Cumhurbaşkanı Erdoğan da açıklamalarında 1967 sınırlarına işaret ederek, başkenti doğu Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız egemen bir Filistin devleti kurulmasının gerekliliğine dikkat çekti. Filistin tarihini anlatan Kudüs Rehberi Numan Balcı, 1910 yılında İngilizler tarafından işgal edilen toprakların 1948 yılında yine İngilizler tarafından İsraillilere teslim edildiğini ifade etti. 1967 yılında ise Kudüs'ün Birleşmiş Milletler tarafından işgal edilmiş topraklar olarak kabul edildiğini anlatan Balcı, "Bugün yaşanan hadiseler birer sebep değil. Bugün yaşanan hadiseler sonuç. 1948 ve 1967'den bugüne yaşanmış olan tabiri caizse sürekli sürekli dövülmüş, tokatlanmış, ezilmiş, aşağılanmış olan bir milletin feryadı" dedi. Aynı zamanda Balcı, Filistinlilerin toprak sattığı iddiasını da kesin bir dille yalanladı.
İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları 15. gününde de sürerken, Gazze'de abluka ve yoğun bombardıman da devam ediyor. 7 Ekim tarihinde başlayan saldırılar için Batılı liderler hem kendi ülkelerinden yaptıkları açıklamalarla, hem de Tel Aviv'e giderek İsrail’i desteklediklerini bildirdi. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere İslam dünyasının liderleri ise Filistin'in yanında olduğunu aktardı. Yaşanan olaylar, "Filistin tarihinde ne yaşandı" sorusunu da gündeme getirirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan açıklamalarında ise 1967 sınırlarında olduğu gibi başkenti Doğu Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip bağımsız egemen bir Filistin devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğini söylemişti.
Bu açıklamaları ardından "1967 yılında ne oldu" sorusu da akıllara geldi. Bu soruların yanıtını, Kudüs Rehberi Numan Balcı verdi. Balcı, Osmanlı döneminin son günlerine kadar en huzurlu bir şekilde yaşayan Filistin'in 1910 yılında İngilizler tarafından işgal edildiğini hatırlattı. 1897 yılında Modern Siyonizm'in kurucusu olan Theodor Herzl başkanlığında yapılan Büyük Siyonist Kongresi’nde Filistin topraklarının Yahudilere ait olduğu kararının verilmesi üzerine 1948 yılında İngilizler, İsraillilere Filistin topraklarını hediye etti. 410 yıl Osmanlı egemenliğinde olan Filistin topraklarında 1948 yılında David Ben Gurion’un, Filistin’in Yahudi toprağı olduğuna dair beyanname okumasının ardından zulmün arkası kesilmedi. Filistin toprakları 1967 yılında bir kritik döneme daha girdi. Bu tarihte İsrail başkentini Kudüs olarak ilan ederken, Birleşmiş Milletler İsrail'in bu kararını tanımayarak Kudüs’ü işgal edilmiş toprak olarak kabul etti. Aynı tarihte İsrailliler, Filistin’in Meğaribe Mahallesi’ni yerle bir etti ve buraya kendilerine 'Ağlama Duvarı' adında bir ibadethane yaptı. On binlerce Müslümanın öldüğü mahalle günümüzde Yahudilerin kıblesi olarak kabul ediliyor. Balcı, akıllara takılan bir diğer soruya daha yanıt verdi. "Filistinliler, topraklarını sattı mı" sorusunun son günlerde gündeme geldiğini söyleyen Kudüs Rehberi Numan Balcı, "Buradaki Müslümanların toprak sattığı iddiası koca bir yalandır" dedi.
"Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa kimin elindeyse dünyaya her zaman o hakim olmuştur"
Filistin topraklarının mübarek topraklar olduğunu dile getiren Kudüs Rehberi Numan Balcı, "Özellikle çeşitli dönemlerde Filistin ve Kudüs merkezde olmak üzere çok sayıda saldırılar görmüştür ve çeşitli devletler tarafından egemenlik altına alınmıştır. Bizim her zaman söylediğimiz bir ifade vardır. Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa kimin elindeyse dünyaya her zaman o hakim olmuştur. Özellikle Romalılar döneminde Roma bu topraklara hakim olmuş ve dünyaya hakim olmuştur. Hemen ardından ise yine Haçlılar ve İslam iktidarları da bu topraklara hakim olduğu dönemlerde yine dünyaya hakimiyetlerini ilan etmişlerdir. Aslında bugün yaşanan hadiselerin temelinde de bu merkezin üç inanç için Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık için bir merkez olmasının manası vardır. Filistin tarihi tabii çok eskiye dayanıyor. Aslında baktığınızda insanlık tarihiyle eşit bir tarih. Özellikle bu topraklara yapılan en büyük saldırılardan Buhtunnasr ve Herod tarafından yapıldıktan sonra İsrail işgal rejimine geçmeden önce Osmanlı İmparatorluğu bu topraklarda yaklaşık 410 sene egemenliğini sürdürmüştür. Ve tarihinin en huzurlu günlerini Osmanlı döneminde Filistin toprakları özelde ise Kudüs toprakları yaşamıştır. Burada her inançtan insanlara özgürlük sağlanmıştır. Bu özgürlüğün temelinde ise Sultan Selahattin Eyyubi’nin ve Hz. Ömer’in bu topraklara verdiği önemin çok büyük olmasıdır" dedi.
"1948 yılında David Ben Gurion Filistin’in artık bir Yahudi toprağı olduğunu ilan ederek İsrail’in kuruluş beyannamesini okudu"
Tarih boyunca Filistin’in yaşadıklarını anlatan Balcı, "Filistin’e hakim olan İslam iktidarlarının özgürlükleri Osmanlı’da devam etti. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerine doğru 1910’lu yıllarda özellikle Filistin cephesinde doğu cephesindeki büyük sıkıntılar neticesinde İngilizler bu toprakları Osmanlı’dan maalesef aldı. Aldıktan sonra burada egemenliklerini ilan ettiler. 1910’lardan 1948 yılına kadar İngiliz işgalinde kalan Filistin toprakları 1948 yılında tarihinin en sıkıntılı süreçlerinden bir tanesini yaşadı. 1897 yılında yaşanan Büyük Siyonist Kongresi’nde alınan kararla Filistin topraklarının bir İsrail ve Yahudi yurdu olduğu kararları alınmış olmasından dolayıdır ki büyük bir çalışma yürütüldü. Theodor Herzl başkanlığında yürütülen Büyük Yahudi Kongresi’nde alınan kararlar doğrultusunda çalışmalarını Yahudiler, İngilizler üzerinden yaptılar. İngilizler 1948 yılında adeta bir altın tepside Yahudilere bir vatan verme adına Filistin topraklarını takdim etti. 1948 yılında David Ben Gurion Filistin’in artık bir Yahudi toprağı olduğunu ilan ederek İsrail’in kuruluş beyannamesini okudu. Burada çok kritik bir cümlesini zikretmek istiyorum. Bugün neden Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın hedef olduğunu gösterdiğini düşünüyorum. David Ben Gurion tarihe geçen bir cümle söylüyor. 'Kudüssüz İsrail’in tapınaksız yani Mescid-i Aksa'sız Kudüs’ün bizim için hiçbir önemi yoktur' diyor. Bugün yaşanan hadiselerde aslında hedef neresidir? Mescid-i Aksa ve Kudüs’tür. Bütün Filistin topraklarını verseniz yine doymayacaklar. Bugün yaşanan hadiseler aslında Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın savunma hattıdır. 1948 yılında İsrail’in kuruluşu ilan edildi ancak o zaman Kudüs İsrail’in elinde değildi. Filistin toprakları 1967’de yine ikinci bir kritik dönem yaşadı. İsrail güçleri meşhur Arap-İsrail Savaşları olarak bilinen savaşlarda Kudüs’ü işgal ettiler. Ve maalesef Kudüs’ü bir İsrail toprağı haline getirme adımı atmış oldular. 1967’de İsrail’in savaşı kazanmasıyla ve işgal etmesiyle ki bu işgal cümlesinin altını çizmek istiyorum. Bunu herhangi biri söylemiyor. Kim söylüyor? Birleşmiş Milletler söylüyor. Birleşmiş Milletler'in 1967’de aldığı kararla Kudüs işgal edilmiş topraklar olarak ifade edilmiştir. Her ne kadar onlar bugün Kudüs’ü başkent olarak ifade etseler de Birleşmiş Milletler bu şekilde ifade etmemektedir. İsrail’in başkentini de Birleşmiş Milletler, Tel Aviv olarak kabul etmektedir. 1967’de bir Müslüman mahallesi olan Meğaribe Mahallesi’ni yerle bir ettiler. Burada bulunan on binlerce kardeşimiz evlerinden çıkarıldı. Sonrasında bu mahalle Yahudilerin Kotel dedikleri dünyada Ağlama Duvarı olarak bilinen bir ibadethane olarak açıldı. Bugün Yahudilerin kıblesi, ibadethanesi olarak bilinen yer aslında bir Müslüman mahallesiydi. On binlerce kardeşimiz yaşıyordu" ifadelerini kullandı.
"Yahudi olmayan insan bize köle olarak yaratılmıştır inancındaki insanlar"
İsraillilerin kendilerinden olmayanları köle olarak gördüklerini söyleyen Numan Balcı, "Filistin’de 200’e yakın ayrı bölgeler vardır. Hepsinin etrafı duvarlarla çevrilidir. 2000’li yılların başında başladı bu duvarın yapılma süreci. Duvar 900 kilometre uzunluğundandır. Örnek veriyorum, iki şehir yan yana siz bir şehirde yaşıyorsunuz. Kuzeniniz bir şehirde yaşıyor. Kuzeninize gitmek için bile polis kontrolünden geçmek zorundasınız. Yoksa gidemezsiniz. İsrail pasaportu olan Müslüman kardeşlerimiz var. Aşağı yukarı 2 milyon 500 bin kadar. Bu kardeşlerimiz keyfi olarak ben İsrail vatandaşı olayım diyen kardeşlerimiz değil. İsrail işgal rejimi bu toprakları işgal ettiğinde diyor ki ya bu topraklardan gideceksiniz ya da burada yaşıyorsanız benim vatandaşlığıma gireceksiniz. Topraklarını terk etmemek adına kendi topraklarında yaşıyorlar. Bugün Mescid-i Aksa’nın ve Kudüs’ün ayakta durabilmesinin en önemli sebeplerinden bir tanesi bu kardeşlerimiz. Onların biraz daha mali durumları iyi. Kuzey bölümlerinde yaşıyorlar. İsrail meclisinde Arap milletvekilleri var. Onlar bu kardeşlerimizden. İsrail’de geri kalan 6 milyon insan yaşıyor. Bunlar da bilindiğinin aksine hepsi dindar değildir. İsrail’deki muhafazakarlık oranı yaklaşık yüzde 20 civarındadır. Ancak bunlar devlette etkili olan kısımdır. Bunların en önemlisi Siyonist Yahudilerdir. Bunlar Theodor Herzl zihniyetini takip eden ve aslında bütün kitaplarda ifade edildiği şekliyle ‘Bütün insanlık bize köle olarak yaratıldı’ inancındaki insanlardır. Yani Yahudi olmayan insan bize köle olarak yaratılmıştır inancındaki insanlardır. Bu zihniyet İsrail rejimine hakimdir. Bu zihniyet istikametinde hareket etmektedirler ki bunu zaten son olaylarda şahit olduk. Gazze’de yaşanan olaylarda, bombalamalarda, hastane bombalamalarının olduğu gün İsrail askerleri halay çekiyorlardı. Hepimiz bunu ekranlarda gördük. Bu neyin tezahürü, bu insanları zaten insan yerine koymadığının göstergesi. Çünkü benim dışımdaki kimse insan değildir ve bana hizmet etmek için yaratılmıştır inancındalar" şeklinde konuştu.
"Filistin’deki Müslümanların toprak sattığı iddiası koca bir yalandır"
Filistinlilerin toprak sattıkları iddiasını yalanlayan Balcı, "Özellikle İslam dünyasında başta Türkiye olmak üzere çokça 'zaten onlar bize ihanet ettiler' hikayeleri konuşuluyor. Geçtiğimiz günlerde ülkemizin önemli tarihçilerinden bir tanesi de bu konuyla alakalı açıklama yaptı. Birincisi burada toprak satışı hiç yok. Hiç olmamıştır. Böyle bir şey söylememiz imkansız. Hainin olmadığı bir millet olmaz. Hain her yerde olur. Türk’ün de haini olur, Kürt’ün de haini olur, Arap’ın da haini olur. Bu insanın tabiatında var. Bu bir genelleme yapılamaz. 'Araplar ihanet ettiler' cümlesi çok tehlikeli bir cümle. Toprak satışı az da olsa vardır. Ama bunu satan kimdir? Suriye ve Irak’ta bulunan Hristiyan Araplar topraklarını satarak buradan savaş sebebiyle kaçan insanlardır. Buradaki Müslümanların toprak sattığı iddiası koca bir yalandır. Bu Filistinli Müslüman kardeşlerimize atılmış bir iftiradır. İmad Ebu Hatice isminde bir abimiz var. Türkiye’den gidenlerin hepsinin dükkanında çay içtiği bir abimiz. Bu abimizin dükkanına 40 milyon dolar para teklif edildi. Bu abimiz parayı elinin tersiyle itti. 'Ben Peygamber Efendimizin (s.a.v) emaneti olan mekanı hiçbir şekilde Yahudi’ye satmam' dedi. Bunun gibi niceleri. İmad abi tek değil. Filistin’in, Kudüs’ün tamamı İmad abi gibi. Ondan dolayı Filistinliler burada toprak sattılar iddiası özellikle Müslümanların arasına sokulmuş olan büyük bir fitnedir. Bu fitne İngilizler tarafından aktarılan ciddi bir operasyon neticesinde Müslümanlar arasında fitne olarak gündemde tutuluyor" diye konuştu.
"İsrail vuruyor ama Gazze de şunu yapıyor derseniz hiç kusura bakmayın bu vicdansızlık olur"
Hamas’ın saldırısı sonucunda Filistin’in bombalanmasını haklı bulanlar için Balcı, "Olaylarla ilgili 'ama'lı ve 'fakat'lı cümleler kuruyoruz. Bugün yaşanan hadiseler birer sebep değil. Bugün yaşanan hadiseler sonuç. 1948 ve 1967’den bugüne yaşanmış olan tabiri caizse sürekli dövülmüş, tokatlanmış, ezilmiş, aşağılanmış olan bir milletin feryadı. İnsanlar dayanılmaz bir noktaya geldi. Yıllarca hep ifade ettik. Gazze’de ilaç, elektrik ve su sıkıntısı var. Gazze baktığınızda dünyanın en güzel sahillerinden bir tanesine sahip. Gazzeli aslında açlıktan ölmüyor. Çok güzel bereketli topraklar. Takdir edersiniz ki günümüzde bunların olmadığı bir hayatı düşünme imkan ve ihtimalimiz yok. Son günlerdeki görüntülerde özellikle Filistinli annelerimiz, hanımefendiler, ablalarımız çok onurlu ve dik duruş sergiliyorlar. Savaş olmasına rağmen 'Allah’ım sana binlerce kere şükürler olsun' diyorlar. Çünkü o bunu bugün yaşamıyor ki. Neredeyse 100 senedir yaşıyor. Onurumuzla, gururumuzla bir adım attık diyor. 'İsrail vuruyor ama Gazze de şunu yapıyor' derseniz hiç kusura bakmayın bu vicdansızlık olur. Çünkü elinde sapan taşlarıyla savaşan insanlara roketlerle, füzelerle saldırıyorsunuz. Bu sınavı Filistinliler ve Kudüslüler geçti. Şu an imtihan olan bütün İslam alemi. Adam 9 bin 500 kilometre uzaktan kendisiyle hiç alakası olmamasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri Başkanı geldi ve Netanyahu ile kucaklaştı. 'Ben İsrail’in arkasındayım ve hayatım boyunca da buna hizmet edeceğim' dedi. 2 tane uçak gemisi geldi. İslam alemi elini vicdanına koyup bir düşünmeli" dedi.