DSÖ, tarafından açıklanan verilerin değerlendiren Prof. Dr. Buyru, "Kısırlık dünya çapında bir sorun. Çocuk sahibi olamama ya da kısırlık, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Bunların bir kısmına çeşitli tedavi yöntemleriyle yardımcı olabiliyoruz ama bir kısmı tüm tedavilere rağmen çocuk sahibi olma konusunda sıkıntı yaşayabiliyorlar" ifadelerini kullandı.
Hem kadınlar, hem de erkeklerle ilgili nedenlerle kısırlık sorununu yaşanabileceğine dikkat çeken Buyru, "Bir yıl korunmasız ilişkiye rağmen çocuk sahibi olamayan çiftlerde kısırlıktan söz etmek mümkün. Kadının 35 yaşın üzerinde ise bir yıl beklemeye gerek yok. 6 aydan itibaren tetkik ve tedavilere başlamak gerekir. Kadından kaynaklanan yumurtlama problemleri, tüplerle ilgili ya da rahimle ilgili problemler kısırlık nedeni olabiliyor. Erkekte de doğuştan ya da sonradan ortaya çıkan bir takım faktörler, hastalıklar çocuk sahibi olmayı zorlaştırabiliyor. Bazen de tetkiklerde hiçbir sorun olmayabiliyor, kısırlığın nedenini açıklayamıyoruz. Kısırlığın yüzde 40’i kadınlarla ilgili, yüzde 30’u ise erkeklerle ilgili nedenlerle meydana geliyor. Yüzde 10 neden ise hem kadın hem erkeklerle ilgili problemlerden kaynaklanıyor. Yüzde 20’si ise tetkiklere rağmen bir neden bulunamayan çiftlerden oluşuyor" şeklinde konuştu.
Sosyal nedenlerle de kısırlık probleminin yaşanabileceğini vurgulayan Buyru, "Giderek daha ileri yaşta çocuk sahibi olmaya çalışmak, evli olup çocuk sahibi olmayı, gebe kalmayı ertelemek kısırlık sorununa yol açıyor. İleri yaş erkekler için de sorun olabiliyor. Çalışmalar erkekte de sperm sayısı ve hareketliliğinin çevresel faktörlere bağlı olarak yıllar içerisinde azalabildiğini ortaya koyuyor. Bu da erkeğin çocuk sahibi olmasını zorlaştırabilir. Yine sosyal nedenlerle çiftlerin bir araya gelemediğini, ilişkide problemler yaşadığını, daha sık gözlemliyoruz. Bunlar da çocuk sahibi olmayı güçleştiren faktörler" diye konuştu.
Editör: Boğaz Gazetesi