Troya Müzesi, bu toprakların binlerce yıl öncesine dayanan efsaneleri günümüze taşıyan bir köprü görevi üstleniyor. Antik çağlardan günümüze kadar ulaşan bu topraklarda, Ayşe ile Hekabe, Ali ile Tros, farklı zamanlarda yaşamış olsalar bile, duyguları ve hikayeleriyle aynı toprağın parçası olmuşlardır. Burada, Çanakkale’nin kadim halkının hikayeleriyle dolu coğrafyasında efsanevi kahramanların ayak izlerini takip etme fırsatını yakalarsınız. Burada, tarihin kokusunu hissedebileceğiniz, destanların sesini duyabileceğiniz bir noktadasınız. Biraz dikkatle Homeros’u görmek mümkün; biraz kulak verseniz, Hektor’un yankılanan sesi kulağınıza çalınır. Kadınların feryatları, tarihin ağır yükünü ve yıkımın acısını kalbinizde hissedersiniz. Troya Müzesi’nin terasından baktığınızda, yalnızca manzarayı değil, tarihin derin izlerini, kadim uygarlıkların yankılarını da hissedersiniz. Kaz Dağları’nın heybeti, Bozcaada ve Gökçeada’nın huzur dolu görkemi ve Çanakkale Boğazı’nın mavi ufukları, Troya’nın büyülü hikayesini tamamlayan bir çerçeve gibi önünüzde serilir.

Tarihin Nefesiyle Soluklanın
Bu terasta yalnızca bugünü değil, geçmişin gölgesini de yaşıyorsunuz. Gözlerinizi kapatıp bir anlığına düşlediğinizde, tarihin derinliklerinden gelen yankılar zihninizi sarar. Belki de Homeros’un rüzgarla birlikte size doğru fısıldadığını, Hektor’un savaş alanındaki son seslenişini, Truva atı çevresinde toplanan askerlerin heyecanını duyabilirsiniz. Kadınların Truva’nın yıkılışına tanıklık ederken döktüğü gözyaşları, büyük kayıpların ve zaferlerin acı tatlı duygularıyla birleşerek adeta kalbinizde yankı bulur.

Gelibolu yeni feribot iskelesinde çalışmalar hızlanıyor Gelibolu yeni feribot iskelesinde çalışmalar hızlanıyor

Binlerce Yılın İzleri Bugünle Buluşuyor
Troya Müzesi’nin terasından bakarken, bu eski ovada bir zamanlar yaşamış olanların izlerini adeta hissedersiniz. Tarihin dokusunu, o dönemin insanlarının hayallerini, savaşlarını ve umutlarını kendi gözlerinizle görür gibi olursunuz. Sanki binlerce yıl öncesine değil, dünkü bir anıya dokunuyormuş gibi, antik Truva kenti ruhunu sizinle paylaşır. Gelinciklerin arasından koşarken Troya’nın bir evladı, kentin yıkımına tanıklık eden Hekabe, zafer hayalleri kuran genç bir savaşçı ya da umut dolu Ayşe siz olursunuz. Troya Müzesi’nin terası, yalnızca ziyaret edilecek bir yer değil; geçmişin izleriyle bugünü anlamlandırabileceğiniz, antik dünyanın kapılarını yeniden aralayabileceğiniz bir duraktır. Her bir köşesi tarih kokan bu alanda, Troya’nın efsaneleri, yalnızca geçmişin bir parçası değil, bugünün bir parçası olarak sizi karşılar. Troya Müzesi, yalnızca bir müze değil; bir zaman yolculuğuna, tarihin ve mitolojinin canlı anlatısına tanıklık edebileceğiniz eşsiz bir deneyim sunar.

Muhabir: Coşkun Balcı