5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanununda yapılan değişiklikler 2 Ağustos 2024 tarihinde yürürlüğe girdi. Sokakta yaşayan köpeklerin "insanlar için hayati tehlike oluşturduğu" gerekçesiyle hazırlanan Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. Başından beri teklifin en çok tartışılan yönü, sokak köpeklerinin öldürülmesinin yolunu açan 5. maddeydi. TBMM Tarım, Orman ve Köy İşleri Komisyonu'ndaki görüşmelerde söz konusu maddede değişiklik yapılmış teklif metninden “ötanazi” ifadesi çıkarılmış ve kediler kapsam dışında bırakılmıştı. Ancak teklif metninden “ötanazi” ifadesi çıkarılsa da, sahipsiz köpeklerinin Veteriner Hizmetleri Kanunu’ndaki esaslara göre öldürülmesi yolu açık tutulmuştu. Son haliyle kabul edilen Hayvanları Koruma Kanununu değerlendiren hayvan severler, çıkan yasanın doğru ve tam uygulanması gerektiği görüşünde birleşiyor. Yasa’nın çıktığını ve yürürlükte olduğunu belirten hayvan severler, yasanın doğru ve tam uygulanması durumunda tek bir köpeğin bile ölmemesi gerektiğini savunurken, kanun ile ilgili değerlendirme yapan eski bir Yerel Hayvan Koruma Görevlisi, başından bu yana yasanın katliam yasası diye anılmasının, hayvan severleri sert tepki göstermeye yönelttiğini ve moral bozduğunun altını çizerek, bu nedenle de hayvan severlerin sağlıklı düşünüp gerekli adımları atamadıklarını ifade etti.
“Yasa Bir Bütün Olarak Dikkate Almalı”
Eski Yerel Hayvan Koruma Görevlisi konu ile ilgili açıklamasında “Kurumlarda, hayvan severler de yasayı bir bütün olarak dikkate almalı. Yani herkes bir iki maddeye odaklanıyor ancak, hepsini okuyunca birbirini tamamladığını görüyorsunuz. Çünkü hiçbir maddenin diğerine üstünlüğü yok, bir sürecin aşamalarında yapılacakları tarifliyor. O bir kaç madde dışında yapılması hükme bağlanmış çokça başka işlerde var ve bunlar yapılıyor mu? Yapılmıyor mu? bunu sorgulamıyor kimse. Dolayısıyla sadece bir kaç maddeye odaklanmak yerine yasanın ve ilgili yönetmeliğinin tümünü herkes tekrar tekrar okumalı ve incelemeli. O zaman neyin doğru neyin yanlış olduğunu, neyin eksik neyin tamam olduğunu doğru yorumlamak ve sağlıklı adımlar atmak mümkün olabilir. Mesela yönetmeliği okuduğunuzda, yönetmelik çıkana kadarki süreç de yaşadığımız o insanlık dışı olaylarda kullanılan yöntemlerin hepsinin yasaklandığını görüyorsunuz. Bu ilgili yönetmelik hazırlanırken, tecrübelerin ve eksikliklerin dikkate alındığını gösteriyor. Ve yönetmeliklerde yasayı aşmadığı ve aykırı olmadığı sürece güncellemeler yapılabildiğini hepimiz biliyoruz. Mesela ötenazi uygulaması esasen yasanın hiçbir maddesinde hüküm olarak yok, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri Kanununda var. O kanunda 2010 yılında yürürlüğe girmiş ve uygulanması için 5199 a ihtiyacı yok. Ama o kanunda da doğrudan uygulanması hükmü yok. Mesela yönetmeliği inceleyince, doğal yaşam alanlarının bakımevi yanında olmak zorunda olmadığını, bakımevine bağlı çalışmak koşuluyla farklı yerlerde bir veya birden fazla olabileceği yazıyor. Mesela yönetmeliği okuduğunuzda toplanan köpeklerin kısırlaştırma ve rehabilitasyon sonrası, her biri için 8-10 metrekare alan düşünülerek kurulmuş doğal yaşam alanlarında barındırılmaları gerektiğini görüyorsunuz. Mesela yönetmeliği inceleyince bakımevlerine ziyarete gelenlerin ziyaret sırasında hayvanlarla doğrudan temasının önlenmesi için gerekli tedbirlerin bakımevi yönetimi tarafından alınması gerektiği yazıyor.
Ancak bir konu var ki umarım bir yerlerde birileri bunu yargıya taşımıştır. Yönetmeliğin 41. maddesinde, daha önce yasanın izin verdiği zaman sahiplenilmiş sahiplenilmesi yasak ırk bir köpeğin, sahibi tarafından bakımevine terk edilmesi durumunda ötenazi uygulanır diyor. Bunu idari yargıya taşımak gerekirdi ancak süresi geçti. Belki tek umudumuz bu maddenin yönetmelikte olması ve yönetmeliğin değişmesi için meclis kararı gerekmemesi. Yani bakanlık isterse bunu değiştirebilir.” dedi.
6. Madde Karara İptal Ve Yürütmenin Durdurulması, 10 Madde Kararına İptal Davası Açtım
Çanakkale İl Hayvanları Koruma Kurulu’ nun 26.02.2025 tarihli toplantısında alınan kararlardan 6 ve 10. maddenin 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu aykırı olduğunun da altını çizen eski Yerel Hayvan Koruma Görevlisi şunları söyledi. ”Öncelikle anlamak istediğim bir şey var. İl hayvan Koruma Kurulunun sekreteryasını DKMP il şube müdürlüğü yapar. Bu kanunun 15. maddesinde yazar. Sekreterya, bu toplantılar için nasıl bir çalışma yürütmektedir, bunu bilmiyoruz. Mesela, önceden kurulun üye kurumlarına konu başlıklarını gönderip değerlendirme ve öneri talep etmektemidir?, Kurumların kendi gündem maddelerini sormaktamıdır? Sonra bunları birleştirip ön çalışmayı kurumlar ile paylaşmaktamıdır? Ve sonunda kurul toplantısında son kez görüşler alınmaktamıdır?. Yoksa üye kurumlar gündemi ve önerilen kararları kurul toplantısında mı öğrenmektedir? Eğer öyle ise bu kadar yüklü bir gündem için, bu kadar kısa bir sürede bu kadar çok katılımcı ile nasıl sağlıklı değerlendirmeler yapılıp karar verebildiler? Bu sürecin nasıl yönetildiğini anlamaya ihtiyacımız var. Evet, 6. ve 10. maddelerin iptali ve 6. maddenin yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açtım. Dava dilekçemdeki gerekçelerden alıntılar yaparak açıklayayım. Elbette ki diğer kararlar ile ilgilide değerlendirme yapılabilirdi ama bu ikisi çok önemli. 6. madde de, yasanın 13. Maddesinin birinci fıkrasındaki hüküm uygulanır diyor. Bu madde de bir hüküm yok. Hüküm, bir kanunun veya düzenlemenin belirli bir durumu nasıl yöneteceğini ifade eden bağlayıcı kuraldır. Bağlayıcı olması sebebiyle tartışmaya veya seçeneğe açık değildir. Ancak fıkra tedbir uygulanır diyerek bitiyor. Yani bir uygulama hükmü yok içinde, tedbir var. Tedbirde 5996 sayılı yasanın 9. maddesinin 3. fıkrası. Oda zaten 2010 yılından beri yürürlükte, yani yeni değil. Uygulanması için 5199 a da ihtiyacı yok. Bu 9. Maddenin 3. fıkrasında zaten ötenazi uygulaması hüküm değil, veteriner hekimin iradesinde, yani verilecek karara kimsenin yaptırım yetkisi de yok. O zaman sormak durumunda kalıyoruz, hükmün uygulanması ne demek. Bu sebeple iptalin yanında bu maddede yürütmenin durdurulmasını da talep ettim.”
“10. Madde İçin 3 İtirazım Var”
Çanakkale İl Hayvanları Koruma Kurulu toplantısında alınan kararlardan 10. maddesine itirazının 3 konuya dayandığını belirten için eski Yerel Hayvan Koruma Görevlisi “10. madde çok karmaşık. İçinde itirazım olan 3 konu var. Birincisi tabi ki beslemelerin yasaklanması. Diğer ikisi de kontrollü ve kontrolsüz besleme ile kontrollü alan. Bunlara itirazlarımın gerekçelerinden bahsedeceğim size. Bazı kararlar alınırken düşünülmeli, sınırsız uygulamanın sonuçları ne olabilir diye. Kararda bir çok kanuna atıf yapılarak güvenlik gerekçe gösterilmiş, spesifik yerler belirtilmiş ama yasak il genelinde ilan edilmiş. Spesifik yerler için spesifik çözümler üretmek gayet mümkün. Konunun uzmanları, halihazırda ki uygulamaları inceler ve çözüm üretir. İl genelinde ilan edilen bu yasağa kontrolsüz besleme adı verilmiş. Yasanın başında yasadaki terimlerin açıklamaları var. Orada kontrolsüz beslenme şeklinde bir tanımlama yok Yasanın herhangi bir yerinde sahipsiz hayvanların beslenmesi ile ilgili bir hüküm yok. Bu konuda düzenleme yapabilsin diye yürütmeyi yetkilendiren bir madde yok.
Gerekçe gösterdikleri riskleri ortadan kaldırmak için bu şekilde şehir genelinde bir yasak koymanın sonuçları ne kadar tartışıldı. Öncelikle şunu hepimiz biliyoruz. Bu yasaklar ile aç kalacak hayvanlar, karnını doyurmak için çare arayacak, saldırganlaşıp insanlara ve mallarına zarar verecekler. Bu kaçınılmaz. Peki böyle bir kaç hadise sonrası birileri, bu köpekler artık insanlara ve mallarına zarar veriyorlar, kanunun 13. maddesinin ikinci fıkrasını artık yerel yönetim tartışmaya başlasın derse. Yani yasağın sonunda Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Yönetmeliğin 12. Maddesi konuşulmaya başlanırsa, bu karar hayvanların iyiliği için mi verilmiş olacak?. Diyelim ki bu yasağı uyguladınız. Buna rağmen vicdan sahibi hayvan severler ile yetkisi olmadığı halde yasağı uygulamaya kalkabilecek vatandaşlar arasında, vahim şekilde sonuçlanabilecek adliyelik hadiseler çıkarsa. Böyle bir yasağı hangi personelinizle uygulayacaksınız. Bu hadiseler polis ve jandarmayı gereksiz meşgul etmeyecek mi? Gerekçeler arasında kuduz ve zoonoz hastalıklar gösterilmiş. Kanunen Doğa Koruma Milli Parklar düzenli olarak gıda yoluyla yaban hayatında kuduz aşılaması yapar. Bu konuda da başarılılar ki, yıllardır Çanakkale’de pozitif vaka, karantina, toplu itlaf yaşamadık. Peki şunu atlıyor olabilirmiyiz?. Nasıl kediler insanlar ile fareler ve diğer zararlılar arasında doğal bir bariyerse, köpeklerde, kent çevresinde ve kırsalda yaban hayvanları ile insanlar arasında doğal bir bariyer değimli?. Bu köpekleri aç bırakıp yok ederek, bu bariyeri kaldırınca, kapılar kurt, çakal, tilki gibi yaban hayvanlarına açılmaz mı?. O zaman gerekçe gösterilen hastalık risklerine vatandaşlar doğrudan maruz kalmaz mı? İtirazım olan bir diğer konu kontrollü alanlar. Öncelikle şunu anlamamız lazım. Yasa bir bütün, yapılacaklar belli. Ne demiş yasa, toplayacaksın, tedavi edip kısırlaştıracaksın, sonra nasıl toplamanı söylediysem aynı şekilde yapmanı söylediğim, yasada ve yönetmelikte nasıl yapılacağı gayet açık şekilde anlattığım doğal yaşam alanlarına koyup, orada yönetmelikte yazdığı gibi doyurup barındıracaksın demiş. Yine yasanın başına gidelim ve orada kontrollü alanlar terimini arayalım, bulamayacağız çünkü yok. Yani yasada bu yok. Yasanın uygulanmasını açıkça izah ettiği süreç yerine, sonuçları bence yeterinde konuşulmamış ve tartışılmamış başka bir süreç. Peki neler yaşanabilir, biraz buna değinelim. Bir kere bu kontrollü alanlar doğal yaşam alanı değil, doğal yaşam alanlarının sahip olacağı özelliklere sahip değil. Popülasyonu böyle belli yerlere yığarsanız üremenin önüne nasıl geçeceksiniz. Popülasyon büyümeyecek mi?. Bir kere tedavi ve rehabilitasyon yapılmadığı için hastalıklar çok daha hızlı yayılacaktır. Köpekler belli bölgelerde kalabalıklaşınca çeteleşebilirler, yer dar gelince de çevreye dağılacaklardır. Kontrollü alanlar kontrolsüz alanlara dönüşecektir. Velevki bir kaç saldırı ve olumsuz hadise olmasın, birileri bu köpekler insanların can ve mal güvenliğini tehdit ediyor deyip yerel yönetimden 13. maddenin 2. fıkrasını gündeminize alın derse. Yasanın birinci maddesinde hayvanların refahı hedeflenmiş ama böyle bir sonuca varıyoruz. Bu çok riskli ve köpeklerin hayatı için tehlikeli. Yasanın 16. maddesinde kurula insan hayvan ve çevre sağlığı için her türlü önlemi almak yetkisi vermiş. Bunu okuyoruz tamam. Ama bu yetki, yasanın çizdiği çerçevede çözümler üretmeyi gerektirmez mi?. Verilen yetki önlem almak, ama yapılan yasada olmayan yeni uygulamalar geliştirmek. Bu haliyle de yasaya aykırı olduğunu düşünüyorum.”
Kütahya ‘Da Çalışmalarına Başlanan Doğal Yaşam Alanı Örnek Olmalı
Kütahya valiliğinin Kütahya Sahipsiz Hayvanları Koruma Birliği ile aldıkları ve kanuna uygun olarak ilk etapta 20 bin metrekarelik bir alan üzerinde, doğal yaşam alanı kurulumu için çalışmalara başlanmasının Türkiye’ de bir örnek teşkil etmesi gerektiğini belirten eski Yerel Hayvan Koruma Görevlisi “Kütahya gerçekten iyi bir örnek. Bizim içinde önemli, il nüfusumuz neredeyse aynı. Ben herkese mevcut bakımevi ve doğal yaşam alanlarını incelemelerini öneririm. Kanun 2 Ağustos 2024 de çıktı. Yönetmeliği 14 Aralık 2024 de çıktı. Ancak Çanakkale bakımevi ve doğal yaşam alanlarının yeterliliğinin değerlendirilmesi kararı bu kurul toplantısında daha yeni alındı. Şu anda devam eden bakımevi inşaatının yakınında henüz yapılmakta olan bir doğal yaşam alanı var. Sanırım kapasitesi 200 250 köpek arası olacaktır. Veteriner işleri oraya geçince eski tesisi ne yapacak bunuda bilmiyoruz. Bu yeni yerde Haziranda hizmete girecek. Kütahya da ise ilk etapta yani bunun sonraki etabı veya etabları olabilir diye düşünmüşler sanırım, 20 bin metrekarelik doğal yaşam alanı çalışması başlatıyor. Bu yaklaşık 1700-1800 köpek yapar. “ dedi.
“Sahipsiz Köpeklerin Hakkını Korumak İçin Hukuk Mücadelesini Devam Ettireceğim”
Açtığı iptal ve yürütmeyi durdurma davasının sonucunun olumsuz olsa bile sokak köpeklerinin hakları için hukuk mücadelesini sürdüreceğinin altını çizen eski Yerel Hayvan Koruma Görevlisi “Dava istediğim gibi sonuçlanmazsa mahkemenin kararına saygı duyup gerekçeyi okuyacağım. Bakalım neyi yanlış yapmışım, usülde mi hata yapmışım?, dersimi iyi çalışmamışmıyım? bunu anlayıp ne yapacağıma karar vereceğim. Köpeklerin hakları için yapılan mücadelelere saygı duymak gerekiyor. Ama sonuç elde etmek için başka çareler üretmelisiniz. Bakın basın açıklamalarında kalabalık olunamıyor. İnsanların işi var, sağlık problemleri var vs katılım olmuyor. O zamanda zaten bu mücadeleyi veren bir avuç gözüküyorsunuz ve önemsenmiyorsunuz. Eylem ise benim tarzım değil. Aslında bağımsız olarak bu köpekler ile ilgilenen inanılmaz büyük bir kitle var. Bence herkesin yapması gereken yer değiştirip konuya başka açılardan bakmak, o zaman görecekleri farklı olacak. Hepsinden önemlisi kanun ve yönetmeliği tekrar tekrar okuyup anlamaları. İnanın her seferinde başka bir tespitleri olacak. Birde en önemlisi, söz uçar, yazı kalır. İptal ve yürütmeyi durdurma davasını açarken tek başımaydım. Ancak dava açma sürecinde elbette dava konusu maddeleri yetkin kişiler ile görüşerek değerlendirdim. Ayrıca iptal ve yürütmeyi durdurma davasını çok değerli bir avukat büyüğümün rehberliği ve katkılarıyla hazırladım. Dediğim gibi sokak havanlarının hakları için hukuksal hak arama yolunda sonuna kadar devam edeceğim.” dedi.