Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Yönetim Kurulu Başkanı Demir Şarman, Dünya Gıda Günü kapsamında gerçekleştirilen “Su hayattır, su gıda demektir” temalı etkinlikte önemli mesajlar verdi.
Dünya Meteoroloji Örgütü'nün verilerini paylaşan Şarman, 2000 yılından bu yana sellerin yüzde 134 oranında, kuraklığın süresinin ise yüzde 29 oranında arttığını vurguladı. Şarman, bu etkilerin sürdürülebilir kalkınmayı, biyolojik çeşitliliği ve insanların su ve sanitasyona erişimi açısından ciddi bir sorun oluşturduğuna dikkat çekti.
Yer altı sularının tükenişinin önüne geçilmemesi halinde küresel çapta gıda güvenliğini, temel su kaynakları ve iklim krizine dayanıklılığı tehdit edeceğini vurgulayan Şarman, “Gerçekte su mücadelesinin temelinde yatan asıl sebep yoksul ülkelerdeki nüfus artışı değil, zengin ülkelerdeki tüketim artışıdır” diye konuştu.
“Yüksek riskli ülkeler sınıfındayız”
Türkiye’deki su kullanımı durumunu da değerlendiren Şarman, “Nüfus artışının etkisiyle artan tüketim ve iklim değişikliğine bağlı olarak su güvenliği, Türkiye için gelecek yıllarda önemli bir sorun olacak. Küresel iklim değişikliğinin etkilerinin yoğun hissedildiği Akdeniz kuşağında yer alan ülkemiz, yüksek risk grubu ülkeler arasında gösteriliyor. Türkiye’nin nüfusunun, 2030 yılında 100 milyonu bulabileceği öngörülüyor. Nüfus artışının yanı sıra iklim değişiminin olumsuz etkilerini de dikkate alırsak, bugünün “su stresi çeken” ülkeleri arasında sınıflandırılan Türkiye, büyük olasılıkla, 2030 yılında “su fakiri” olarak anılmaya başlanacak. Bu kişi başına düşen su tüketimimizin, dörtte bir oranında azalacağı anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
“Tedbirlerimizi almazsak 2050’de su sıkıntısı yaşayacağız”
Gelecek 100 yılda iklim değişikliği tahminlerine göre, Türkiye’deki su kaynaklarının yaklaşık yüzde 25 oranında azaldığını söyleyen Demir Şarman, “Su kaynaklarının korunması ve verimli kullanılmasına yönelik gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, 2050 yılından itibaren Türkiye’nin su sıkıntısı yaşayan ülkeler arasında yer alacağı tahmin ediliyor. Türkiye’de yıllık kullanılabilir tatlı su tüketiminin yüzde 77’si tarımda, yüzde 23’ü ise içme-kullanma suyu ve endüstriyel üretimde kullanılıyor.
“İç su kaynaklarına daha fazla bağımlı olduğumuz görülüyor”
Doğrudan kullanılan suya ilave olarak ihtiyaç duyulan ürün ve hizmetlerin üretiminde kullanılan ve kirletilen su miktarını da gösteren su ayak izinin önemine de dikkat çeken Şarman, beslenme, barınma, ulaşım, enerji ve kişisel ihtiyaçlar başlıkları altında edinilen ürünlerin tüketiciye ulaşıncaya kadar tükettiği temiz su miktarının bireysel su ayak izini belirlediğini aktardı. Türkiye’nin su ayak izi hesaplamalarına da değinen Şarman, “Hesaplamalarda, ülkemizde yapılan üretimin ve tüketimin iç su kaynaklarına daha fazla bağımlı olduğunu gösteriyor. Bu yüzden, Türkiye’de tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi ülke ekonomisini doğrudan etkileyen en önemli unsurdur. Tarımsal üretim, Türkiye’nin su ayak izindeki birincil etkendir; toplam su ayak izinin yüzde 85inden fazlası bu alandan kaynaklanmaktadır. Su riskini en aza indirmenin ve su direncini artırmanın yanı sıra ülkemizi küresel ekonomide avantajlı bir konuma getirmek için çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik Türkiye’nin su politikasının ana unsuru haline gelmelidir'' şeklinde konuştu.
“Üzerimize düşen tüm sorumluluğu üstlenmeye devam edeceğiz”
TGDF Başkanı Demir Şarman TGDF’nin su kaynaklarının iyi yönetilmesi noktasında yaptığı çalışmalara ilişkin şu bilgileri verdi:
“Su kaynaklarının iyi yönetilmesi konusunda çözüm ve doğru politikalar belirlenebilmesi konusunda üzerimize düşen görevi yerine getirmeye çaba gösteriyoruz. Bu nedenle geçen yıl, ülkemizdeki su kaynakların önemine ve sürdürülebilirliğine dikkat çekmek amacıyla, “Türk Gıda ve İçecek Sektöründe Su Riskleri ve Sürdürülebilirliği için Politika Önerileri” başlıklı bir su raporu yayınladık. Bu çalışmayı, ülkemizin su politikalarına destek olmak ve temiz su ve sanitasyon, sorumlu tüketim ve üretim ve iklim eylemi 'Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na katkıda bulunmak amacıyla hazırladık. Çalışmada teşvik edici mekanizmaların oluşması için politika önerilerinin geliştirilmesine destek vermek istedik. Bu çalışmanın bu anlamda farkındalık oluşturduğuna inanıyoruz. Su sektörünün ve su kullanımının nasıl yönetileceği konusunda teknoloji ve inovasyonun çok büyük bir rol oynayacağını düşünüyoruz. Tarım ve su ayrılmaz iki stratejik gerçekliğimiz. Su kaynaklarının yönetimi konusunda doğru politikaların uygulanmasında yapılan çalışmaları ve geleceğimiz için önemli olan her türlü etkinliği desteklemeye, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya için üzerimize düşen her türlü sorumluluğu üstlenmeye devam edeceğiz.”
“Birlikte büyük bir değişim yapabiliriz”
TGDF Başkanı Şarman konuşmasında, daha az su ile daha fazla gıda ve diğer temel tarımsal ürünleri üretilmesi, suyun eşit şekilde dağıtılması, suda yaşayan gıda sistemlerinin korunması ve kimsenin geride kalmamasının sağlanması gerektiğini vurguladı. Şarman, “Bu yaklaşan krizin üstesinden gelinebilmesinin, küresel su sorunlarına çözüm bulunabilmesinin anahtarı; hükümetlerin, özel sektörün, çiftçilerin, bilim dünyasının, sivil toplumun ve bireylerin birlikte çalışması olacak. Herkesin farklı sorumluluklara ve değişim oluşturmak için farklı fırsatlara sahip olduğu, müthiş bir çeşitlilik ve zenginlik içeren bir dünyada yaşıyoruz. Bunu yapabiliriz. Birlikte büyük bir değişim yapabiliriz. Bunu ancak birlikte çalışarak koordinasyon içinde yapabiliriz” dedi.