Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Hastanesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Yıldızhan Şengül ve Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Çam, 21 Haziran Dünya ALS Günü sebebiyle bu hastalığın önemine dikkat çektiler.

Amiyotrofik Lateral Skleroz (ALS) diğer ismiyle de Motor Nöron Hastalığı konusunda toplumsal bilinç ve farkındalık oluşturmak için dünyada ve ülkemizde 21 Haziran Dünya ALS Günü olarak anıldığını kaydeden Nöroloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Yıldızhan Şengül ve Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Çam; “ALS, beyin ve omurilikte bulunan vücuttaki kasları hareket ettirmemizi sağlayan sinirlerin çıktığı alanlarda hücre kaybı ile giden ilerleyici, nörodejeneratif bir hastalıktır. Hastalık yüz binde 3-6 oranında görülür. Erken yaşlarda (40’lı yaşlar) başlayan genetik formlarının dışında çoğunlukla 60-65 yaşlarında ortaya çıkan hastalığın yaşam süresi yaklaşık 4-6 yıldır. Çoğu hastada ise 10 yılı geçer. İyi bir tıbbi ve sosyal destek ile 20 yıldan fazla yaşayan ALS hastaları vardır. Günümüzde, ALS hastalığının ilerleyişini durdurmak ya da tam tedavi sağlamak için herhangi bir tedavi seçeneği yoktu ancak bu konudaki araştırmalar devam etmektedir” açıklamasında bulundu.

Belirtileribnin başta, el ve ayaklarda kas seyirmesi, kaslarda dışarıdan gözlemlenen yılanvari hareketlerin gözlemlenmesi, buna zaman içerisinde eşlik eden ellerde ince motor hareketlerde bozulma (kapıyı anahtarla açmakta zorlanma, çatal ve bıçak kullanamama, küçük aletleri kullanmada beceriksizlik), tökezleme ve düşme, kilo kaybı ve zayıflama şeklinde görüldüğünü bildirdiler.

Hastalığın erken dönemde teşhisinin güç olduğuna dikkat çekilirken, “Ayırıcı tanıyı yapmak için öncelikle Elektromiyogram (EMG) ve sinir ileti çalışmaları şarttır. Bununla birlikte ayırıcı tanıda benzeri belirtilerle kendini gösterebilecek diğer hastalıkların ekartasyonu açısından MR, kan ve idrar testleri, lomber ponksiyon (İğneyle belden girilip omurilikten sıvı alma işlemi), kas biyopsisi gerekebilir” ifadelerine yer verdiler.

Tedavisine ilişkin ise, “Erken teşhis alan hastalarda bile tam tedavi mümkün değildir. Tedavide amaç hastalığın ilerleyişini yavaşlatmak, oluşabilecek komplikasyonların önüne geçmek ve hastanın yaşam kalitesini arttırmaktır. Tedavide çeşitli ilaçlar, fizik tedavi ve rehabilitasyon, konuşma terapisi, beslenme takviyeleri, psikolojik ve sosyal destek tedavileri gibi yöntemler kullanılmaktadır” şeklinde açıklamalarda bulundular.
Editör: Boğaz Gazetesi