Sürdürülebilirlik kavramını ön planda tuttuklarını vurgulayan Şen, “Bir yörede madenciliğin yapılıyor olması o yörede diğer sektörleri tehdit etmez, bu algıyı düzeltmemiz gerekir. Çanakkale tarım ve hayvancılık şehridir, turizm bu kent için ciddi bir gelir kapısıdır, öyle olmaya da devam edecek” dedi.
Proje Müdürü Çağın Şen Çanakkale’de Kirazlı, Ağı Dağı ve Çamyurt bölgelerindeki projelerinden bahsederek, “Doğu Biga Madencilik, Kanada menşeli Alamos Gold firmasının Türkiye’deki iştirakidir. Türkiye’deki yatırımlara, 2010 yılında, başka bir Kanadalı firmadan, üç projeyi satın alarak başlıyor. Kirazlı, Ağı Dağı ve Çamyurt Projeleri Çanakkale’de yer alıyor. Öncelikli projemiz Kirazlı’dır. Bundan sonraki süreçte Ağı Dağı ve Çamyurt Projeleri hayata geçecek. Kirazlı ve Ağı Dağı projelerinde tesis planlıyoruz, Çamyurt Projesi’nde herhangi bir tesis yapılmayacak, sadece madencilik faaliyeti yapılacak. Çamyurt’taki rezerv Ağı Dağı’na taşınacak. Kirazlı’da yaklaşık 613 hektarlık bir ÇED alanımız var. 354 hektarlık da orman izinli sahada projelerimizi gerçekleştireceğiz. Kirazlı Çanakale’ye 30 km, Ağı Dağı’da Kirazlı’ya yaklaşık 25 km mesafede yer alıyor. Çamyurt ile Ağı Dağı arasında da 4 km bir mesafe var” dedi.
“2013 YILINDA ÇED OLUMLU BELGEMİZİ ALDIK”
Kirazlı bölgesindeki çalışma sürecini paylaşan Şen, “2013 yılında Kirazlı Projemizde ÇED olumlu belgemizi aldık. Bundan sonra, sırası ile orman izinleri, işyeri açma ve çalışma ruhsatı, 2019 yılında Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden işletme iznimizi alarak, Mayıs ayı itibari ile sahada çalışmalara başladık. ÇED sonrası dava süreçleri nedeni ile proje takviminde değişiklikler oldu. 2017 yılı sonunda her üç proje ile ilgili fizibilite çalışmalarımızı tamamladık. Fizibilite raporunda belirtilen süreç içerisinde projelere devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
“ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRME SÜRECİ, İŞİN OLMAZSA OLMAZI”
Çağın Şen, Kirazlı bölgesinde gerçekleştirilen protestolar ile ilgili düşüncelerini paylaştı. “Madencilik konusunda ortalıkta dolaşan çok yanlış bilgi var. Bizim de toplum olarak, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmaya yatkınlığımız var” diyen Şen, “Sosyal medyada bu iş bu kadar yankılandığında, şöyle bir de söz okumuştum. Yanlış bilgi yarış atı gibi, doğru bilgi kağnı gibi hareket ediyor. Bu noktada tüm maden firmalarının, halkı bilgilendirme süreçlerini çok önemsediğini ve kamuoyuna bilgi akış sürecini yerine getirdiğini düşünüyorum. Bizim projelerimiz de çevresel etki değerlendirme süreci, işin olmazsa olmazı. Halkın katılım sağladığı toplantı süreçleri ile hem civar yerleşimleri hem de mevcuttaki köyü projeden haberdar ederiz. Çevrede yaşayan kesimin hassasiyetlerine proje raporunda yer veririz. Madenciliği özel kılan şey şudur; bu yatırım, organize sanayi içerisinde ya da şehrin içerisinde devam eden bir yatırım değil. Cevherleşme nerede ise madenci orada olmak zorunda. Dolayısı ile alt yapı yatırımlarının tümünü de kendimiz götürmek zorunda kalıyoruz. Elektrik, su, yol gibi. Bunları götürürken de civar yerleşimler ile bir ilişki içerisinde oluyoruz. Süreci bilen, bilgi sahibi olan civar yerleşimcilerin desteklediği, bilmeyenin de endişe ettiği bir dönem yaşandı, yaşanıyor. Tüm sektörün ülke genelinde bilgilendirme anlamında eksikliklerinin olduğunu düşünüyorum” diyerek düşüncelerini belirtti.
“EYLEMLER ESNASINDA CİVAR KÖYLERDEN BİR TEPKİ GELMEDİ”
Bölgede bulunan köylerde yaşayan vatandaşlarla görüştüklerini ve köylülerden olumlu tepkiler aldıklarını belirten Şen, “Cevherin bulunduğu çevrede yaşayan tüm paydaşlarla iyi ilişkiler içerisinde olmadan, bu işi yürütmemiz mümkün değil. Biz çalışmalarımızı yürütmek için bu alt yapı çalışmalarını yapmak zorundayız ama aynı zamanda civarda yaşayanlar ile komşuluk ilişkisini kurmak zorundayız. Uzun yıllar, bölgede iç içe birlikte yaşamak zorundayız. Biz köylülerden çok olumlu tepkiler aldık. Kirazlı Projesi’nde yaşanılanların, neredeyse tamamının, Çanakkale dışından gelen insanlar tarafından yapılan protestolardan oluştuğunu görüyoruz. Civar köylerden kimse bu protestolara katılmadı. Muhtarlarımız ve köylülerimiz projeye tam destekler. Bunda da bizim dört yıldır komisyon toplantısı dediğimiz organizasyonun etkisi çok büyük. Biz, her ay, civar köylerin muhtar ve temsilcilerini kendi proje sahamızda ağırlıyoruz. Her projenin gelişimini paylaşıyoruz. Şirket ile ilgili güncel haberleri, inşaat süreçlerini paylaşıyoruz. Eğer bir talep ya da şikâyetleri varsa, bunları dinliyoruz. Biz her köyün muhtarı ile tek tek görüşmektense, bunu bütün köylerle ortak yapmayı tercih ediyoruz. Böylece bir köyün talep ya da şikâyetini, diğer köy de duymuş oluyor. Hem de aynı anda ve şeffaf bir şekilde süreci anlatıyoruz. Dört yıllık süreçte bunun çok faydası oldu ve eylemler esnasında civar köylerden bir tepki gelmedi” dedi.
“İNSANLARA MESLEK KAZANDIRMIŞ OLUYORUZ”
Şen, 13 yıllık süre içerisinde 3225 tam zamanlı istihdam yaratacaklarının raporlandığını söyledi. “Şu anda, tamamı civar köylerden olarak, Kirazlı Projesi’nde 288 kişi çalışıyor. Yüzde 80 yerel istihdam politikamız var ve bunu sağlamış durumdayız” diyerek şu şekilde anlattı: “Projenin ilk başlangıç döneminde, özellikle bazı teknik kademeler ile yönetim kademelerinde, mecburen, dışarıdan bazı isimler ile çalışmak gerekiyor. Bunun haricinde, Halk Eğitim Merkezi ile özel bir program düzenledik. Yine tamamı civar köylerden olmak şartı ile 33 kişilik bir istihdam alanı daha yarattık. Asgari altı ay sürecek bir eğitim programına tabi tutulacak. Bu altı aylık süreçte, temel madencilik eğitimi alacaklar. Bizim şirketimizin olmazsa olmazı olan, önce insan önce çevre düşüncesinden hareketle, iş sağlığı ve güvenliği eğitimi alacaklar. Daha sonra yatkınlık derecesine göre, işletme döneminde çalışacak olan teknik operatör pozisyonlarına getirilecekler. Yurt dışındaki çalışan madenlerde de geçiçi olarak istihdam etmemiz de söz konusu olacak. Bunların hepsi birer altın bileziktir. Bu bize en çok gelen sorulardan biridir. Protestocuların en çok kullandığı argümanlar arasında yer alır. ‘Burası süreli bir işletme, bu insanlar sonrasına ne yapacak?’ şeklinde soru yöneltiyorlar. Biz burada bu insanlara meslek kazandırmış oluyoruz.”
“MADENCİLİĞİ DİĞER SEKTÖRLERİ TEHDİT EDEN DEĞİL, DESTEKLEYEN ŞEKİLDE DÜŞÜNMEK LAZIM”
Sürdürülebilirlik kavramını ön planda tuttuklarını vurgulayan Şen, “Bir yörede madenciliğin yapılıyor olması o yörede diğer sektörleri tehdit etmez, bu algıyı düzeltmemiz gerekir. Çanakkale tarım ve hayvancılık şehridir, turizm bu kent için ciddi bir gelir kapısıdır, öyle olmaya da devam edecek. Çanakkale’nin madencilik anlamında çok büyük bir potansiyeli var. Son dönemdeki, Çanakkale’nin dört bir yanındaki afişlerin de Çanakkale’nin marka değerlerine, önemli ölçüde zarar verdiğini düşünüyorum. Bu ÇED raporunda değerlendirilen bir süreçtir. Bir faaliyetin, başka bir faaliyeti yapılamaz hale getirdiği projeleri içeren ÇED süreçlerini başarılı olması mümkün değildir. Burada tabii ki bir faaliyet var. Arazide ağaç kesimi, kazı sıyırma gibi işlemler yapıldı. Risklerin asgariye indirilmesi konusunda uluslararası tekniklere uygun şekilde tüm önemler alındı. Madenciliği diğer sektörleri tehdit eden değil, destekleyen şekilde düşünmek lazım” dedi.
“YÜZDE 38’LİK BİR ORAN DEVLETİMİZE KALACAKTIR”
Çağın Şen, maden üretiminde devlete kazandırılacak ekonomi katkısı hakkında bilgi vererek, “Her üç projede altın üretimi gerçekleştirdiğimizde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne 551 Milyon Dolarlık doğrudan katkı sağlanmış olacak. 138 Milyon Dolar Devlet Hakkı Ödemesi yapılacak. 66 Milyon Dolar Orman İzin Bedeli Ödemesi, 76 Milyon Dolar çalışanlar üzerinden gelir vergisi ödemesi, 271 Milyon Dolar da vergi ödemesini içeriyor. 1 Buçuk Milyar Dolarlık, brüt bir harcamadan bahsediyoruz. Bunun Gayri Safi Yurt İçi Hâsılaya etkisi de 824 Milyon Dolar ilave demek. 219 Milyon Dolarlık da iş gücü geliri söz konusu. Protestolar esnasında ülkemize kalacak olan gelir için yüzde 4’lük bir oran dile getirildi. Burada bir bilgi kirliliği var. Bu tip projelerde devlete doğrudan katkılar, devlet hakkı ödemeleri yani üretilecek altın ve gümüş üzerinden devlete pay ödenir. Maden kanununda bununla ilgili düzenleme var. Yüzde 4 altının ons fiyatının 1 Dolar ile 1100 Dolar arasında olduğu zamanki devlet hakkı oranıdır. Bugün altının ons fiyatı 1500 dolardır. Bu noktada da devlet hakkı ödeme oranı yüzde 9’dur. Altın ve gümüş fiyatları yükseldikçe üretim kolaylaşır, karlılık artar, bundan dolayı da devlet hakkı oranı artar. Fiyat aşağı düştükçe de karlılık da devlet hakkı oranı da azalır. Bu projede yüzde 38’lik bir oran devletimize kalacaktır” ifadelerini kullandı.
“BİZİM MEVZUATIMIZ, ÇOK DAHA ÇEVREYİ KORUYUCUDUR”
Kirazlı’da maden çıkartma işlemi sırasında hangi sistemin kullanılacağını anlatan Şen, “Madencilik faaliyetleri insana ve çevreye duyarlı şekilde sürdürülür. İnsan ve çevre ile ilgili hassasiyetleri ön planda tutarak ne bütün projelere karşı durabiliriz ne de biz madenciler olarak bu hassasiyetlere dikkate almadan madencilik yapabiliriz. Biz de doğanın bir parçasıyız, biz de Çanakkale’de yaşıyoruz. Madenciler insanı ve doğayı dikkate alarak çalışır. Sürdürülebilirlik çerçevesinde, insanı ve doğayı ön plana alarak, iş güvenliği önlemleri ile bu yatırımlara devam ediyoruz. Kullandığımız teknoloji dünya standartları ölçüsündedir. Dünyada 800 kadar altın madeni var. Altın madenciliğinin en gelişmiş olduğu ülkeler Kanada, Avustralya, Amerika gibi gelişmiş ülkeler. Bu ülkelerde madencilik hangi standartlarda yapılıyorsa, Türkiye’deki tüm örnekler de aynı standartlarda yapılmaktadır. Hatta bizim mevzuatımız, çok daha çevreyi koruyucudur, daha ağır kriterleri vardır” şeklinde konuştu.
“DOĞAL DERELERE HERHANGİ BİR DEŞARJ SIZMASI SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”
Şen, siyanür kullanımı ile ilgili de bilgi vererek, “Siyanür, yönetimi çok kolay ama çok etkili bir maddedir. Güneşle temas ettiği an bozulur. Altın madenciliğinde siyanür, suyla karıştırılıp seyreltilerek kullanılır. Yığın içi işleminde tesis, sıfır deşarj prensibi ile çalışır. Buradan herhangi bir şekilde doğal derelere herhangi bir deşarj sızması, atık deşarjı söz konusu değildir. Devir daim yaparak, kendi içerisinde döngü halinde devam eder. Öte yandan, siyanürlü çözelti altını kendine mıknatıs gibi çeker. Yığın liçe uygulanmış çözeltinin içerisinde altın olduğu anlamına gelir. Siyanürün sızması demek, aynı zamanda altının da sızması demektir. Tüm sızdırmazlık önlemleri dünya standartlarında sağlanır. Madencilik mevzuatımızda da yeri var. Geçirimsizliği sağlanmış çok özel alanlarda işlem yapılır. İşletme bitip çıkarılacak maden kalmadığında, yığına siyanürlü çözelti yerine temiz su uygulanmaya başlanır. Yaklaşık 1,5 sene boyunca sadece temiz su kullanılarak yığın içerisinde hiç siyanür kalmayana kadar yıkanır. Tüm analiz sonuçları yığında siyanür kalmadığını gösterdiğinde yıkama işlemi sona erer” diye anlattı.
“HİÇBİR ŞEKİLDE SİSTEM DIŞINA SU ÇIKIŞINA İZİN VERİLMEZ”
Madencilikte asit kaya drenajı hakkında konuşan Şen, “Burada yer altındaki kayaçlar atmosferik koşullara yani yağmur sularına ve oksijene maruz kaldığında asit üretme potansiyelleri ve metallerin yüzey sorularına karışması konusu. Burada da kesinlikle bizim projemizde tüm etütler yapılmış, önlemler alınmıştır. Proje sahasına düşen tüm yağmur sularını, kalite kontrolleri yapılmadan derelere deşarjını engellemiş olacağız. Tamamına kalite kontrol yapılır ve deşarj kriterlerini sağlıyorsa, doğal drenajlara maden sahasından bırakılacak. Ama eğer problem görürsek, inşa edeceğimiz arıtma tesisinde gerekli standartlara getirildikten sonra deşarj edilecek. Burada bahsedilen işlem, sadece alana düşen yağmur suyuyla ilgilidir. Siyanür çözeltisinin uygulandığı alanlarda, daha önce bahsettiğimiz gibi arıtma dâhil hiçbir şekilde sistem dışına su çıkışına izin verilmez” dedi.
“BİR DAMLA SUYUN ATİKHİSAR’DAN KULLANILMASI SÖZ KONUSU DEĞİL”
Şen, Atikhisar ile ilgili olarak, “Bir damla suyun Atikhisar’dan kullanılması söz konusu değildir. Projede de belirtildiği gibi, proje sahasına düşen yağmur sularından istifade etmeye çalışacağız. Bunun yetmeyeceği durumlar için de Devlet Su İşleri ile bir protokol imzaladık. Kumarlar Köyü’nde, Altınzeybek 2 Göleti’nin inşaatını tamamlamak üzereyiz. Kasım ayından itibaren gölette su tutmayı planlıyoruz. Bu gölet, aynı zamanda, Kumarlar Köyü ve proje sahamıza yakın üç köye, içme ve kullanma suyu sağlayacak. Kumarlar Köyü’ndeki tarım alanlarını sulayacak. DSİ protokolüne göre, bu köylerin kullanma suyu ve sulama suyu önceliklidir. Protokolde, bizim kullanımımız üçüncü sırada yer alıyor” diye konuştu. Şen, açıklamasının devamında konuyla ilgili şunu söyledi: “Çanakkale’de faaliyet gösteren başka bir altın madeni varken gündeme Kirazlı geldi. Belediye Atikhisar Barajı su havzası içerisinde olduğumuzu iddia ediyor. Atikhisar Barajı su kirliliği koruma yönetmeliğine göre koruma alanıdır. Göl alanından itibaren 2 km mesafeden sonra maden faaliyetlerine izin verilir. Bizim projemiz Atikhisar Barajı’na 14 km uzaklıkta. Atikhisar Barajı’nın yaklaşık 350 km karelik yağış alanı var. Bu alana düşen yağış, dereler ile birlikte Atikhisar’a gider. Atikhisar Barajı su toplama havzasının sınırı, Kirazlı projesi Açık Ocak sahasında sona eriyor. Bu sınır, tamamen dağların zirvesini takip eden bir sınır, farklı farklı çizilebilecek bir sınır değil. Bizim projede siyanürlü çözeltinin kullanılacağı tesisler, Atikhisar Barajı’nın su toplama havzası dışında konumlandırılmıştır. Fiziken, buradan bir suyun, havza sınırını aşarak Atikhisar barajına gitmesi imkansızdır. Ayrıca tesisimizde uluslararası standartlara göre sızdırmazlık önlemleri alınmış durumda. Dolayısıyla barajı kirletme ihtimalimiz söz konusu değildir.”
“YÜZDE 85 MERTEBESİNDE ALTINDA DIŞA BAĞIMLI BİR ÜLKEYİZ”
Kanada’da ana sınıfı eğitimden itibaren madencilik eğitimi verildiğini söyleyen Şen, “Kanada’nın en büyük yer altı işletmelerinden biri şirketimize aittir. Meksika’da operasyonlarımız var. Kanada’da madenciliğin ülke ekonomisi içerisinde önemli bir yer tutması ve madencilik ile ilgili toplum bilincinin yüksek olması bu tarz eylemlere engel oluyor. Biz Kanada’da ana sınıfı eğitiminden itibaren madencilik eğitimi verildiğini biliyoruz. Madencilik hayatımızın içerisinde, her yerdedir. Türkiye’nin yıllık altın ithalatı yaklaşık 8 milyar dolardır. Yüzde 85 mertebesinde altında dışa bağımlı bir ülkeyiz. Avrupa’da da birinci üretici konumdayız. Bir yandan da kültürümüzün bir parçası. Türkiye her zaman da dünyada ilk beş altın tüketicisi arasında. Hem tasarruf olarak hem de takı olarak kültürümüzde var, vazgeçemiyoruz. Burada dışa bağımlılığın azaltılması noktasında, bu değerleri üretmek ve ekonomiye kazandırmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
“BÖLGEDEN 84 ÖĞRENCİYE BURS VERİYORUZ”
“İşletmede olmadığımız halde 10 yıldır bölgedeyiz ve çok sayıda sosyal sorumluluk projemiz de oldu. En büyük projemiz de Altın Zeybek Göleti’dir” diyen Şen, “Çanakkale Valiliği ve İl Özel İdare ile bir protokol kapsamında 12 km’lik asfalt bir köy yolu yapımı gerçekleştirdik. Bölge halkına 60 km’lik bir avantaj sağlandı. Bunun yanında bir burs programımız var. Çok çeşitli kademelerden öğrencilere burs sağlıyoruz. İlk bursiyerlerden bir kızımız şirketimizde çalışmaya başladı. O da bizim için gurur verici. İlkokuldan başlayarak, üniversite aşamasına kadar, sadece bölgeden 84 öğrenciye burs veriyoruz. Kirazlı köyünden bir kız artık dünyanın herhangi bir noktasında maden de çalışabilecek. Mesleki anlamda altın bilezik kazandırmaktan kastımız da budur” diye bilgi verdi.
“YANLIŞ BİLGİLENDİRME KAMPANYASININ HIZLI YAYILMASI KANADA’DA ŞAŞKINLIK YARATTI”
Yapılan eylemleri ve bu eylemlerin Kanada’da nasıl karşılandığını anlatan Çağın Şen, “Ben bu eylemleri şöyle okuyorum. Tüm yasal süreçlerimizi tamamladık. Proje gerek Çanakkale Belediyesi gerek sivil toplum kuruluşların tarafından defalarca kez dava edildi. Bu davaların tümü şirketin lehine sonuçlandı. Şirket aleyhine açılabilecek bir dava artık mümkün değil. Projenin önündeki tüm bu engellemeler son bulduğunda, eylem yöntemi izlendi. Türkiye’nin dışa bağımlılığının devam etmesini arzulayan dinamiklerin bu eylemlerde etkili olabileceğine inanıyorum. Kanadalı yönetimimize tüm süreci şeffaflık ilkesinden ayrı kalmadan aktarıyoruz. Kanada’dan resmin okunmasında en büyük nokta şu; yanlış bilgilendirme kampanyasının bu denli hızlı yayılması Kanada’da şaşkınlık yarattı. Biz geçmişte gezi benzeri eylemlerden bunu anlamaya yatkınız ama Kanadalıları bu duruma çok şaşırdı. Doğru bilginin bu kadar az, yanlış bilginin bu kadar hızlı yayılması, medya kanallarında çok basit ve yalın ifadelerin çarpıtılmış olması onları çok şaşırttı. Ceo McCluskey’in sözlerinin çarpıtılması gibi. Aslında Türkiye’de faaliyet gösteren inşaat firmalarının kapasiteleri ve işlemleri ile ilgili övgü dolu bir söz söyledi. ‘Diğer madenlerde çok zorlanıyoruz ama Türkiye inşaatta o kadar iyi ki burada işlerimizi daha iyi götüreceğimize inanıyoruz’ dedi. Aslında Türk müteahhitleri ve inşaat sektörünü tüm dünyaya reklamı yapılmış oldu. İyi niyetle ve destekleyici nitelikte dile getirilmiş mesaj, çok farklı yansıtıldı” dedi.
“MADENCİLİK FAALİYETLERİ BAŞLAR BAŞLAMAZ REHABİLİTASYON ÇALIŞMAMIZ BAŞLAYACAK”
Şen, Çanakkale’nin deprem bölgesinde yer alması, ağaç kesimi ve rehabilitasyon çalışmaları hakkında bilgi vererek, “Depremsellik konusunda da hem ÇED hem de fizibilite sürecinde gerekli çalışmalar yapıldı. Bölgedeki aktif faylar haritalandı, üretebilecekleri maksimum yer ivmelenmesi hesaplaması yapıldı ve tüm tesis buna göre projelendirildi. Ağaç kesimi noktasında, firma olarak biz yürütmediğimiz için bu sayıyı net olarak Tarım ve Orman Bakanlığı 13 bin olarak açıkladı. İnşaatlara başlamadan önce oluşturduğumuz iki adet hatıra ormanımız var. Bu ormanlar da 14 bin ağaç dikmiş bulunuyoruz. Madencilik faaliyetleri başlar başlamaz rehabilitasyon çalışmamız da başlayacak. İşlemlerin başlayacağı alanlarda süratle ağaç dikimleri de başlayacak. Kirazlı’da altın üretimi için 18 aylık bir inşaat sürecimiz var. Bu sürenin ardından Ağı Dağı projesi de başlayacak. İzin ve proje süreçleri olacak. Artık tepki ile karşılaşmayacağımızı düşünüyorum. İnsanlar rehabilitasyonun başladığını görünce, alınan önlemleri görünce bu iyi bir referans olacak. 2022 yılından itibaren rehabilitasyon çalışmalarını göreceksiniz. Altın Zeybek 2 Gölet Projemizde ağaçlandırma çalışmalarına başlıyoruz” diye anlattı.
“PROTESTOLAR NETİCESİNDE ÇALIŞMALARIMIZI YAVAŞLATMA KARARI ALDIK”
Çanakkale Belediyesi’ne açık çağrıda bulunduklarını söyleyen Çağın Şen, şunları söyledi: “Yeterli denetimin yapılmadığı protestocular tarafından dile getiriliyor. Belediyenin, sivil toplum kuruluşlarının belki üniversitenin de içerisinde yer aldığı ikinci bir denetim mekanizması oluşabilir. Nasıl kamu kurumları bizi denetime tabi tutuyorsa, komisyon da bizi denetleyebilir. Belediye bu çağrımıza olumlu ya da olumsuz bir cevap vermedi. Çağrımızı yineliyoruz. Protestolar neticesinde çalışmalarımızı yavaşlatma kararı aldık. Provokasyon riskini göz önüne alarak böyle bir karar aldık. Bu kararı almaya mecbur değildik ama gerekli gördük. Ayrıca eylemler sırasında sahaya çok güvensiz girişler de oldu. İş güvenliği hiç dikkate alınmadı. Sahaya giren herkese öncelikle, en basit adımla baret takılmalı idi. Sahaya giriş için bile öncesinde eğitim verilmeli idi.”
Ersan KÜÇÜKKURU
Editör: Boğaz Gazetesi