Karatepe ve beraberinde heyet CHP İl Başkanlığında Basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, CHP Bolu Milletvekili Türker Ateş, CHP Yalova Milletvekili Tahsin Becan, CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzel Mansur, CHP Denizli Milletvekili Şeref Arpacı, CHP Mersin Milletvekili Talat Dinçer, CHP Kocaeli Milletvekili Nail Çiler, CHP Çanakkale Milletvekilleri İsmet Güneşhan ve ile CHP Çanakkale İl Başkanı İl Başkanı Levent Gürbüz ve Belediye Meclisi Grup başkanvekili Bülent Şarlan hazır bulundu.
Çanakkale’ye Demir Yolu Bir An Önce Gelmeli
CHP Ekonomi Heyeti Başkanı ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Yalçın Karatepe Basın toplantısında yaptığı konuşmada “Çanakkale'nin ekonomi kadroları olarak bizden beklentilerini tespit etmek, Çanakkale'ye ilişkin değerlendirmeler yapmak Türkiye ekonomisi konusundaki görüşlerimizi paylaşmak için buradayız. Çanakkale'deki sorunlar aslında yurdun geri kalan kısmındaki sorunlardan farklı değil. Ama buraya spesifik olarak yapılması gereken işlerin olduğunu da görüyoruz. Örneğin bir demir yolu hattının bir an önce buraya kurulmasını Çanakkale ekonomisine ciddi katkı sağlayacak. Yaptığımız görüşme bir kez daha ortaya çıkmış durumdadır. Dolayısıyla buraya özgü sorunlara çözümlerin de üretilmesi gerekli.
“TÜSİAD’ın Açıklamalarını Doğru ve Haklı Buluyoruz”
Karatepe, basın toplantısının devamında AK Parti Hükümetinin ekonomi programına karşı olduklarını ifade ederek “Biliyorsunuz dün TÜSİAD tarafından yapılan açıklamalar dünden beri Türkiye kamuoyunda çok gündem oldu. Herkes onu konuşuyor. Burada yapılan eleştirilerin hemen hemen tamamına katıldığımızı ifade etmek isteriz. Türkiye'de bugün var olan sorunlar, sadece ekonomik sorunlar değil, hukuk alanında yaşanan, eğitim alanında yaşanan, sağlık alanında yaşanan sorunların kaynağında iktidarın uyguladığı yanlış politikaların olduğu biliniyor. Dolayısıyla TÜSİAD'ın bu açıklamalarını haklı ve yerinde buluyoruz. Ancak orada yapılan açıklamada bizim biraz katılmadığımız kısımlar da var. TÜSİAD tarafından yapılan açıklamada Bakan Şimşek'in başında olduğu ekonomi politikalarına ilişkin değerlendirme yaparken aynen şu ifadeyi kullanıyorlar. “Şimşek'in ekonomik programına destek veriyorsak da ekonomide her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz.” Şöyle ki zaten sorun uygulanan ekonomik programdan kaynaklanıyor. Bu ekonomik programın başka sonuç vermesi söz konusu olamayacaktır. Türkiye'de enflasyon neyin yol açtığı konusundaki yanlış tespitten hareketle ortaya konulan enflasyonla mücadele programının beklenen sonucu vermesi zaten bizim beklediğimiz bir şey değildi. Mümkün olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla ben uygulanan ekonomik programının da programının da yanlış olduğuna ilişkin tespitlerde bulunmasının daha gerçekçi olacağını düşünüyorum.. Bugün enflasyonla mücadele etmek için halkı yoksullaştıran politikalar, enflasyonun talep kaynaklı bir enflasyon olduğunu düşünerek kurgulanan bu politikanın yoksullaşmadan başka bir sonuç üretmeyeceğini, enflasyonu düşürmeyeceğini biliyoruz. Açıklanan enflasyon verileri de bunu somut bir biçimde ortaya koyuyor. Mehmet Şimşek'in Göreve geldiği tarihten daha yüksek bir enflasyon oranıyla baş başa kalıyor olmamız, üzerinden yirmi ay geçmiş olmasına rağmen enflasyonu yüksek seyrediyor olması programın hedeflediği sonucun ortaya çıkmıyor olması, zaten programın kurgusunun yanlış olduğunu bize bir kez daha gösterir. Dolayısıyla hukuk alanında, eğitim alanında, diğer alanlarda görülen sorunların yanında uygulanan ekonomik programın yanlışlığının da vurgulanmasında yarar olduğunu düşünüyoruz. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu program başka bir sonucu ortaya çıkmayacağını biliyoruz.
“Vatandaşa Ağır Maliyet Çıkaran Bir Ekonomi Politikası Reddediyoruz”
Karatepe, ekonomi programını değerlendirdiği basın toplantısının devamında hükümetin bu ekonomi politikasını kabul etmediklerini ifade ederek “Yine dün yapılan açıklamalarda vatandaşın tasarruf ettiğini, kemer sıktığını söylüyor. Bunun da bir zorunluluk olduğu ifade ediliyor. Kamunun da vatandaşla aynı derecede kemer sıkması gerektiği söyleniyor. Şunu ifade etmek isterim. Vatandaşın artık sıkacak bir kemeri yok. Vatandaşa bu kadar ağır maliyet çıkaran bir ekonomi politikası kurgusunu biz reddediyoruz. Çalışanların kazandıkları parayla karınlarını bile doyurmasına imkan vermeyen bu ekonomik programın kabul edilebilir bir tarafın olmadığını söylüyoruz. Tekrar ifade etmek isteriz. Ama temel kurgunun orada olduğu çok belli. Şimdi kamunun tasarrufa gitmesi söylenirken biz bu ifadenin yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Kamu tasarrufundan ne anlıyoruz? Şimdi bütçe açığını milli gelire oranı gibi makro bir göstergeyi sadece bir makro göstergeye referans alarak yapılan analizlerin yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bütçe açığının milli gelire oranını düşürmek için iki şey yaptık. 1- kamunun geliri arttırılır, vergiler artırılır. 2- kamu harcamaları kısılır. Gelir tarafında iktidarın ne kadar mahir olduğunu görüyoruz. KDV oranlarında yapılan artışlar, ÖTV oranlarında maktu vergi oranlarında yapılan artışların ne kadar yüksek olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla vatandaşın hayatını daha pahalı ve zor hale getiren bu uygulama Sadece bir makro göstergenin iyileşmesi sonucunu iyileşme sürecinde doğurmuyor. Aynı zamanda yaşamı, hayatı, vatandaş açısından daha pahalı ve zor hale getiriyor. Harcama tarafında sadece toplam harcama rakamına bakmaktan ziyade kamu harcamalarının kime ne kadar etki ettiğini, nasıl sonuçları ortaya çıkardığıyla ilgilenmenin çok daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Siz tasarruf yapacağız diye eğitim sistemine yapacağınız harcamalarda indirime giderseniz bu tasarruf Olmaz. Türkiye'nin geleceğine yaptığınız yatırımda kısıtlama anlamına gelir. Eğitim sistemine yapılan harcamaları tasarruf olarak eğitim sistemine yapılan harcamaları kısarak tasarruf yapılması gibi bir durum söz konusu olmaz. Sosyal güvenlik sistemine yapılan harcamalar da bu kapsamda değerlendirmek gerekiyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak kamu harcamalarının nasıl kamusal sonuçlar çıkardığını, vatandaşın hayatını ne kadar kolaylaştırdığını ya da zorlaştırdığını öncelikli olarak analiz edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Dolayısıyla sadece bir oranı referans alan ya da esas alarak yapılan analizlerin yeterli olmadığını düşünüyoruz.”