“Gastronomi; sadece yiyecek içecek ve mutfak konusuyla sınırlı değil”
Gastronomi turizminin yiyecek içecek deneyimi yaşamak üzere seyahat etmeyi ifade ettiğini belirten Özkök “Yeni tatları tanımak, keşfetmek üzere yola çıkanların ve bu yoldaki deneyimleriyle gittikleri destinasyonda ekonomik, sosyal ve kültürel etkiler yaratmalarını içermektedir. Seyahat edilen bölgelerde tadılan her yemek ve içecek o bölgeye ilişkin çok derin bilgiler vermektedir. Yemeğin malzemeleri, hazırlanma aşamaları, pişirilme biçimi, sunumu, kokusu, rengi yemek başlangıcı ve sonrasında söylenen sözler o kültürü tanımanın kapılarını açar. Gastronomi sadece, yiyecek, içecek ve mutfak konularıyla sınırlı değildir. Ekoloji, sosyoloji, antropoloji, tarih, psikoloji, coğrafya ve kimya gibi birçok bilim dalıyla ve hatta estetik ve sanat alanıyla ilgilidir. Bu kapsamda kongremizde sunum yapılacak bildirilerin her biri bizlere farklı dünyaları tanıma ve ufkumuzu genişletmede büyük katkı sağlayacak” şeklinde konuştu.
“Ülkemiz turizm potansiyeli açısından çok ayrıcalıklı”
Turizm Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Osman Uysal ise gezip görme merakının doğurduğu turizmin, günümüz dünyasında ortaya çıkan ve hızla gelişen bir sektör olduğunu ifade ederken “Bugün için neredeyse her tarihsel, kültürel ve doğal olgunun turizminden söz etmek mümkün. Bu alanda tarihsel arka planı ve 20. yüzyılda sergilediği gelişim için şüphesiz çok şey söylenebilir. Ancak bu husus bir açılış konuşmasının amaç ve kapsamını aşar. Bununla birlikte dünyada eğitim, gelir ve refah seviyelerinin yükselmelerine paralel olarak turizmin daha da dikkat çekici bir endüstri haline geldiği söylenebilir. Bu bacasız sanayinin ülkeler için cazip bir gelir kaynağı haline geldiği hemen göze çarpıyor. Turizmin bu ekonomik potansiyelini keşfeden ülkeler turist çekebilmek için her türden argümanı kullanmanın yollarını arıyorlar” diyerek pazarlama ve planlama konusunun önemine vurgu yaptı. Dekan Uysal, bu noktada önemli olanın turisti çekecek olan doğal, tarihi ve kültürel potansiyelin zenginliği olduğunu dikkat çekerek “Bunlar her ülkede aynı derecede mevcut değil. Ülkemiz bu açıdan çok ayrıcalıklı. Özel bir coğrafya; derin ve zengin bir uygarlık tarihiyle bunlardan beslenen zengin bir mutfak kültürümüz var. İskit ve Hun dönemlerinden 20. Yüzyıl başlarına kadar yaklaşık 3 bin yıllık tarihi süreç boyunca Orta Asya’dan Anadolu ve Akdeniz çevrelerine kadar farklı iklim şartları, farklı coğrafyalar ve kültürel komşuluklarla zenginleşen Türk mutfağı, dünya mutfakları arasında müstesna bir yere sahiptir. Bu potansiyelimiz turizmin henüz yeni tanımlanan fakat diğer alanlar kadar önem arz eden gastronomi turizmi açısından ülkemizi avantajlı kılmaktadır. Mutfağın zengin ya da fakirliğine bağlı olmaksızın turistlerin yeme-içmeye ayırdıkları meblağın büyüklüğü biliniyor. Mesela 2017 yılında gastronominin Türk turizm sektöründe 6,5 milyar dolar ciroya ulaştığı hesaplanmıştır. Bu rakam genel olarak kötü geçen turizm sezonu için can simidi olmuş görünüyor. İstatistik ve araştırmaya göre yerli turistler harcamalarının 3’te 1’ini, yabancı turistler ise yaklaşık 4’te 1’ini yeme içmeye ayırıyorlar. Eskiler, kalbe giden yol mideden geçer derlerdi. Öyle anlaşılıyor ki turizme giden yol da mideden geçiyor. Bu nedenle gastronomi konusu turizm alanı için çok önem taşıyor” dedi ve gastronomi turizminin sorunlarının ve potansiyelinin tartışılacağı II. Gastronomi Kongresi’ne ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını söyledi.
ÇOMÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Ahmet Erdem ise, gastronominin özellikle son 10 yılda öneminin daha da fark edilen bir alan haline geldiğini kaydederek şunları söyledi; “Yeme-içme insanın en doğal ihtiyaçlarından bir tanesi. Türk mutfağının ne denli zenginliğe sahip olduğunu, hepimiz zaman zaman yurtdışına çıktığımızda daha iyi anlıyoruz. Türk mutfağının yurtdışında da tanıtımı için hepimize görevler düşüyor. Üniversite yönetimi olarak böyle zevkli bir konuda önemli bir kongreye ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz.”
Editör: Boğaz Gazetesi