Minimal invaziv koroner bypass ameliyatının kalbi besleyen daralmış veya tıkalı koroner damarlarına sol meme altından yapılan 6-8 santimetrelik kemik kesilmeden kaburgalar arasından kalbe ulaşılarak yapılan bir ameliyat biçimi olduğunun altını çizen Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Ercan, “Bu işlem kalp akciğer makinası kullanmadan, kalbi durdurmadan (çalışan kalpte) da küçük kesi ile yapılabilmektedir” dedi.

Kalp cerrahisinde kalp akciğer makinası yöntemi ve geliştirilen kalp kası koruma yöntemlerinin gerek kalp kapak ve kusurları ile büyük damar ameliyatlarında, gerekse koroner bypass ameliyatlarında yıllarca başarılı şekilde kullanıldığını ve halen de kullanılmaya devam ettiğini belirten VM Medical Park Bursa Hastanesi’nden Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Abdülkadir Ercan, "Kalp akciğer makinası yöntemi ve kalp kası koruma tekniklerinin gelişmesiyle koroner cerrahisinin yaygınlaştığını ifade eden Prof. Dr. Ercan, ancak özellikle uzun süren uygulamalarda yapay dolaşım yöntemlerinin birçok fizyolojik mekanizmayı olumsuz yönde etkiler. Kalp akciğer makinası yöntemi sırasında kanın yapay yüzeylerle teması, kan hücreleri ve hümoral sistemleri aktive ederek birçok korunma mekanizmasını tetikler ve sistemik inflamatuar yanıta (iltihaplanma) yol açar. Aşırı tepki veya olağan hücresel ve hümoral değişiklerin hemen tüm sistemlerde bazen önemli klinik patolojik tablolar oluşturabildiği bilinmektedir” dedi.

Kalp akciğer makinası yardımı olmaksızın çalışan kalpte koroner cerrahisinin gelişmesi ve yaygınlaşmasında oldukça basit temel prensiplerle geliştirilen teknik ve araçlarla köprüleme bağlantısı sahasında ‘lokal kalp kası stabilizasyonunun sağlanmasının’ en önemli rolü oynadığını belirten Prof. Dr. Ercan, şöyle devam etti: “Lokal kalp kası stabilizatörlerinin kullanıma girmesiyle 1997-1998 yıllarında ivme kazanan kalp akciğer makinası yöntemi kullanmadan çalışan kalpte koroner cerrahisi uygulamaları (kalp akciğer makinasız koroner arter bypass cerrahisi) bazı merkezlerde seyrek kontrendikasyonlar (yarardan çok zarar verme durumu) dışında tüm koroner cerrahisi girişimlerini kapsayan rutin uygulama haline gelmiştir.”

Kalp cerrahisinin uzun yıllar boyunca klasik büyük kesilerle başarıyla uygulandığını ve uygulanmaya devam ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Ercan, “Son yıllarda bilimsel çalışmalar ve teknolojik gelişmelerin de katkısıyla (küçük kesiden görüş mesafesini artıran ve cerrahi yapmayı kolaylaştıran cerrahi aletlerin gelişimi) büyük kesilerle yapılan ameliyatlar artık yerini giderek daha küçük kesilerle yapılan hatta hiç kesi olmadan yapılan ameliyatlara bırakmaktadır. Bu tür ameliyatlar minimal invaziv cerrahi yöntemler, küçük kesi, göğüs kafesini açmadan, kapalı, koltukaltından, meme altından kalp ameliyatı gibi olarak da adlandırılmaktadır” şeklinde konuştu.

Minimal invaziv koroner bypass ameliyatının kalbi besleyen daralmış veya tıkalı koroner damarlarına (ön, yan ve alt yüzde bulunan tüm damarlar) direk görüş altında sol meme altından yapılan 6-8 santimetrelik (hastanın anatomisine göre) kemik kesilmeden kaburgalar arasından kalbe ulaşılarak yapılan bir ameliyat biçimi olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ercan, “Bu işlem kalbi durdurarak kalp akciğer makinası kullanılarak yapılabildiği gibi; kalp akciğer makinası kullanmadan, kalbi durdurmadan (çalışan kalpte) da yapılabilmektedir. Önceki yıllarda sadece kalbin ön yüzündeki damarlara yapılabilen bypass ameliyatı, uygun hastalarda kalbin tüm damarlarına (ön, yan ve alt yüz damarlarına) 4’lü, 5’li bypass gereken vakalar dâhil tüm vakalara uygulanabilir” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Ercan, çalışan kalpte bypass’ın acil ameliyata alınması gereken şok tablosundaki vakalar, daha önce açık koroner bypass uygulanmış hastalar, morbid obez kişiler, kalbin atım gücünün çok azalmış olduğu (EF yüzde 20’nin altı), kalbin ileri derece genişlemiş olduğu ciddi kalp yetmezliği olan hastalar, aynı anda kalp kapaklarında veya çıkan aort damarına müdahale edilmesi gereken hastalara uygulanamayacağını söyledi. Göğüs kemiğinin (iman tahtası) kesilmesine ihtiyaç duyulmadan uygulanan minimal invaziv kalp ameliyatlarının hastalar için oldukça avantajlı uygulamalar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ercan, bu avantajları ise şöyle sıraladı: "Klasik büyük kesi ile yapılan ameliyatlarla kıyaslandığında, göğüs kemiğinin üzerinde ya da alt bölgesinde, koltuk veya meme altından açılan küçük kesiler kozmetik avantaj sağlamaktadır. Aynı zamanda, büyük kesilerde oluşabilecek büyük skar dokusu (yara iyileşirken kalan iz) riski azaltılmış olur. Kozmetik avantajların yanı sıra, iyileşme süreci oldukça hızlı ve konforludur. Ameliyat sonrası hasta yardım almadan, rahatça tek başına yataktan kalkabilir, kendisi yatabilir rahatça öksürebilir. Yaşlı, kemik erimesi olan ve obez hastalarda korkulan göğüs kemiğinin açılma riski, kemik kesilmediği için bu teknikte yoktur; enfeksiyon riski düşüktür. Hasta bu uygulamadan kısa bir süre sonra ayağa kalkabilmektedir ve daha az ağrı yaşamaktadır. Göğüs kemiği önden açılan hastalar gibi uzun süre sırtüstü yatmak zorunda kalmaz. Açık kalp ameliyatlarından sonra yaygın olan kan ihtiyacı doku zedelenmesi minimal düzeyde kaldığı için bu tür ameliyatlarda daha azdır. Küçük kesi ile kalp ameliyatları sonrasında yoğun bakımda ve hastanede kalma süresi daha kısa sürmektedir. Bu uygulama sonrasında genellikle 3 ila 4 gün hastanede yatılması yeterli olmaktadır. Minimal invaziv kalp ameliyatları sonrasında hastaların günlük işlerine tekrar dönebilme, araç kullanabilme ve cinsel yaşamlarını sürdürebilme imkanları bulunmaktadır. Hastalar ameliyattan sonra günlük hayatlarına daha kolay ve hızlı dönebilirler.”
Editör: Boğaz Gazetesi