları dini nefret sınıfına soktu. Bu da çok önemliydi. Saldırılar devam ediyor. İslam dünyası bu konuya organize bir tepki koymadığı sürece Batılı ülkelerde bir farkındalık oluşmayacağını düşünüyoruz. Fikir özgürlüğüyle kutsal değerlere hakaretin artık sınırlarının ayrılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu ayrılma becerisini, Batı'dan göstermesini bekliyoruz.” dedi.
Editör: Boğaz Gazetesi