Acıbadem Kayseri Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Güven Arslan her yıl 100 bin kişiden 3 ila 8’ine tanısı konulan Multipl Skleroz (MS) hastalığının merkezi sinir sistemindeki (MSS) sinir hücrelerinin (nöron) miyelin kılıflarının kişinin kendi bağışıklık sistemi elemanları tarafından zedelenmesiyle oluştuğunu söyledi.
Kadınlarda erkeklerden yaklaşık 2 kat daha fazla görüldüğü ve daha çok 20 ila 40 yaşları arasında ortaya çıktığı bilinen MS’in dört alt tipi olduğuna değinen Dr. Arslan “Bunlardan en yaygın olanı relapsing remitting MS (RRMS) diye bilinen ataklar ve iyileşme dönemleri ile seyreden alt tiptir. Primer progresif MS alt tipinde belirgin ataklar olmaksızın klinik bulgularda tedrici bir kötüleşme görülürken, sekonder progresif MS alt tipinde ilk etapta RRMS ile takip edilen hastada ilerleyici (progresif) bulguların geliştiği görülür. Diğer bir tablo ise klinik izole sendrom diye adlandırılan, büyük oranda MS hastalığının ilk atağı sayılan ilk bulguların görüldüğü dönemdir.” dedi.
“Kesin nedeni bilinmiyor”
Araştırmalara rağmen MS hastalığının kesin sebebinin halen bilinmediğini ifade eden Dr. Arslan MS’in birden fazla sebebi olabileceğini söyledi. MS hastalığının, merkezi sinir sisteminde bölgesel olarak kronik inflamasyon, demyelinizasyon (miyelin kılıf hasarı), glial skarlar (yara dokusu, skleroz) ve nihayetinde nöron kaybı süreçlerinin yaşandığı bir hastalık olduğunu belirten Dr. Arslan “Bu noktalarda bağışıklık sistemi hücrelerinin aktivasyonu, kan beyin bariyerinin geçirgenlğinde artış ve doku hasarı bulunmaktadır. Sonuç olarak MR (manyetik rezonans) görüntülemede MS plakları dediğimiz alanlar oluşmaktadır” diye konuştu.
“Belirli bölgelerde uyuşma ve güç kaybı yaşanır”
Demiyelinizasyon (miyelin kılıfın hasarlanması) nedeniyle bozulan sinir hücresinin fonksiyonlarını yerine getirememeye başladığına ve bunun da sıklıkla vücudun belirli bir bölgesinde uyuşma, karıncalanma, güç kaybı gibi belirtilere yol açtığına, bu durumun da “MS atağı” olarak tanımlandığına dikkat çeken Dr. Arslan,beynin etkilenen bölgesine göre değişmekle birlikte “görme problemleri, baş dönmesi, konuşma bozuklukları” gibi her türlü nörolojik yakınmanın ortaya çıkabileceğini dile getirdi.
Tüm bu bulguların nörolojik muayenede değerlendirilmesinden sonra radyolojik görüntülemelerin, kontrastlı (ilaçlı, renkli) beyin ve spinal MR’ların yapılması gerektiğini anlatan Dr. Arslan “Sonuçta MS plaklarının sayısı, yeri, şekli, yaşı tanıda çok önemlidir. Takip eden MR’larda plakların farklı yaşlarda/zamanlarda oluşması (DIT, dissemination in time) ve farklı yerlerde oluşumu (DIS, dissemination in space) tanı koydurucu özelliğe sahiptir. Son olarak bel bölgesinden bir iğne yardımı ile beyin omurilik sıvısı alınıp tahlil yapılmalıdır. Tahlil neticesinde inflamatuar maddelerin arttığı görülmektedir” dedi.
“İlaçlar bağışıklık sistemini düzenler”
MS hastalığının tedavisinde bağışıklık sistemini düzenleyen ilaçlar kullanıldığının altını çizen Dr. Arslan bunların başında bağışıklık sistemi hücrelerinin birbirleriyle iletişim kurmasını düzenleyen sitokin denilen molekülleri etkileyerek kronik inflamasyonu baskılayan “interferon beta preparatları” olduğunu söyledi. Bir diğer ilacın bağışıklık sistemi hücrelerinin sinir hücrelerine bağlanıp aktive olmasını önleyen “glatiramer asetat enjeksiyonları” olduğunu belirten Dr. Arslan şunları ifade etti: “Bir diğer ilaç ise natalizumab, intravenöz (damar içi) olarak uygulanan monoklonal bir antikordur ve bağışıklık sistemi hücrelerinin kan beyin bariyerini geçmesini önlemek için kullanılır. Fingolimod da benzer şekilde bağışıklık sistemi hücrelerinin migrasyonunu (hareketini) azaltmaya çalışan, ağızdan alınan bir ilaçtır. Bazı kemoterapi ilaçları da dahil birçok farklı ilaç kullanımı söz konusu olmakla birlikte hepsinin amacı MS hastalığında görülen kronik inflamasyon sürecini çeşitli basamaklarda baskılamaktır”.
“Sağlıklı beslenme ve uyku önemli”
Dr. Arslan, henüz kesin bir tedavisi olmasa da ileri derecede, ağır nörolojik bulguları olan az sayıda hastanın dışında MS hastalarının gündelik hayatlarına normal bir şekilde devam ettiğini vurgulayarak şunları önerdi:
“Sağlıklı beslenme, vitamin değerlerinin takibi ve gereğinde takviye edilmesi büyük önem arz etmektedir. Uyku bozuklukları varsa düzeltilmeli, stresten uzak durulmalıdır. Rutin nörolojik kontrollere devam edilmeli, potansiyel yan etkiler için ilaçlar ve kan değerleri takip edilmelidir. Bütün bu yaşam değişiklikleriyle ataklar kontrol altına alınabilir.”
Editör: Boğaz Gazetesi