Kent merkezini ikiye bölen Sarıçay'daki kirlilik için Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Eğitim Fakültesi Coğrafya Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Evren Erginal, Araştırma Görevlisi Taylan Akarsu'nun yüksek lisans tezi kapsamında, 'Çanakkale Kentsel Gelişim Alanı Boyunca Sarıçay'ın Ekolojik Risk Analizi ve Coğrafya Öğretmeni Adaylarının Görüşleri' başlıklı bir araştırma yaptı. Sarıçay'ın 26 noktasından sediment örnekleri alındı. Kanada’daki Bureau Veritas’ın ACME laboratuvarına gönderilen örneklerde alüminyum, demir, bizmut, nikel, kurşun, kobalt, kadmiyum ve özellikle kurşun gibi metaller çıktı.
Prof. Dr. Ahmet Evren Erginal, "Akarsular tarafından suya, çevredeki kuvvetli erozyonla, kayaların ayrışmasıyla topraktan da birtakım metaller gelir, alüminyum, demir gibi. Ancak bizim buradaki amacımız doğal yollarla değil, insan etkisiyle, acaba insan vücudunda kanserojen etkilere dönüşebilecek, toksik etki yaratabilecek metaller taşınıyor mu bunu araştırmaktı. Aldığımız örneklerden ağır metal analizleri yaptık. Bunlar Kanada'da uluslararası akredite bir laboratuvarda yapıldı. Daha sonra elde ettiğimiz bulgulardan ekolojik risk hesaplamaları yaptık. Alüminyum, demir, bizmut, nikel, kurşun, kobalt, kadmiyum ve özellikle kurşun gibi metaller çıktı. Bunlar içerisinde doğrusu cıva ve arsenik, Sarıçay yatağındaki sedimentlerde çok yüksek düzeyde çıkmadı. Ama yavaş yavaş riskli bir düzeye doğru yaklaşıyor. Ekolojik risk analizleri sonuçlarına göre özellikle kadmiyum olmak üzere kurşun ve nikel oldukça yüksek düzeyde çıktı" dedi.
Prof. Dr. Ahmet Evren Erginal, tarım arazilerinde insanların verimi arttırmak için aşırı bir gübre kullanımında bulunduklarını ve gübredeki metallerin insan vücuduna geçmesi halinde büyük bir sorun oluşturacağını söyledi. Prof. Dr. Erginal, "Sarıçay'a, gübrelerden metaller geliyor. Tarımsal ürün elde etmek için böceklerle, zararlılarla mücadelede pestisitler kullanıyor. Bunlardan da metaller geliyor. Maden yataklarından atmosferik olarak da gelebilir. Çanakkale'yi ikiye bölen bir akarsu bu Sarıçay ve dolayısıyla çevreden de şehirsel atıklar karıştığında metal zenginleşmesi meydana geliyor. Suyun rengi oldukça kötü ve görüntü kirliliği söz konusu. Yaz aylarında özellikle buharlaşma arttığında o dönemde biliyorsunuz çürük yumurta kokusu gibi hidrojen, sülfür kokusu gelir. Dolayısıyla bir koku kirliliği de söz konusu ama suda yaşayan canlılar var. Ciddi anlamda buranın tabanının temizlenmesi gerekiyor. Akarsularımıza, göllerimize, barajlarımıza metalce zenginleşmiş olan kirletici kaynakların önüne geçilmesi gerekiyor. Metaller yoğundurlar, yani suda çözülmedikleri için dibe çökerler ama arkasından bir süre sonra suya da geçerler. Dolayısıyla suda yaşayan canlılar var, balıklar var. Onlara geçip geçmediğini araştırmak uzmanlarının görevi. Ben aslında onları bu konuda yakın zamanda yeni araştırmalar yapmaya davet etmek istiyorum. Çünkü suda yaşayan balıkların bir kısmı suyun farklı seviyelerinde bir kısmı dipte beslenir. Dolayısıyla tükettiğimiz canlıların bünyesine geçip geçmediğini bilebilmek için birtakım çalışmalar yapmak lazım. Su Ürünleri ve Halk Sağlığı uzmanlarının da bu araştırmaya bizim bıraktığınız yerden devam etmeleri gerekiyor" diye konuştu.
Editör: Boğaz Gazetesi